İstanbul Zeytinburnu’ndaki Abdi İpekçi Spor Salonu’nun yıkım sürecinde, Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın (IARC) dünyada kanser yapıcı maddeler listesinde “kesin kanserojen” olarak tanımladığı “asbest” kontrolü yapılmadığı ileri sürüldü. Asbest Söküm Uzmanları Derneği Başkanı Cafer Fidan, asbest kontrolü yapılıp yapılmadığına ilişkin belediyeye sorduğu soru karşısında, "Belediyemize iletmiş olduğunuz istek ile ilgili olarak belediyemiz müdürlükleri tarafından herhangi bir çalışma yapılmamıştır" cevabını aldığını söyledi.
Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), dünyada kanser yapıcı maddeler listesinde “asbest”i “kesin kanserojen” olarak tanımlıyor. Avrupa Birliği 2005 yılından itibaren Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde asbest üretimi ve kullanımını yasakladı. Türkiye’de ise 2010 yılında asbest üretimi ve kullanımı tamamen yasaklandı ancak Türkiye hâlâ büyük risk altında. Bu tarihe kadar inşa edilen sayısız ev, devlet dairesi, okul, hastane, askeri üs ve pek çok endüstriyel ürün vasıtasıyla tonlarca asbest halen hayatımızın her alanında yer alıyor. İstanbul’daki 39 ilçeden sadece Şişli, Beşiktaş, Ataşehir, Bağcılar, Kadıköy, Maltepe, Tuzla olmak üzere toplamda 7 belediyenin asbest denetimi yaptığı ifade edilmişti.
"Devlet duyarsız"
Temeli 1979 yılında atılan, 1989’da hizmete açılan ve 12 bin 500 kişilik kapasitesiyle Türkiye’nin en büyük üçüncü spor salonu olan İstanbul Zeytinburnu’ndaki Abdi İpekçi Spor Salonu’nda yıkım çalışmaları geçen haftalarda başladı. Asbest Söküm Uzmanları Derneği Başkanı Cafer Fidan, Zeytinburnu Belediyesi’ne başvuruda bulunarak spor salonunun yıkımı öncesinde tehlikeli atık envanteri, yani asbest kontrolü yapılıp yapılmadığını sordu. Belediyeden Fidan’a gelen yanıtta “Belediyemize iletmiş olduğunuz istek ile ilgili olarak belediyemiz müdürlükleri tarafından herhangi bir çalışma yapılmamıştır” denildi.
Fidan, kendisine belediyeden verilen yanıtın haftalar sonra geldiğine dikkat çekerek, “Cevapla hiçbir analizin yapılmadığı anlaşıldı. Devlet kurumlarının bu kadar duyarsız ve kanun koyucu olarak çıkardığı yönetmeliklere göre hareket etmemesi, tehlikeli atık bilincinin devlet nezdinde bile kabul görmediğini gözler önüne seriyor. Yönetmelik sahibi yetkili kurumların bu konuda kesin ve katı tutumunu her alanda göstermesi ve çıkardığı yönetmeliklerin arkasında durmaları gerektiği kaçınılmaz bir gerçektir” dedi.