Gündem

Adli Tıp Kurumu’na çocuk istismarı başvuruları arttı

"Dünyada son 4 yılda çocuklara yönelik taciz veya şiddet uygulamaları yüzde 90 arttı"

04 Mayıs 2016 20:47
Hülya Karabağlı

TBMM Çocuğa Cinsel İstismarı Araştırma Komisyonu için Prof. Dr. Oğuz Polat öncülüğünde, İMDAT ve ASUMA işbirliğinde hazırlanan “Çocuk İstismarı” raporunda, çocuk pornografisi ve pedofili ilişkisine yer verildi. Pedofili profilinde çocuk pornografisinin yoğun kullanılmasının sık rastlanılan bir durum olduğuna dikkat çekilen raporda, internet ortamının cinsel suçlar için uygun bir ortam sağladığı vurgulandı. Komisyon, Karaman'da 10 çocuğa tecavüz edilmesinden sonra 24 Mart'ta kurulmuştu. Raporda “İnternet ortamında bilinmez olma ve karşı karşıya gelmeden ilişki kurma fırsatı nedeniyle normal sosyal ortamlardaki engellemeler ve sınırlamalar kolaylıkla ortadan kalkabilmektedir" ifadeleri yer aldı. Ayrıca adliyelerdeki 4 tecavüz davasından biri çocuklarla ilgili olduğu ve çocuk istismarı nedeniyle Adli Tıp Kurumu’na başvuranların sayısının arttığı belirtildi.

 

“Kimyasal kastrasyon geri dönüşümü olan bir müdahaledir”

 

Acıbadem Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oğuz Polat, TBMM’nin bir dönem çok tartıştığı kimyasal kastrasyon önerisini yeniden gündeme getirdi. Toplumda yanlış algılamalardan dolayı o dönem Meclis’in geri adım attığını söyledi. TBMM’ye böyle bir düzenleme konusunda olumlu adım atılması mesajı veren Oğuz Polat, “ Cerrahi müdahale değildir.  Geri dönüşümü olan bir boyuttur. İlaçla cinsel gücün azaltılmasına dayalı bir yöntem” dedi.

Dünyada ve Türkiye'de çocuk istismarı vakalarında bir artış gözlendiğini belirten Polat, çoğunluğu tenzih etmekle birlikte öğretmenler, öğretim üyeleri, antrenörler ve servis şoförleri gibi çocuklarla daha yakın olabilecek mesleklerdeki kişilerin yanı sıra toplumda saygın konumdaki kişiler arasından da pedofili örneklerinin çıktığına dikkat çekti.

Prof. Polat: Çocuklar için ‘Alo imdat’ hattı kurulmalıKomisyonda akademisyenlerin değerlendirmeleri şöyle:

“Acıbadem Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oğuz Polat: 30 yıldır bu konuyu çalışan birisi olarak çocuk istismarı politika üstü değerlendirmeli. Pedofili, sinsi kalan vakaların yaşandıktan çok sonra ortaya çıkan olgular. Pedofoli de biz çocuğa karşı önüne engellediği dürtüyle adım adım çocuğa yaklaşmaya çalışan birinden bahsediyoruz. Öğretmenler, antranörler, servis şoförleri gibi meslek gruplarının tercih edilebileceği, saygın bilinen kişiler arasından çıkan çok sinsi bir durumdan bahsediyoruz.

“Karamanda bu olayı yaşamış çocuğu ailesiyle birlikte alıp, yeni bir yerde hayata başlatmak zorundayız. Bu ailenin kaçı başka yere gidebildi. Kaçı halen orada bu çok sorulması gereken soru. Kriz müdahalesi bunu gerektirir.

