Yaşam

Türkiye'nin ilk aykırı modacısı: Ümit Benan

Milano erkek moda fuarının yıldızı Ümit Benan'ı uluslararası basın ve ünlü mağazalar yere göğe sığdıramıyor.

21 Şubat 2009 02:00
Milano erkek moda fuarının yıldızı, ilk koleksiyonunu sergileyen Ümit Benan Şahin'di. Uluslararası basının ve ünlü mağazaların yere göğe sığdıramadığı tasarımların felsefesi de, en az kıyafetler kadar çarpıcı...

Ümit Benan Şahin. Bu ismi iyi ezberleyin; çok yakın bir zamanda her yerde karşınıza çıkmaya başlayacak. Çünkü:
1. International Herald Tribune gazetesinin duayen moda yazarı Suzy Menkes, ondan övgüyle bahsediyor.
2. Harvey Nichols'ın satın alma müdürü Richard Johnson'a ve Colette'e göre'en heyecan verici yeni tasarımcı'.
3. Kıyafetleri, gelecek aydan itibaren Vanity Fair, GQ ve Details dergilerinde yer alacak. Saks Fifth Avenue'da satılacak.
4. Menstyle.com gibi en nüfuzlu moda siteleri ve blog'ları onu yere göğe sığdıramıyor; koleksiyonu Alexander McQueen'inkinden bile iyi bulunuyor.
5. Son zamanlarda modayla hayli haşır neşir olan şarkıcı Kanye West'in de dikkatinden kaçmamış. West, Umit Benan koleksiyonunu blog'una koymuş.

Sabah'ın bu ilk 'aykırı' modacımızla yaptığı röportaj;

- Modayla ilgilenmeye nasıl başladınız?

- 17 yaşında falandım. ABD'de işletme okurken bir akşam manken Carmen Kaas'la tanıştım. Çok beğenmiştim ama onu nasıl etkileyeceğimi bilemiyordum. Ancak kariyerle olabilirdi. Ya moda fotoğrafçısı, ya da modacı olmalıydım. Kıyafetlere biraz ilgim vardı. Ailem tekstilci zaten. Üniversitenin ikinci yılında, modacı olmaya karar vermiştim.

- İşletme okurken modaya geçmek zor olmadı mı?

- Önce okulumu bitirdim. Sonra Milano'ya gidip dersler almaya başladım. İki ay boyunca günde sekiz saat çizim yaptım; çok çalıştım. Çöp adam bile çizemezken, kabiliyetli bir insana dönüştüm. Central Saint Martins'de, Parsons'da, alabileceğim bütün kursları aldım. Milano'daki spor merkezinden tanıdığım Domenico Dolce (Dolce&Gabbana) "Okulu bir an önce bırak, en iyi okul iş başıdır," demese, daha da okurdum herhalde.

- Bu arada Türkiye'de bir şeyler yapmayı denediniz mi hiç?

- Geldim, bir buçuk sene kaldım ama burada önümü göremedim. Yeniden New York'a döndüm ve Marc Jacobs'da asistan tasarımcı olarak işe girdim.

- Nasıl bir şey Marc Jacobs'la çalışmak?

- İnanılmaz! Hayatımda onun kadar çok çalışan birini görmedim. Benim için de çok önemli bir deneyimdi. Bir ajan gibi izledim onu; insanlarla ilişkilerini, ilham alma şekillerini, çizimlerini... İnsanda biraz ego olur değil mi? Hayır! Aşırı mütevazı bir insan. Temizlikçileri bile ayağa kalkarak karşılar, "Merhabalar efendim" derdi. Çok seviyordum işimi; sadece tasarım değil, her şeyi yapıyordum. Hayatımda gömleğimi ütülememişim; iPod'umu takıp sekiz saat dans ederek ütü yaptığımı hatırlıyorum. Zorunda değildim ama her sabah gidip masasını da siliyordum. Tasarımlarımı da beğeniyordu. Bir şapkamı 2006 sezonunda kulanmıştı mesela.

- Neden ayrıldınız peki yanından?

- Yaşıtım olan tasarımcılarla aram iyi değildi. Sonbahar-kış 2006 defilesinden sonra dayanamadım. Bir hafta sonra Louis Vuitton'da iş teklif ettiler. Ama o sırada Marc'ın yakın arkadaşı; Azzedine Alaia'nın eski asistanı Sophie Theallet'in bir tasarımcıya ihtiyacı oldu. Bir süre de onunla çalıştım. Oradan Milano'ya döndüm ve Pollini'de, Rıfat Özbek'in asistanı olarak işe başladım. Eğer bırakmasaydı, devam etmeyi çok isterdim. O ayrılınca, kendi koleksiyonumu yapmaya karar verdim.

- Bunca yıl kadın yaptıktan sonra neden erkeğe yöneldiniz?

- Çünkü ben sokakta futbol oynayarak büyüdüm. Nasıl bir kadın değil, nasıl bir erkek olacağım diye hayal ettim. Gelecekte kadın koleksiyonu da yapmak istiyorum ama bunlar 10 yıldır kafamda olan şeylerdi.

