Medya

Taha Akyol: Reina'da hayat tarzı katliamı yapıldı, bu kafa Hz. Ali'yi bile 'kâfir' diyerek şehit etmişti!

"Dinin ahlaki ve vicdani özü boşaldı"

02 Ocak 2017 11:18

Hürriyet yazarı Taha Akyol, Reina'da 39 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısıyla ilgili olarak "Bütün terör eylemleri elbette kınanır, elbette protesto edilir, Reina’da sergilenen terörün özelliği 'hayat tarzı katliamı' olmasıdır! Eğlenen masum insanlar yaşam biçimlerinden dolayı katledildiler" dedi. "Mutlaka 'Neden?' diye sormalıyız. Dahası, her dinden, her ırktan teröristler çıkıyor ama yaşam tarzı ve din referanslı teröristler niye Müslüman toplumlardan çıkıyor?!  Taliban’lar, El Kaide’ler, DAEŞ’ler, Boko Haram’lar, El Nusra’lar neden çoklar" diye soran Akyol, "O kadar derin bir problem ki, Hz. Ali’yi bile “kâfir” diyerek bu kafa şehit etmişti" ifadesini kullandı.

Taha Akyol'un "Reina katliamı" başlığıyla yayımlanan (2 Ocak 2017) yazısı şöyle:

Yeni yıla Reina’da yapılan korkunç katliamla girdik. Vahşet, alçaklık, barbarlık, hunharlık... Sözün bittiği yerdeyiz.

39 masum insan sırf yılbaşı eğlencesi yaptıkları için hunharca katledildi.

Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarının acısını paylaşıyorum.

Bütün terör eylemleri elbette kınanır, elbette protesto edilir, Reina’da sergilenen terörün özelliği “hayat tarzı katliamı” olmasıdır!

Eğlenen masum insanlar yaşam biçimlerinden dolayı katledildiler.

Terör eylemleri için sürekli söylenen genel protesto ifadeleri, birlik ve beraberlik çağrıları “hayat tarzı” faktörünü gözden kaçırmamalıdır.

Çünkü hayat tarzları ya da yaşam biçimleri üzerinden öfke devam ettirilirse böyle barbarların çıkması sırf polisiye tedbirlerle maalesef önlenemez.

DİN VE ÖFKE

Zihin açıcı bir tesadüf, Cumartesi günü Karar gazetesinde ilahiyatçı Prof. Mustafa Öztürk’ün bir yazısını okumuştum. Prof. Öztürk “İslam dünyasında, özel olarakTürkiye sathında din neredeyse bir öfke ideolojisine dönüşmüş durumdadır”diyordu.

Bu ibareyi üç defa tekrarlayarak vurguluyordu.

Öztürk Hocamız “Mevzubahis olan din ve itikatsa, ahlak teferruat mıdır?” başlıklı yazısında çeşitli dini grupların birbirine karşı “çirkin ve acımasız” dille saldırdıklarını anlatıyordu: “Gıybet, nemime (koğuculuk), iftira, sû-i zan, yaftalama, karalama, itibar suikastı yapma ve eleştiri adına bel altı vurma gibi tüm rezillikler” çok yaygınlaşmıştı, üstelik din adına!

Yaygınlaşan “yaftalama, karalama, itibar suikastı yapma ve eleştiri adına bel altı vurma gibi tüm rezillikler”in medyadaki uygulaması tetikçiliktir.

Prof. Öztürk “FETÖ, DAEŞ, El Nusra, Haşdi Şa’bî gibi sözde İslam referanslı terör örgütlerince üretilen şiddet sarmalının” da öfkeden kaynaklandığını belirtiyor.

‘YAŞAM TARZI’

Dün iktidar sözcüleri elbette en kuvvetli ifadelerle Reina terörünü kınadı, teröre karşı mücadelenin süreceğini vurguladı. Fakat “hayat tarzı” faktörüne değinmediler.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez’in şu sözleri onca acı ortasında teselli hissi verdi bana:

“Bu insanlık dışı katliamın bir pazarda ve bir mabette yapılmasıyla eğlence yerinde yapılmasının herhangi bir farkı yoktur. Bu terörü diğer olaylardan ayıran tek fark toplumda fitne oluşturarak yaşam biçimlerine göre toplumu bölmek ve karşı karşıya getirmektir.”

Prof. Görmez haklı olarak bu katliamı “hiçbir Müslüman vicdanın asla kabul etmeyeceğini” de söyledi.

Temeldeki sorun

Düşünün, bir yanda aynı din adına böyle doğru, ahlaki, vicdani sesler duyuyoruz, öbür yanda bomba, otomatik silah, katliam ve feryatlar!

Dün baktım, DEAŞ’ın bu tür ilk eylemi, 25 Aralık 2013’te Bağdat’ta Christmas kutlayan 38 Hıristiyan’ı öldürmek olmuş.

Tatil köyleri, kulüpler, müzikholler, düğünler, restoranlar, barlar...

Son olarak 19 Aralık 20016’da Berlin’de Christmas katliamı, 2017’nin ilk gecesinde İstanbul’da yılbaşı katliamı! Ben böyle 15 eylem saydım, belki daha fazladır.

Mutlaka “Neden?” diye sormalıyız. Dahası, her dinden, her ırktan teröristler çıkıyor ama yaşam tarzı ve din referanslı teröristler niye Müslüman toplumlardan çıkıyor?!  Taliban’lar, El Kaide’ler, DAEŞ’ler, Boko Haram’lar, El Nusra’lar neden çoklar?

Dinin siyasallaştırılması, siyasi güç mücadelelerinde araçsallaştırılması, bu yüzden dinin ahlaki ve vicdani özünün boşalması, “herkes tercih ettiği gibi düşünür, konuşur, herkes tercih ettiği gibi yaşar” şeklindeki özgürlük fikrinin bu kültürde yokluğu...

Çok derin bir problem yani...

O kadar derin bir problem ki, Hz. Ali’yi bile “kâfir” diyerek bu kafa şehit etmişti!

Yarın devam edeceğim.