T24- Logosunun altında "Atatürkçü, milliyetçi, solcu gazete" sloganıyla yayın yapan" Türk Solu" dergisi, Hakkâri Valisi’nin açıklama yapmak zorunda kaldığı iki PKK’lının Şemdinli Jandarma Komutanlığı önündeki cesetlerini gösteren fotoğrafı “İşte özlenen fotoğraf” başlığıyla kapağına taşıdı. Dergi, ayaklarında bağlı iplerle teşhir edilen iki PKK'lının görüntüleri için "Mutluluğun resmi" ifadesini kullandı. Daha önce de “Kürt nüfusun üremesi durdurulsun” diye ırkçı bir çağrı yapan derginin Başyazarı Gökçe Fırat imzasıyla yayımlanan yazıda “Keşke her gün 2 değil 200 terörist aynı şekilde yakalanıp aynı şekilde bacağından sürüklenip Atatürk büstünün önünde halka sergilense” dendi.
Fırat, derginin ekim ayı sayısında yayımlanan “Mutluluğun resmi” başlıklı yazısında, fotoğraf karesini eleştiren ve sorgulayanları da “terörist ölüsevici hümanistler” olarak niteledi. "Türk Solu" dergisinin son sayısında yer alan başyazı şöyle:
13 Ekim günü Hatay'ın İskenderun ilçesinde polis karakoluna yanaşan arabadan bir terörist indi, üzerinde bomba düzeneği vardı ve karakola doğru yürümeye başladı.
Teröristi farkeden polis memuru ateş açtı ve bombacıyı öldürdü.
Ancak arabadaki diğer teröristler de polis memuru Kadir Alaycıoğlu'nu öldürdüler.
Şehidimizin cesedi toprağa verilirken, hiçbir insan hakları savunucusu örgüt, aydın, gazeteci, partici, entel elbetteki orada yoktu.
Şehidimizin ailesini de elbette kimse aramadı.
Hatta hiçbiri bu polisin yaşam hakkını savunan bir yazı da yazmadı, haber de yapmadı.
Çünkü bu normaldi.
Teröristler istediği zaman polis öldürebilirdi.
Polisin insan hakkı yoktu...
Teröristler istediği zaman asker öldürebilirdi.
Askerin insan hakkı yoktu.
Hatta teröristler şehir merkezinde sivilleri de öldürebilirdi.
Sivillerin de insan hakkı yoktu.
İnsan hakkı, ancak ve ancak teröriste has bir haktı onlar için.
Terörist öldürülemezdi, devlet ateş kesmeliydi.
Terörist yargılanamazdı, KCK'lılar salıverilmeliydi.
Terörist hapsedilemezdi, Apo serbest bırakılmalıydı.
Terörist istediğini istediği gibi öldürürdü, bu onun özgürlük savaşıydı ama onu öldürmek insan haklarını ihlal etmek olurdu.
"Ya devlet başa ya kuzgun leşe" dememişlerdi boşuna.
Devir aslanların Silivri'ye tıkıldığı, çakallarınsa aslan muamelesi gördüğü bir devirdi nasılsa.
...
Gazetelere düşen de bu düzende, terörist için üzülmek, onun için ağlamak, onun hakkını savunmak olacaktı elbette.
Öyle de yaptılar hemen.
Hatay'daki polisiminizin öldürüldüğü günden iki gün önce, Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde iki terörist güvenlik güçlerimizle girdikleri çatışmada öldürülmüştü.
İki gün sonra teröristlerin Şemdinli Jandarma Karakolu önünde çekilmiş fotoğrafı basına yansıdı.
Cesedin ayağına ip bağlanmıştı ve "vatan bir bütündür parçalanamaz" yazısının önünde cansız bir şekilde yatıyorlardı.
Tabi hemen hümanist basın harekete geçti; bu teröristlerin ayağına neden ip bağlanmıştı, öldürüldükten sonra karakolun önüne kadar böyle iple mi sürüklenmişlerdi?
Elbette bu hümanist gazeteciler, bu teröristlerin ellerindeki silahlardan, bomba düzeneğinden rahatsız değillerdi.
Teröristler başarılı olsalardı, tıpkı Hatay'daki gibi bir veya fazla güvenlik görevlimiz öldürülecekti ve basın bu insanların ölümüne doğal gözüyle bakacaktı.
Teröristin ölüsüne bile bu kadar tapınan, bu terörist ölüsevicisi hümanistler, elbette teröristin saldırma hakkına bir şey demiyorlardı.
Çünkü teröristin saldırma hakkı kutsaldı.
Ama o fotoğraftaki söz de bu ülkeyi korumak zorunda olan güvenlik görevlileri için kutsaldı:
Vatan bir bütündür parçalanamaz.
Teröristlerin de, destekçisi hümanistlerin de anlayamayacağı budur zaten, vatan parçalanamaz ama terörist parçalanabilir.
Gerekirse bacağına ip geçirilip sürüklenebilir de.
Teröre kalkışan, bir gün ayağından veya bacağından asılıp, hainliğinin bedelini ödemeye de hazır olmalıdır.
O nedenle fotoğraf, özlenen Türkiye tablosunu göstermektedir.
Keşke hergün 2 değil 200 terörist aynı şekilde yakalanıp aynı şekilde bacağından sürüklenip Atatürk büstünün önünde halka sergilense.
Teröristlere bu ülkeyi parçalamanın imkansız olduğu ama kendilerinin parçalanmasının son derece basit olduğu gösterilebilse.
Şimdi bu fotoğrafa bakalım, tek bir şey görürüz:
Bu fotoğraf bu ülkenin mutluluğunun resmidir.
Özgür Gündem gazetesi, dergideki yayını duyuran haberinde "Türk Solu değil Türk faşisti" başlığını kullandı.