"Bu koleksiyonla sakalımı ve özgürlüğümü kazandım"

Ümit Benan Şahin'in koleksiyonunun asıl çıkış noktası, sakalı; insanların birbirlerini dış görünüşlerine göre yargılamasına tepkisi. Yaşadıklarına bakarsanız, tepki duymakta haksız da değil hani: "New York'ta yaşarken, sakalımla ilgili bir sorunum olmadı. Kimse bana sakallıyım diye farklı bir muamele göstermedi. Çünkü riske atamazlar; ünlü biri de olabilirsiniz. Milano'daki günlerim ise çok zor oldu. Bir mağazadan gömlek deneyeceğim; önce parasını öde diyorlar. Oturduğum siteye girerken, orada yaşadığıma inanmıyorlar, anahtarımı görmek istiyorlar. Bir kafedeki garsonun teki, cips alırken elime vuruyor! Milanolular gibi; 'jilet gibi' görünmediğim için beni yargılıyorlar yani. İnanamıyordum. Zengin görünümlü, tıraşlı olsam bunları yapabilirler miydi? Ben de kestim sakalımı. Ama ne malum benim fakir olduğum? Bu koleksiyonda da bunu göstermek istedim. Bu fakir görünümlü adam, son derece zengin biri de olabilir. İster böyle giyinir, ister öyle. Neden Julian Schnabel pijamayla çok iyi bir restoranda oturabiliyor da, ben oturamıyorum? Bunu yapabilmek için illa ünlü mü olmak zorundayım? Artık özgürlüğümüzü verin bize!

İnsanları kıyafetlerimle rahatsız etmek istiyorum

- Koleksiyonda, yabancı basını ve büyük mağazaları bu kadar etkileyen ne oldu?
- Koyu ama birbiriyle uyumlu renkleri beğendiler. Kalıpları, kumaşların dışarıdan ve içeriden farklı olmasını beğendiler, modelim Giovanni'yi beğendiler. Ama en önemlisi tarzını ve felsefesini beğendiler.

- Klasik bir defile sunmaktansa, bir sanat enstelasyonu gibi sergilemişsiniz koleksiyonunuzu...
- Evet çünkü ilk koleksiyonda kendime konsantre olmam gerekiyordu.
Karakterimi ve tecrübelerimi öne çıkarmalıydım. O yüzden de 77 gün boyunca sakalımın uzamasını gösteren fotoğraflarımı astım. İlk günkü tıraşsız hoş görünümlü insanla, 77'inci günkü insan arasındaki fark sadece sakaldı. Karakteri değişmediğine göre, insanlar neden bu iki görünüme farklı davnarıyordu?

- Bir rahatsızlığınız, 'davanız' olduğu belli...
- Kendi tecrübelerim yüzünden insanları şoke etme olayına takmış durumdayım. İnsanları rahatsız etmek, onları kıyafetlerle hatalı duruma düşürmek istiyorum. Düşünme şekilleri doğru değil. İnsanları dış görünümlerine göre çok fazla yargılıyorlar.

- Bunu koleksiyonlarınıza hep yansıtacak mısınız?
- Evet çünkü amacım 500 bininci tasarımcı olmak değil. Kendi hayat ve düşünce tarzımı, insanlara anlatmak, bunu da benim için en kolay yolu olan kıyafetlerle yapmak istiyorum. Ayrıca defile yapmayı da düşünmüyorum. Çünkü mükemmelliği sevmiyorum. Modaya yeni başlıyorsan, artık kıyafetten daha fazlasını yapman gerekiyor. Sanat tarzında bir şeyler anlatman, bir şeyler vermen gerekiyor. İnsanların bir başka takım elbiseye daha ihtiyacı yok çünkü!

- İnsanların duygusal tüketime yöneldiği zamanlardan geçiyoruz. Satın alınan şeyle bir bağlantı aranıyor artık. Suzy Menkes de sizin için "Zamanın nabzını tutuyor," demiş zaten...
- Evet çünkü lüks markaları artık dünyanın her yerinde, her an alabiliyorsunuz. Herkesin üzerinde aynı şey var. Hava atmak, logolar insanları sıkmaya başladı. Benim bütün felsefem de bunun üzerine. Zaten etiketlerim de beyaz üzerine beyaz; markası görünmüyor. Kıyafeti, sevdiğin için almalısın; Kalıbını, kumaşını beğendiğin için; markası için değil!

Gerçek kahraman, sakallı manken Giovanni


Ümit Benan'ın koleksiyonunda, kıyafetler ve felsefesi kadar konuşulan bir diğer unsur da, sakallı modeli, Giovanni. Tasarımcı, "Aşırı ünlendi, sürekli onunla ilgili hayran e-mailleri alıyorum," dediği Giovanni'yi şöyle anlatıyor: "Sakallı bir adam arıyordum zaten. Giovanni'yi bir sergide görüp resmen üzerine atladım. Tam aradığım tipti. 20 yıl bankacılık yapmış, şimdi de fotoğrafçılıkla uğraşan biri. Kıyafetler üzerine tam oturdu. Sadece görünümü değil, karakteriyle de işimi kolaylaştırdı. Tasarımlarıma da tamamen yön vermiş durumda. Bundan sonra da ondan esinlenerek tasarım yapacağım."