Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, hayatını kaybeden Prof. Dr. Şükrü Kızılot’a ilişkin olarak “Sevgili okurlarım, birileri Türkiye'nin bir numaralı vergi uzmanı kimdir diye soracak olsa, akıllara ilk gelen isim hiç kuşkusuz Prof. Dr. Şükrü Kızılot olurdu” ifadelerini kullandı.
Emin Çöalaşan’ın “Atlet fanila üzerine!” başlığıyla yayımlanan bugünkü (24 Ağustos 2017) yazısının ilgili kısmı şöyle:
“Herkesi ilgilendiren vergi yasalarını, ilgili yönetmelikleri ve işin inceliklerini bilirdi.
Bunların binlerce sayfadan oluşan kitaplarını yazmıştı.
İşin ilginç yanı, vergi olayını çoğu zaman mizahla, fıkralarla karışık anlatırdı.
Şükrü bizim dostumuzdu, unutulmaz anılarımız vardır. Her yeni yıl öncesinde bürosunda buluşur, gelecek yıla ilişkin Türkiye tahminlerimizi Nil Soysal'a anlatırdık. Nil sorular sorar, onları Sözcü için kaleme alırdı.
Değişmez gazeteciler ekibi Bekir Coşkun, Saygı Öztürk ve Emin Çölaşan'dan oluşurdu…
Büro yedi katlı görkemli bir bina…
Söyleşiler bitince Şükrü ve yakın dostlarından oluşan ekip en üst kata çıkar, hazırlanmış olan sofrada rakı ve Türk sanat müziği faslına başlardık.
Mehmet Yazar, Dr. Asım Kayaalp, Sezgin Özcan, Ekrem Sarısu…
Salçalı biftek, pastırmalı yumurta, mezeler ve özellikle Ekrem hocanın özenle hazırladığı muhteşem bir çiğ köfte!”
"Fenerbahçe'yle ilgili bir şey söyledim..."
13 Ekim 2014 günü üzücü bir haber aldılarını, Şükrü Kızılot’un beyin kanaması geçirdiğini belirten Çölaşan köşesine şöyle devam etti:
“Bir daha hiç düzelmedi. Arada sırada bürosuna gidip konuşmaya çalışıyordum. Koltuğuna oturtulmuş, bakıyor, dinler gibi görünüyor ama hiçbir tepki vermiyordu. Görüntü olarak son derece sağlıklıydı ama gerçek öyle değildi.
Günün birinde büro arkadaşları benden bir istekte bulundu. Şükrü'yü hayata bağlamak için kendisine hitap eden çekimler yapacaktık. Bu konuşmalar kamera karşısında yapılacak ve Şükrü bunları belli zamanlarda izleyecekti. Ben de kameraya konuştum.
Hayattan kopmasın diye onu sık sık bürosuna getiriyorlardı. Bir gün yine ziyaretine gittim. Kendisine sorular soruyor, siyasetten söz ediyor ve biraz tepki almaya çalışıyordum. Sadece bakıyordu.
Koyu bir Fenerbahçe taraftarıydı… Ne olduğunu şimdi unuttum, kendisine Fenerbahçe ile ilgili bir şeyler söyledim.
Gülümsedi, başını salladı…
Herkes mutlu olmuştu, ilk kez küçük de olsa böyle bir tepki veriyordu…
Tıp bilimi beyin kanamasının böylesi konusunda ne yazık ki aciz ve çaresizdi. Bünyesi yurt dışındakiler dahil hiçbir tedaviye yanıt vermedi…
Ve Ekim 2014'ten bu yana direnen 65 yaşındaki Şükrü hoca, önceki gün aramızdan ayrıldı.
Kitapları, köşe yazıları, bilimsel makaleleri, dostluğu ve insancıllığı ile o da göçüp gitti. Onu dün bir sevgi seliyle toprağa verdik.
Işıklar içinde uyusun.”