“Çocuklar için ‘Alo imdat hattı’ olmalı. 183 var ama çocuğa özgü alo imdat hattı olmalı. Hemen müdahale ekiplerin var olduğu yapıdan bahsediyorum. Pedofili toplumda konuşulmalı. Konuşulursa anne ve babanın uyarısıyla  çocuğun kendisini koruyabileceğini düşünüyorum. TBMM’nin bir önceki döneminde  kimyasal kastrasyon  teklifi vardı ama geçmedi. Geri dönüşümü olan bir boyuttur. İlaçla cinsel gücün azaltılmasına dayalı. Cerrahi müdahale değildir. Kamuoyuna iyi anlatılamadı.”

 

Prof. Oral: Pedofolik eylemler nükleer bir patlamadır

 

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Oral’ın açıklaması da şöyle:

“Pedofili ve sapkınlığı, nefretin erotize olmuş bir formudur. Pedofilik eylem nükleer bir patlamadır. Sayıları da fazla değildir ama bir kişi ortalığı alt üst edebilir. Usame Bin Ladin gibi. Cinsel istismar suçu kendine has çok özel bir suç. Bunu standart polisiye yöntemlerle halletme şansımız yoktur. Çocukların olduğu her yerde risk vardır. Kuran kursunda olabilir, yatılı okulda olabilir, çocuk evlerinde olabilir. Her yer bu anlamda risk altındadır. Gerçek pedofililer az olmalarına rağmen  rağmen kokusunu alır, orada biterler. Her meslekten olabilirler.”

 

Prof. Derman: Tecavüz ataerkil şiddetin bir edinimi

 

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Derman’ın yorumu da şöyle:

“Çocukluk döneminde yaşanan istismarlar ancak ergenlik döneminde idrak edilebiliyor. Tecavüz, ataerkil şiddetin bir edimidir, cinsel haz falan değildir. Bunu asla unutmayın. Her istismarcının geçmişinde de bir mağduriyet yatar. Siz bir toplumda istismarcıya ulaşamazsanız, mağdurun faturasını ödersiniz. İstismarcı yapar. Bu olay tedavi falan edilmez. Bu bir kontrol mekanizmasıdır. Bu kontrolde tutulacak bir olaydır.”

Eğer örtmeye kalkarsanız istismarı, altında kalırsınız ve bunu hiçbir zaman için hiçbir şey temizleyemez. İstismarcı zamanı, mekanı ve kişiyi tespit eder ve sonra istismar yapar. Bunun için de yıllarca bekleyebilir.

Raporda bazı bölümler şöyle:

“İnternet ortamında bilinmez olma ve karşı karşıya gelmeden ilişki kurma fırsatı nedeniyle normal sosyal ortamlardaki engellemeler ve sınırlamalar kolaylıkla ortadan kalkabilmektedir. İnternet ortamında utanma ve kaygının az olması kişilerin normalde sınırlayacağı diyaloglara veya yaşantılara girmesinin önünü açarak bilmediği kişilerle yakınlık kurmalarına yol açabilmektedir. Ayrıca, internet daha önceleri yalıtılmış olan pedofili gibi cinsel sapkınlar için destek gruplarının oluşmasını sağlayarak, eyleme dökmeye cesaret edemediği fantezilerini uygulamaya başlamasına sebep olabilmektedir.

“İnternet ayrıca pedofilik bireylerin kendini istediği yaş ve cinsiyette göstermek yoluyla mağdurun güvenini kazanarak kimliğini ve adresini saklama imkânı sağlar. Pedofilikler internet yoluyla diğer pedofilik özelliklere sahip kişilerle bilgi ve verileri paylaşma olanağı da bulurlar.

“Ayrıca, internet pedofilik kişilerin mağdura fizik olarak saldırmadan zarar vermelerine de aracı olmaktadır. Buna karşın, yeni teknolojilerin ortaya çıkması saldırganların davranış  şekillerini tamamen değiştirmesini sağlamamaktadır.

“İnternetin keşfinden önce de pedofilik kişiler bilgileri ve mağdurları değiş tokuş yapmak için başka uluslararası bağlantı yolları geliştirmişlerdi. İnternet ise pedofilik kişilerin kaygı ve sıkıntıdan uzak olarak bilgi toplaması, mağdur ile ilişki kurması, kontrol etmesi, güven ve kontrol ilişkisi geliştirmesi için kolaylaştırıcı ve cazip bir araç olmuştur.”

