T24- Yıllar boyu elimiz cebimizde dolaşamadık Tarlabaşı sokaklarında. Tehlikeliydi, ondan olmayanı almıyordu içine. Sonra ‘’Tamam’’ dendi, “Bu sokaklar herkese açılacak.” İhaleye çıkıldı, proje hazırlandı, kamulaştırma tamamlandı. Yıkım bu ay başlıyor. İstanbul'un tarihi Tarlabaşı sokakları yıkılıp, yerine yeni, otoparklı, alışveriş merkezli binalar yapılacak.
Milliyet gazetesi muhabirlerinden Cemal Subaşı'nın (06.08.2010) Milliyet Cadde ekinde yayımlanan haberi:
Yıllar boyu elimiz cebimizde dolaşamadık Tarlabaşı sokaklarında. Tehlikeliydi, ondan olmayanı almıyordu içine. Sonra ‘’Tamam’’ dendi, “Bu sokaklar herkese açılacak.” İhaleye çıkıldı, proje hazırlandı, kamulaştırma tamamlandı. Yıkım bu ay başlıyor.
Beyoğlu Belediyesi, ‘Tarlabaşı Yenileme Projesi’ kapsamında, 278 binayı kamulaştırıp restore ettirmek istiyor. Bu amaçla Mart 2007’de yapılan ihaleyi, Çalık Grubu’na bağlı Gap İnşaat kazandı. Tarlabaşı Caddesi’nden Taksim’e doğru çıkarken, sol tarafta kalan Beyoğlu Emniyet Amirliği ile Keresteci Recep Sokak arasındaki alan yenilenecek. Projeye göre, Gap İnşaat 21 bin metrekare alanda, 63 bin metrekare inşaat yapacak. Bina altlarına 4-5 katlı otoparklar açılacak. İçinde alışveriş merkezleri, restoranlar, oteller yer alacak. Arka sokaklar konut alanı olacak. Tüm bunların bedeli 100 milyon dolar (yaklaşık 150 milyon TL). Yenileme çalışmaları tamamlandığında, Tarlabaşı birinci etabın değerinin yarım milyar doları aşması bekleniyor.
600 metrekareye 249 bin TL bedel biçtiler
“Mafyayla başım belaya girer”
Kamulaştırılmak istenen binaların 210’u tarihi eser niteliğinde. Bunlardan birinde Rum kökenli aile oturuyor. Aile reisi adını söylemiyor, “Abdullah deyin” diyor. Beş katlı binayı 150 yıl önce dedesinin yaptırdığını anlatıyor. Abdullah Bey, “Dört yıl önce belediyeye çağırdılar, görüştük. Kamulaştırmak istiyorlardı. Karşı çıktım. 600 metrekarelik binaya, 249 bin TL bedel biçtiler. Peki, anılarımı nasıl verecekler?” diye soruyor. Abdullah Bey’in eskiden konak olan binası bakımsız. Yüksek tavanlar fresklerle süslenmiş. Yerler ahşap. Tahta merdivenler hâlâ kullanılıyor. “Bizim bir çivi bile çakmamız yasaktı. Şimdi alıp, yıkmak istiyorlar” diyor. Abdullah Bey, kamulaştırmaya karşı dava açmış. Ağustosun üçüncü haftasında üçüncü duruşması var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitmeyi planlıyor. Ayrılırken bizi bir kez daha sıkı sıkı tembihliyor: “Sakın gerçek adımı yazmayın. Mafyayla başım belaya girer.”
Baskılardan bunaldık
İddialara göre belediye zabıtaları, ‘yenileme projesi’ alanındaki kiracıları yıldırıp, Tarlabaşı’ndan ayrılmaya zorluyor. “Baskılardan bunaldım” diyenler arasında, mahallenin perukçularından biri de var. Zabıtalar gelip “Ruhsatın yok” diyerek, dükkanı mühürlemiş. Şöyle anlatıyor o günü: “Oysa ruhsatım vardı. Çıkarıp gösterdim. Umursamadılar, mührü vurdular. Ben de bir gün sonra mührü söküp, dükkanı açtım. Henüz gelen, giden olmadı. Ama bekliyorum.” Abdullah Bey gibi o da bizi uyarıyor: “Adımı ve adresimi yazarsanız başım belaya girer.” Benzer sorunla, cadde üzerindeki nalbur da karşılaşmış. 15 yıl önce belediyeye gidip ruhsat istemiş. İşyeri açtığına dair harç yatırmış, makbuz almış. Zabıtalar geçen hafta gelip ruhsatı olmadığı için iş yerini mühürlemiş. O da bir gün sonra mührü sökmüş.