Arnavutluk'un başkenti Tiran'dan İstanbul'a gitmek üzere havalanan THY'ye ait Boeing 737- 400 tipi Çanakkale adlı uçak, hava korsanı Hakan Ekinci tarafından İtalya'ya kaçırılmıştı. 3 Ekim 2006 günü gerçekleşen uçak kaçırma olayından sonra İtalya'da Taranto Cezaevi'ne konulan Ekinci, 14 Eylül'de tahliye olmasının ardından ilk kez o gün neler yaşandığını tüm ayrıntılarıyla Sabah gazetesine anlattı. Hakan Ekinci, Türkiye'de Ekinciler Holding'in sahibi olan köklü bir aileden geldiğini söylüyor. Adana kökenli baba Ali Ekinci ve Makedonya kökenli anne Emine Ekinci'nin 26 Haziran 1978 doğumlu çocukları Hakan Ekinci 31 yaşına, çalkantılı bir askerlik yaşamı ve asker kaçaklığı, din değiştirme, banka memurluğu, kredi kartı dolandırıcılığı yüzünden dava, 3 evlilik, 2 çocuk ve bir uçak kaçırma olayını sığdırmış. Türkiye'de Hıristiyan dinini seçtikten sonra vicdanen askerliği reddettiğini söyleyen Ekinci, bu yüzden ayrımcılığa uğradığı ve eziyet gördüğünü ileri sürüyor. Sık sık kendisiyle de çelişen Ekinci, pişman olduğunu da ekliyor.
Her şeyden önce benim Türk sivil kanunları ile bir problemim yok. Benim problemim askeri ceza kanunu ile. Dini nedenlerle vicdan retçiliği suç sayılıyor. Arnavutluk Türkiye ile ilişkilerini iyi tutmak istiyor, dolayısı ile Türk hükümeti tarafından iadem istendiğinde Arnavutluk polisi beni yakaladı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği benim biletimi aldı, Türk konsolosluğu seyahat belgemi verdi ve ben 3 Ekim 2006'da uçağa bindim.
Uçağı kaçırmak herhalde uçak havalanırken aklınıza gelmedi. Bunun daha önce planını yaptınız sanırım...
Türkiye'ye iade edileceğimi öğrendikten sonra internette uçak kaçırma ile ilgili belgeleri okudum. 11 Eylül'den sonra alınan uluslararası güvenlik önlemlerinden bahsediliyordu. Uçak kaçırma kodunun 7500 olduğunu da bir haberde okudum. THY'yi arayıp bineceğim uçağın tipini sordum. Nedenini sordular. 'Airbus sevmiyorum, koltukları rahat değil' dedim ve uçağın tipinin Boeing olduğunu söylediler. İnternette, Boeing'in güvenlik bilgilerini öğrendim. İçişleri, Savunma ve Dışişleri bakanlıklarına, uçak kaçıracağıma dair fakslar çektim.
Ellerine geçtiğini nereden biliyorsunuz?
Sekreterlerine çekmiştim. Aradım. Aldık dediler.
Normal vatandaş gibi uçağa bindiniz. Sonra ne oldu?
Uçak mürettebatından en arkadaki genç ve bana göre tecrübesiz hostesi seçtim, yakalığında Merve yazıyordu. Merve yeni işe başlamış, yolcularla ilgilenmesinden belli idi. Merve benim için biçilmiş kaftandı.
Ne yaptınız hostes Merve Hanım'a?
Harekete geçmeden önce cep telefonumdan sim kartımı çıkardım ve kırdım, tanıdıklarımın benim yüzümden başının yanmasını istemiyordum. Cep telefonunu da koltuk arkası cebe attım. Daha sonra yerimden kalktım. Bu bel çantası üzerimde idi (gösteriyor), Merve'nin yanına gittim. "Tuvalete mi gireceksiniz?" dedi. Ben de mektubu uzattım, okumasını söyledim. Okuyunca zangır zangır titremeye başladı. O anı unutmuyorum. Elinde mektup öne doğru ilerledi.