Çocuk istismarına yönelik 2016 raporunda rakamlar şöyle:

“Dünyada son 4 yılda çocuklara yönelik taciz veya şiddet uygulamaları yüzde 90 arttı. Tecavüzcülerin tahminen % 5'i ortaya çıkarken % 95'i gizli kalıyor. Ensest ilişkilerin ise binde biri ortaya çıkıyor. Adliyelerdeki 4 tecavüz davasından biri çocuklarla ilgili. Çocuk istismarı nedeniyle Adli Tıp Kurumu’na başvuranların sayısının artıyor... Bu oran 2012’de 2.395, 2013’te 3.002 olan başvuru sayısı 2014’ün Ekim ayı itibariyle 2.449 olarak gerçekleşti.

“Adalet Bakanlığı’nın 2014 verilerine göre, her ay adli tıp kurumuna 650 çocuk cinsel istismarı vakası gönderiliyor. 

“Açılan toplam dava sayısı: 40.266

“Karar çıkan dava sayısı: 24.825

“Mahkumiyet Kararı: 13.968

“UNFPA, Dünya Nüfusunun Durumu 2014 Raporu’na göre, her yıl 91 bin kız çocuğu anne oluyor ve tüm evliliklerin 3’te 1’ini 18 yaş altı kız çocukları oluşturuyor.

“Dünya Sağlık Örgütü ve Ankara Üniversitesi’nin hazırladığı Türkiye’de Üniversite Öğrencilerinde Çocukluk Çağı Olumsuz Yaşam Deneyimleri Araştırması Raporuna göre;

“Erkeklerin yüzde 8,7’si; kadınların yüzde 7,2’si çocukluklarında cinsel tacize uğradı.

“Kız çocukları, akrabaları tarafından cinsel tacize maruz kalıyor. İstismarcıların yüzde 9’u ise çocukla aynı evde yaşıyor.

“Cinsel tacize uğrayan çocukların yüzde 37,1’i ‘tanıdığı ve evde yaşamayan biri’, yüzde 25,2’si ‘evde yaşamayan bir akraba’, yüzde 11,3’ü ‘evde yaşayan ve akraba olmayan biri’, yüzde 11,3’ü ‘çocuğun güvendiği biri’, yüzde 8,6’sı istismarcının ‘evde yaşayan bir akraba’, yüzde 7,9’u ‘çocuğun bakımından sorumlu olan biri (bebek bakıcısı vb.)’ ve yüzde 33,8’i ise ‘bir yabancı’ olduğunu söyledi. Cinsel tacize uğrayan erkek çocukların yüzde 44,9’u ‘tanıdığı evde yaşamayan biri’ tarafından taciz edildiğini bildirmiş. Kız çocuklarında ise tacizi gerçekleştirenler arasında en yüksek oran yüzde 32,9 ile ‘evde yaşamayan bir akraba’ oldu.

“Katılımcıların yarısının sinirlilik ve panik sorunu var. Çocukluk çağında olumsuz deneyim yaşamış gençlerde ağlama nöbetleri, depresyon, kontrolsüz öfke, stres düzeyinin yüksekliği, sinirlilik ve hayır deme güçlüğü gibi sorunlar daha da artış gösteriyor. Duygusal sorunların ortaya çıkma riski, diğer gençlere göre 6-8 kat daha artıyor. Katılımcı erkeklerin yüzde 31,8’i kontrolsüz öfke; yüzde 47,5’i sinirlilik sorunu yaşadığını söyledi. Katılımcıların 36,3’ü depresyonda olduğunu kaydetti. Çocukluk çağı olumsuz yaşam deneyimi oranı, çekirdek aile üyesi katılımcılarda daha düşük.

“Ebeveynin eğitim durumu incelendiğinde katılımcıların anne ve baba eğitim düzeyleri arttıkça bu tür olumsuz deneyim sıklığının azaldığı tespit edildi”