Şu ana kadar Ergenekon operasyonuna temkinli yaklaşan sol, Gölbaşı'nda ortaya çıkan cephaneliğin ardından tavır değiştirmeye başladı.
Susurluk skandalından sonra sokaklara dökülen solun büyük bölümü, Ergenekon operasyonuna temkinli yaklaştı. Bu temkinli tutum sol arasında sert tartışmalar yaşanmasına, bölünmelere neden oldu. Ancak 10. dalgada Gölbaşı’nda ortaya çıkan cephaneler solun tavır değiştirmesine neden oldu.
Gölbaşı'nda cephanelik bulundu
Devlet bağlantılı yasadışı ilişkileri ortaya çıkaran Susurluk kazasının ardından Türkiye tarihinin en geniş katılımlı sivil eylemlerinden biri yapıldı. “Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” eyleminde yüz binlerce vatandaş akşam belirlenen saatlerde evlerinin, işyerlerinin ışıklarını söndürüyordu. Bu eyleme öncülük eden solcular, çetelerin ve karanlık ilişkilerin ortaya çıkartılması için birçok gösteri ve imza kampanyası da düzenledi. Aradan 10 yıla yakın bir süre geçtikten sonra başlayan Ergenekon operasyonunda ise solcular aynı refleksi göstermedi.
Yapılan operasyonlara liderleri de gözaltına alınan İşçi Partisi zaten karşıydı. CHP lideri Baykal da operasyonun AKP hükümetinin muhaliflerini sindirme operasyonu olduğunu ima eden açıklamalar yaptı ve “Başbakan bu davanın savcısıysa ben de avukatıyım” dedi.
Bu iki kesimin daha solunda kalanlar ise iki farklı tutum sergilediler. Murat Belge, Ömer Laçiner, Ahmet İnsel gibi sosyalist solun saygın isimleri bu operasyonun Türkiye’nin kirli tarihiyle yüzleşmesi ve demokratikleşme için büyük bir fırsat olduğunu yazdılar.
Mesafeli durdular
Solun daha radikal kesimleri operasyona mesafeli durdular. Yıllarca çetelerin eylemlerinin ve askeri darbelerin kurbanı olan diğer solcular Ergenekon operasyonuyla devletin safra attığını, gerçekten derinlere gidemeyeceğini, AKP hükümetinin bir hesaplaşması olduğunu savundu.
Genellikle Radikal 2’de karşılıklı makalelerle süren bu tartışma Birgün ve Taraf gazeteleri arasında da gerginliğe neden oldu.
Murat Belge gibi isimler operasyonu desteklemeyenleri ’ulusalcılık’la hatta darbecilere karşı tavır almamakla eleştirirken Ertuğrul Kürkçü, Sungur Savran gibi sosyalistler onları sol liberallikle, yanlış ittifaklar aramakla suçladı.
ÖDP’de çatlak yarattı
Tartışmalar ÖDP içinde de ciddi bir ayrıma neden oldu. Genel Başkan Ufuk Uras’ın, Ergenekon operasyonuyla ilgili açıklamalarını beğenmeyen partinin MYK’sı bir açıklama yayınladı. Ancak 10. dalga ile birlikte İbrahim Şahin’in gözaltına alınması ve ortaya çıkan cephane solun Ergenekon karşısındaki tutumunu da değiştirmeye başladı.
Dün Birgün’de Doğan Tılıç, Evrensel’de ise İhsan Çaralan operasyonda yeni bir aşamaya geçildiği tespitini yapıyordu. Ancak her iki isim yine de kuşkularını dile getirdi.
Susurluk - Gölbaşı bağlantısı
6 Kasım 1996’da Susurluk’ta meydana gelen kazada Ülkücü hareketin önemli isimlerinden Abdullah Çatlı, polis şefi Hüseyin Kocadağ ile birlikte ölmüştü. Çatlı, kazaya kadar, aralarından Bahçelievler katliamının da bulunduğu birçok olay nedeniyle aranıyordu. Ancak bu süre içinde Çatlı’nın devlet adına çalıştığı ve birçok operasyonda yer aldığı iddia edildi. Çatlı ile İbrahim Şahin’in ilişkisi ise fotoğraflarla kanıtlandı. Skandal büyüdükçe örtülü ödenekle alınan birçok silahın kaybolduğu ortaya çıktı. Son operasyonda Şahin’de çıkan krokilere dayanılarak Gölbaşı’nda yapılan kazılarda bulunan mühimmat da Susurluk-Ergenekon bağlantısını ortaya döktü.
Birgün Gazetesi Yayın Danışmanı Ahmet Tulgar:
Solcular AKP’ye güvenmedi
Ergenekon soruşturması başladığı andan itibaren toplumun belli bir kesiminde özellikle de ulusalcı sol ve solun değerleriyle ilgisi kalmamış CHP’nin mesafeli durduruşunu gördük. Hatta bu kesimin Ergenekon’u boşa çıkarmaya yönelik bir çabası oldu. Konuyu laik - antilaik kamplaşması üzerine oturtular. Soruşturmanın hukuk temmelleri üzerinde değil siyaset üzerinden yapıldığını iddia ettiler.
Sol olarak adlandırdığımız diğer bölüm ise AKP’nin demokratikleşme sürecine güvenmediler. Hayal kırıklığına uğradıkları için bu sürecin de tıkanacağına, geçmişle hesaplaşma olmayacağına inandılar. Bu yüzden temkinli davrandılar. Hatta AKP’ye destek veririz kaygısıyla mesafeli davrandılar.