Yolcular durumun farkına varmadı mı?
Hayır, yalnız adının Ahmet olduğunu öğrendiğim bir yolcuya çantamla çarptım. "Ne aceleniz var?" dedi. Ben de "Acelem yok, uçak kaçırmaya çalışıyorum" dedim. Yolcu da "Ben de cehenneme gitmeye çalışıyorum" diye cevap verdi. Bu arada Merve, kabin amiri Nazenin Dönder'e ulaştı. Kokpit'in önündeydik.
Kabin amiri size nasıl inandı?
Paniğe kapılmadı önce, ancak rahatsız olduğunu gördüm. Kaptan pilota "Acilen içeri girmem gerek" dedi. Pilot sonunda kapıyı açtı. Kaptan pilot, "Ne var?" diye sorunca Nazenin kekeledi. Ardından pilot beni gördü ve "Lütfen çıkar mısınız?" dedi. "Hayır sizinle konuşmak istiyorum" deyince, kabin amirinin dışarı çıkmasını istedi.
Pilotlarla aranızda bir mücadele oldu mu?
Kaptan ayağa kalkınca omuzuna basarak oturttum. Yardımcısına pilotu otomatiğe bağlamasını söyledi ve bana da, "Eğer amacınız konuşmak ise Business'a geçelim" dedi. Ben uçuş kaptanının bagajının üstüne oturdum.
Bu arada pilot ve yardımcısı ne tepki verdi?
Kaptan pilot daha sakindi. Ellisinin üstünde, tecrübeli biri, asker kökenli olsa gerek. Yardımcısına "Dadaş sakin ol" dedi. Yardımcısı ağlamaya başlamıştı. Dadaş deyince ikisinin de Erzurumlu olduğunu düşündüm. İçerde bir arkadaşımda plastik bomba olduğunu söyledim.
Üzerinizde bomba olduğuna nasıl ikna ettiniz?
Tişörtümü kaldırdım ve altında yanyana dizilmiş 7 sigara paketini gösterdim. Vatikan'a gitmelerini söyledim. "Papa'ya mesaj vermek istiyorum. Roma'ya inince polise teslim olacağım" dedim. Kaptan pilot "İmkansız" dedi. Ayağa kalkıp "hepimiz ölelim o zaman deyince, risk alamadı, "Sakin ol, otur. Senin uçak kaçırmış olduğuna sevinmedim ama Papa'ya gideceğine sevindim" dedi.
Kaptan pilot niye sevindiğini açıkladı mı?
Papa tam o sıralarda İslam dininin şiddet yanlısı olduğuna dair konuşmalar yapmıştı ve Papa'ya karşı tepki vardı. Pilot da "Uçak kaçırmak iyi birşey değil ama Papa'ya da birisi ağzının payını vermeli" dedi.
Bu arada uçak nereye gidiyor?
Kaptan pilota "konuşmayı bırak, rotayı İtalya'ya çevir" dedim. Rotayı değiştirme numaraları yaptı, ancak uçak aynı yöndeydi.
Aynı yöne girdiğini nasıl anladınız?
Çok basit. Güneş batıdan batar. İtalya'ya gidiyorsak güneşi görmemiz gerekirdi, oysa güneşi arkasına aldı. Pilotun kafasına hafifçe vurarak "çocuk oyuncağı değil, güneşi arkana aldın Türkiye'ye gidiyorsun" dedim. Rotayı çevirdi.
Bu arada rota değiştirince kulelerden arayan soran olmadı mı?
Bu arada Yeşilköy'den, aranınca kaptan, "Papa'yı görmek isteyen 2 istenmeyen yolcum var, çaresiz durumdayım, hava korsanı kokpitte, diğeri de içeride, üzerlerinde bomba, uçağı patlatacağını söylüyor" cevabını verdi.