Politika

Türban yasağı kripto Yahudi ve Ermenilerin eseri

Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi'nin 4 Ekim tarihli yazısı.

04 Ekim 2010 03:00

T24- Mehmet Şevket Eygi'nin köşesinde "türban" meselesi hakkındaki görüşlerini yazdı.



İktidar İsterse Başörtüsü Yasağını Hemen Kaldırabilir
 

Ülkemizdeki başörtüsü yasağı:


1. Temel insan hak ve hürriyetlerine aykırı bir yasaktır.


2. Hukukî değil, fiilî bir yasaktır.


3. Eşitlik ilkesine aykırı zalimane bir yasaktır.


4. Demokrasiye aykırı bir yasaktır.


5. Millî iradeye aykırıdır. Bu konuda bir referandum yapılsa halkın büyük çoğunluğu bu yasağa karşı çıkacaktır.


6. Kripto Yahudilerin ve Kripto Ermenilerin koyduğu bir yasaktır.


7.Demokrasinin beşiği olan İngiltere'de böyle bir yasak yoktur.Orada isteyen Müslüman kadınlar çarşaf ve peçe ile serbestçe dolaşabilir.


8.Fransa üniversitelerinde başörtüsü yasağı yoktur. (Orada sadece resmî liselerde yasaktır, özel liselerde serbesttir.Fransa'da İslam lisesi vardır.)


9. ABD'de ve nice demokrat Avrupa ülkesinde bir kadın polis isterse başını örterek resmî üniforma ile hizmet edebilir.


10. Başörtüsü yasağı, İslam dinine göre farz-ı ayn olan tesettüre karşı çıktığı için gerçek laikliğe aykırıdır.


11. Başörtüsü yasağı laikliğin bir gereği değildir, laikçilik sahte dinin ve ideolojinin gereğidir.


12. Başörtüsü yasağı insan haklarına ve demokrasiye aykırı bir zorlama, bir tabu, bir zulümdür.


Bugünkü iktidar isterse hemen, 24 saat içinde bu yasağı kaldırabilir. Özal zamanında üniversitelerde dindar Müslüman öğrenciler başörtüsü ile serbestçe okuyabiliyorlardı.


1980'de Galatasaray lisesinden beş tesettürlü kız öğrenci mezun olmuştur. Mezuniyet törenine bu öğrenciler başörtüsü ile gelmişler ve kendilerine diplomalarını veren idarecilerin ellerini sıkmamışlardır.


2010 yılında Türkiye'deki başörtüsü yasağı utanç verici bir yüz karasıdır.


Hiçbir mahkemenin başörtüsü yasağını haklı gösterecek bir karar vermeye hakkı ve selahiyeti yoktur.


Siyasî iktidardan, hukuka ve insan haklarına aykırı bu yasağı en kısa zamanda kaldırmasını istiyoruz ve bekliyoruz.


Türkiye Müslümanlarını, başörtüsü yasağına karşı yasal sınırlar içinde enerjik ve kökten tedbirler almadıkları, etkili protestolar yapmadıkları için dostça ve kardeşçe kınıyorum. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır hadîs-i şerifini düşünsünler ve üzerlerine düşen emr-i mâruf ve nehy-i münker vazifesini doğru dürüst ve yeterli şekilde yapsınlar.


* (İkinci yazı)


İyilikler Kötülükler Dünyası


Bu dünya bir ikilemler dünyasıdır: Aydınlık karanlık... İman küfür... İyilik kötülük... Doğruluk eğrilik... Hayır şer... Fazilet redaet... İhlas nifak... Adalet zulm...Güzellik çirkinlik...İtidal ifrat tefrit... Merhamet gadr... Medeniyet bedeviyet... Sevgi nefret... Saymakla bitmez....

Aslına uygun şekilde öğrenilen, uygulanan İslam bütün bu ikilemlerin iyi, doğru ve olumlu tarafını sergiler. İslam'da hiçbir eksiklik, yanlışlık, kötülük yoktur. Bazen kabahatler oluyorsa, bu İslam'da değil, Müslümanlardadır.


İslam'ı iyi öğrenmemiş, iyi anlamamış, iyi uygulayamayan Müslümanların hatâ, kabahat, kusur ve çirkinlikleri dolayısıyla İslam'ı suçlamak büyük bir adaletsizlik ve insafsızlıktır.


