IŞIL ÖZ/T24
“Türkiye’de araştırma ve öğretim özgürlüğü” konusuna eğilecek uluslararası çalışma grubuna Kuzey Amerika’dan destek…
Türkiye’de araştırma ve düşünce özgürlüklerinin son yıllarda giderek artan bir baskı altına girmiş olduğunu belirten Tezcan, “Bu baskıyı yaşayanlarca yakından bilinse de, çeşitli nedenlerle bu baskıyı hissetmemiş olanlar, meselenin münferit olaylardan ibaret olduğunu ve demokratikleşme konusunda Türkiye’de 2002’li yıllarda önemli adımlar atmış olan AKP’nin böyle yollara girmeyeceğini düşünüyordu. Ancak Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi araştırmacı gazetecilerin, Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu gibi akademisyen ve yayıncıların ve Cihan
Kırmızıgül ve Şeyma Özcan gibi ülkemizin geleceğini kuracakken eğitimlerinden mahrum edilen yüzlerce üniversite öğrencisinin aklı selim sahiplerince gülünecek nedenlerle tutuklanmaları, AKP hükümetinin baskıcı yollara girmekle kalmayıp bağımsız olması gereken yargıyı da kendine bu yollarda yoldaş yaptığını açıkça gösterdi” dedi.
Savcı ekledi: “İçişleri Bakanı Şahin’in pazartesi günü yaptığı açıklamalar bugün gelinen noktanın ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. Artık, Türkiye bir bakan tarafından tanımlanan “bilimsel terör” diye keyfi bir suç kategorisinin var olduğu bir ülke. Sayın Şahin geçen hafta da önemli bir açıklama yaparak hükümet ve yargının koordineli hareket ettiğini bildirmişti. Demek ki Türkiye’de bir akademisyenin yazdıklarından dolayı tutuklanması artık yürütme erkinin iki dudağı arasında. 12 Eylül 2010 referandumu ile rafa kalkacağı söylenmiş olan 12 Eylül (1980) rejiminin kaldığı yerden devam ettiğini söylemek çok da abartılı olmayacaktır bu durumda.”
Hedefiniz?
İlk hedefimiz, hapisteki meslektaşlarımıza yalnız olmadıklarını hissettirerek destek olmak ve Arap Baharı akabinde Orta Doğu’ya örnek gösterilen Türkiye demokrasisinin ciddi problemleri hakkında bir farkındalık yaratarak uluslararası kamuoyunu bilgilendirmek. Ayrıca ister askeri, ister sivil olsun Türkiye siyasetinin otoriter eğilimleri üzerine araştırmalar yapılmasını da teşvik etmeyi planlıyoruz.
Elbette ki nihai hedefimiz 12 Eylül 2010’da geleceği müjdelenmiş olan “ileri demokrasi”nin gerçekten de gelebilmesi için Türkiye’de yapılan çalışmalara elimizden geldiğince katkıda bulunmak. Bizler Türkiye’nin bugünkünden çok daha kaliteli bir demokrasiyi hak ettiğine inanıyor ve 12 Eyül askeri rejiminin sivil kostümlerle tekrar sahneye konulmasından endişe duyuyoruz. Dünyanın en büyük yirmi ekonomisi arasına giren Türkiye, üniversite kürsülerinin hükümet tarafından hedef gösterildiği ve tutuklu gazeteci sayısında lider bir ülke olmak yerine neden dünyanın en ileri yirmi demokrasisinden birine sahip olmasın?
Ayrıntılı bilgi için tıklayın