İngiltere'de yayınlanan Financial Times gazetesi için makale yazan Viyana Beşeri Bilimler Enstitüsü araştırmacısı ve Sofya Liberal Stratejiler Merkezi Başkanı Ivan Krastev, Moskova ve Ankara'nın Balkanlar'daki etnik ve dini gerilimleri aktif bir şekilde politikleştirdiğini belirtti.
"Balkanlar'da geleceğe dönüş" başlıklı yazısında Balkanlar'daki siyasi tabloyu inceleyen Krastev, bölgedeki ülkelerin yalnızca AB ile ilişkilerini değil, AB'nin geleceğini de sorgulamaya başladığına dikkat çekti.
Krastev Balkanlar'daki tablonun 19. yüzyıldaki kadar tehlikeli olduğunu belirtirken o dönemde Avusturya-Macaristan, Almanya ve İngiltere'nin Türk-Rus çatışmasını kendi ticari ve siyasi çıkarları için kullandığını fakat şimdi Rusya ve Türkiye'nin Balkanlar'daki AB etkisini bertaraf etmek için birlikte hareket ettiğini yazdı.
Makalede şu ifadeler yer aldı:
"Türkiye ve Rusya, Balkanlar'daki etnik ve dini gerilimi politikleştiriyor. Bu iki ülke yalnızca Arnavutluk ve eski Yugoslav ülkelerinde değil Bulgaristan ve Yunanistan'da da etkili.
"Balkanlarda halkın görüşleri de Batı'yı endişelendirecek şekilde değişiyor. Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan'da Gallup International'ın yaptığı ankete katılanlar, bölgede bir çatışma olması durumunda yardım istenecek güç olarak Rusya'yı gördüklerini söylüyor. Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan'ın NATO üyesi olması, Sırbistan'ın AB'ye üye olmak istemesine rağmen durum bu.
"Sahadaki gerçeklik ise durgun ekonomiler, yüksek işsizlik ve gücü elden bırakmaktansa Avrupa'ya sırtlarını dönmeyi tercih edecek kişiler tarafından yönetilen liberal olmayan rejimler tarafından belirleniyor. Bölgenin son dönemde dışarıya verdiği göç, değişim yapabilecek kitlesel bir güç oluşmasının da önüne geçiyor.
"Bölgedeki insanlar Türkiye ve Rusya'ya gitmektense Avrupa ülkelerine çalışmaya gitmek istiyorlar. Ama bu durum Balkanları AB'nin etki alanında tutmak için yeterli olmayabilir. Üstelik Avrupalılar artık bölgede istikrarı sağlamak ve barışı korumak için ABD'ye de güvenemez.
"AB Balkanları jeopolitik önceliği haline getirmeye ve bölgedeki çatışmaları şekillendirmeye hazır olmalı. Yoksa bölgedeki etkisi sönecek."
Krastev, yazısında Arnavutluk'taki popüler bir şakayı da alıntıladı:
"Konu AB üyeliğine gelince iyimserler ve karamsarlar arasındaki fark şu: İyimserler Türkiye'nin Arnavutluk'un AB başkanlığı döneminde AB'ye gireceğini düşünüyor, karamsarlar ise Arnavutluk'un Türkiye'nin başkanlığı döneminde gireceğini."