İslam Allah'ın insanlara göndermiş olduğu kâmil, âdil, üstün, yanlışsız din ve nizamdır.


Dünya üzerinden kötülükler büsbütün kalkmaz. Gerçek, iyi, kâmil Müslümanların vazifesi yeryüzüne iyiliğin hâkim olması, kötülüğün azalması için çalışmaktır.


İyilerle kötülerin mücadelesi Kıyamet kopup dünya batıncaya kadar sürecektir.


Kur'an Müslümanları iyiliği emr eden, kötülükten nehy eden bir ümmet (topluluk) olarak gösteriyor.


Gerçek Müslüman iyi insan, iyi vatandaş, iyi ana baba, iyi evlât, iyi komşu, iyi âmir, iyi memur, iyi patron, iyi işçi demektir.


Otomobil sürerken cep telefonuyla konuşuyor... İyi Müslüman değildir. Kaza yapabilir, kendi canına, başkalarının canına zarar verebilir... Hiçbir şey olmasa bile kuralları çiğnemektedir...


Yolda otomobilin camını açıyor ve burnunu sildiği kağıt mendili yola atıyor. Kötü Müslümandır...


Komşusu üzüntü, sıkıntı, dert içindedir. Hiç ilgilenmiyor, umurmasıyor... Kötü Müslüman...

Sebze ve meyve üretimi yapıyor. Daha fazla ürün almak için hormon kullanıyor...Kötü Müslüman...

Dönercilik yapıyor. Dönerin içine tavuk derileri ve soya kıyması koyuyor. Kötü Müslüman...


Sokakta, çarşıda pazarda herkesin içinde yemek yiyor, insanları imrendiriyor...Kötü Müslüman...


Karı geceleyin penceresini açıyor, çöp poşetini sokağa atıyor...Kötü Müslüman...


Parka gidiyor, bir banka oturuyor, çekirdek yiyip kabuklarını yere atıyor... Kötü Müslüman...


Müslümanın iyiliği kötülüğü konusundaki en büyük ölçü ve kıstas paradır. Çek veriyor, karşılıksız çıkıyor... Senet imzalıyor, vâdesinde ödemiyor. Söz veriyor, sözünü tutmuyor...Böyle yapan kötü Müslümandır.


Malının kusurunu söylemeden satan kimse iyi değil, kötü Müslümandır...

Senede iki kere umreye gidiyormuş, beş vakte beş vakit (nafile) katıyormuş, abdestsiz yere basmıyormuş... Bunlar yetmez. Müslüman dosdoğru olacaktır. Yalan söyleyen, emanete hıyanet eden, vaadini tutmayan kimse başını secdeden kaldırmasa bile (Resul'ün haber verdiği üzere) münafıktır.


Adam zengin mi zengin, çuvallarla para verip evini dekore etmiş. Etmiş ama sanatsız, zevksiz, kalitesiz, estetiksiz bir dekorasyon. Böylesi de ham, cahil, bedevî bir Müslümandır.


Bir Müslüman iyilikleri, doğruları, güzellikleri, hayırları nasıl öğrenebilir? Bu işler hocasız
öğrenilmez.

Evde anne baba öğretir.


Okulda öğretmenler.


İş yerlerinde, dükkan ve atölyelerde âmirler ve patronlar.


Camilerde imamlar, vaizler.


Tekkelerde şeyhler mürşidler.


Bu konuda hocası, öğretmeni olmayanlar cahil ve eksik kalır.


Çocuklara iki üç yaşından itibaren iyilik ve kötülük bilgisi verilmelidir.


Okullarda, bilginin yanında ahlak ve karakter terbiyesi vermeyen bir eğitim sistemi iyi değil, kötüdür.


Haram yemenin yaygın olduğu bir ülke iyi değil, kötü durumdadır.


Şu ülkede bin türlü kötülük, teseyyüb var. Bunlardan biri, olanca uğursuzluğu üzerimize çekmeye yeter. Hangi kötülüktür o?Halkın bir kısmı açken, zengin ve varlıklı tabakanın bayat ekmekleri çöpe atması...



Mehmet Şevket Eygi / Milli Gazete (4 Ekim 2010)