Küresel krizin uzaması, özellikle Avrupa'da dallanıp budaklanması üzerine, Türkiye'ye etkileri konusundaki tedirginlik de büyümeye başladı. Son olarak Avrupa'daki bankalardan gelen kötü haberlerin bizim bankacıları da artık etkilediği görülüyor.
Bu tedirginliğin bir göstergesi olarak banka genel müdürlerinin, mümkün olduğunca İstanbul‘da kalıp, hassas yönetim isteyen bir ortamda bankanın başından fiziki de olsa uzak kalmak istemedikleri gözleniyor. Türk bankacılarının her yıl IMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarına gerçekleştirdikleri yüksek katılımın, bu yıl artan tedirginlik nedeniyle ciddi biçimde düşeceği tahmin ediliyor.
Bayram tatili öncesi, yaşanan küresel krize rağmen, Washington'da yapılacak toplantılara katılmayı planlayan banka genel müdürleri, krizin uzayıp, faturanın giderek ağırlaştığının görülmesi üzerine bu planlarını iptal etmeye başladılar. Henüz iptal etmeyenler de önümüzdeki birkaç gün için yaptıkları seyahat planlarını gözden geçiriyorlar.
Özince zorunlu gidiyor
Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) bu toplantılar sırasında Washington'da düzenlediği geleneksel kokteyli her yıl olduğu gibi bu yıl da yapılacak. Pazar akşamı yapılacak bu kokteyle katılımın düşük olması bekleniyor. Öğrendiğimiz kadarıyla toplantıda ev sahipliği yapacak olan TBB Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince'nin zorunlu olarak gidecek. Ama diğer büyük banka genel müdürlerinden bazılarının dün seyahati iptal ettiği, diğerlerinin de iptal etmeye hazırlandıkları gözleniyor.
Bankacıları asıl tedirgin eden unsur ise ABD kurtarma paketinin yasalaşmasına rağmen küresel krizin sakinleşmeyip aksine giderek boyut kazanması. Dün İngiltere ve Almanya'dan gelen büyük bankalara ilişkin haberler, bizim için de ciddi tedirginlik kaynağı oldu.
Piyasalarda Avrupa'nın kriz yönetimi konusunda çok geç kaldığı konusunda bir görüş birliği var. Avrupa Birliği'nin (AB) çok kötü bir sınav verdiğini, bir Birlik havasından çok uzak olduğunu kaydeden bankacılar, Avrupa bankacılık isteminin ABD'deki kadar şeffaf olmadığını ve bu nedenle kirizin etkileri konusunda fikir sahibi olunamadığını söylediler. Bu krizin buradaki bankaların şeffaf olmamaları nedeniyle, Avrupa'yı ne kadar vuracağının belli olmadığını belirten bankacılar, önlem alınmakta geç kalınmasının faturayı büyüttüğünün artık kesin olarak görüldüğünü belirttiler.
Sendikasyon gösterge değil
Küresel kriz konusunda bizim bankacılarımızın şimdiye kadar, genelde iyimser bir hava içinde oldukları gözleniyordu. Ancak özellikle son iki günde yaşananlar artık bu iyimserliği silmiş gözüküyor. Bankacılar hala krizden bizim bankalarımızın etkilenmesini uzak bir ihtimal olarak görüyorlar ama krizin dibinin bulunmasının gecikmesi, mevcut volatilitenin birkaç ay daha sürmesi halinde, bizim bankalarımızın etkilenmesinin de artık kaçınılmaz olacağı görüşündeler.
Krizin etkilerinin giderilmesinin yıllar alacağının artık kabul edildiğini hatırlatıp, birkaç ay daha sürmesinden ne kastedildiğini sorduğumuzda ise bir banka genel müdürü "Şu andaki durumun yani yurt dışındaki bankaların birbirlerine borç vermeme, işlem yapılmaması durumunun sürmesini kastettikleri" yanıtını verdi.
Aynı genel müdür, "Bankaların sendikasyon kredilerinin maliyetler biraz yükselse de eskisi gibi devam etmesinin neye bağlı olduğu" yönündeki sorumuzu ise "Sendikasyon kredileri bu konuda iyi bir gösterge değil. Sendikasyon kredisi almak iş değil ama bunu bile alamamak çok kötü" dedi. Sendikasyon kredilerinin uzun yıllardır sürdürülen temaslara, muhabirlik, dış ticaret gibi daha karmaşık ilişkilere bağlı olduğunu kaydeden bankacı, Türk bankalarının sendikasyon kredileri bulamamaları halinde zaten krizin bizi ciddi biçimde vurmuş olacağını söyledi.
Moralleri çok bozuk
ABD ve Avrupa'da bankacıların durumunu çok kötü olduğunu, şimdiye kadar morallerini hiç bu kadar bozuk görmediğini kaydeden bir başka banka genel müdürü ise bu duruma bakarak Türkiye'de krizin hiç hissedilmediğini söylemenin mümkün olduğunu kaydetti.
Bu kadar büyüyen, bu kadar uzun süren krizin Türkiye'yi etkilemesinin artık kaçınılmaz olacağını kaydeden genel müdür, bankacılıktan önce dış borcu yüksek reel kesim şirketlerinin bu krizden etkilenmesini beklediklerini kaydetti.
Bu şirketlerin yurt dışından aldıkları krediler yerine kendilerine geleceğini ama bu kaynak açığının tümünü karşılamalarının mümkün olamayacağını kaydeden bankacı, bu nedenle dikkatlerin sektörlere çevrildiğini kaydetti.
Aynı bankacı Türkiye'de büyüme oranlarının ciddi biçimde düşmesinin, kredi hacminin daralmasının zaten olacağını, bunların doğal sayılacağını kaydederek, "Bu arada batık kredi sorunun büyümesi de kaçınılmaz" şeklinde konuştu.