Gölbaşı kazıları kamuoyunda özellikle de solda bir viraj oldu. Operasyonun süreci genişledi ve yayıldı. Bugün 12 yıl önce güdük kalmış Susurluk soruşturmasının Ergenekon ile bağlantısının sağlandığı noktaya gelindi.
Aslında sadece Susurluk araştırılmıyor. Şu anda Türkiye’nin bugünü araştırılıyor. Bu kazılar bize darbecilik, Ergenekon, Susurluk adları verilen politik hattın hala devam ettiğini gösteriyor.
Darbelerde en fazla şiddeti görenler sosyalistler olmuştur. Böyle bir süreci engelleme amaçları olamaz. Gölbaşı’na kadar temkinli bir durum vardı. Şimdi biraz daha azalacak. Ciddi biçimde sahip çıkılacak.
Toplum desteği açısından önemli viraj dönüldü. Yerin altından gerçeklerin çıkartılması, geçmişin karanlık safaylarına inmek gibi bir anlam yüklüyor.
İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan:
Operasyonunun sağı solu olmaz!
Toplumun Ergenekon operasyonuna destek olmadığını değil kuşku içinde olduğunu iddia edilebilir. Bu operasyona bakış açılarının sağcı ya da solcu olarak değerlendirilmesine de karşıyım. Bu operasyonun şekli, bu toplumda kuşku yaratmayacak şekilde, özen içinde yürtütülmesi gerekir. Dehşet imparatorluğu yaratılmamalıdır.
Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İhsan Çaralan:
Yeni bir boyuta geldi
Son Ergenekon dalgasının öncekilerden birkaç farkı vardır. Bunlardan birincisi, 9 muvazzaf subayın gözaltına alınmasıdır. (...) İkincisi, Susurluk davasının en önemli kişisi olan eski Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin’in de gözaltına alınmasıdır. “Silah deposu”nun ortaya çıkarılmış olmasıdır. Burada, “Eski YÖK başkanına böyle mi davranılır?”, “Yalçın Küçük de mi çete?”, “Kanadoğlu’nun evi nasıl aranıyor?” gibi tepkiler ise bir yanıyla bazı gerçeklere dayansa da, asıl olarak bahane nedenler olarak öne sürülmektedir. Bütün bunlar (...) Ergenekon davasına yeni boyutlar getirildiğini söyleyebiliriz. Ancak şu bir gerçek ki, bu dava hukuki değil siyasi bir davadır ve siyaset bu davanın nereye kadar gideceğini, (siyasilerin müdahalesini deşifre edecek çok açık kanıtlar ortaya çıkmazsa) belirleyecektir.
78’liler Vakfı Genel Başkanı Ruşen Sümbüloğlu:
12 Eylül’le bağı ispatlandı
Yaşanan gelişmeler, bu suç örgütünün Susurluk olayına ve 12 Eylül darbesine bağlı olduğunun ispatıdır. Devrimciler ve sosyalistler en başından beri darbecilerin işledikleri insanlık suçundan büyük zararı gören müdahilleridir sürecin. Bu olaylar buzdağının görünen yüzüdür, asıl sürecin nasıl işlediğini hep beraber göreceğiz.
TKP Genel Başkanı Aydemir Güler:
Veriler yeterli değil hâlâ şüpheliyiz
Öncelikle Egenekon’la bir araya getirilen kişiler bir bütünlük oluşturmuyor. Bu topluluk içinde faşit katliamlar gerçekleştiren isimlerle; Cumhuriyet yazarları, Yalçın Küçük gibi isimleri bir araya getirmenin ise bir mantığı var. Yapılmak istenen olası AKP karşıtları üzerinde bir basınç oluşturmak. Bu durumla Türkiye’de derin devletin kontrgerillanın açığa çıkarılması amaçlanmıyor. Ancak bizce yapılmak istenen şey AKP karşıtı bütün kişilerin üzerinde baskı oluşturulmaktır.
Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de kontrgerilla yapılanmaları meşru hükümete karşı yapılandırılmaz. Ergenekon’da söylenen şey kontrgerilla “meşru hükümete” yani AKP’ye karşı bir komplo içerisindedir deniyor. Ancak tarihsel olarak bakıldığında Susurluk olayında ortaya çıkan fakat temel manası ile NATO ile oluşturulan kontrgerilla yapılanmaları ilerici, emekçi, solcu kesimlere karşı oluşturulmuştur. Bu bağlamdan bakıldığında Türkiye’de kontrgerilla tasfiye edilecek söylemi bir çarpıtmadır.
Sol içinde bu konuda bir tartışma var. Bu süreç derin devletin tasfiyesi ve demokrasini gelişmesini sağlayacaksa tamam. Fakat biz sürecin bu şekilde işlemediğini düşünüyoruz. Örneğin kontrgerillanın tasfiyesi varsa demokratikleşme de olması gerekir. Ayrıca kontrgerillanın tasfiyesindeki süreçte NATO bağlantısının sorgulanması gerekir. AKP hükümeti AKP karşıtı kişiler üzerinde bu şekilde basınç uyguluyor. Biz bu şekilde İslamcı, faşist polis devletinin güçleneceğini söylüyoruz. Bu soruşturmanın kendisinin çıkardığı veriler var. Fakat ortaya çıkan bu verilerle Ergenekon olayı şöyle sonuçlanır demek zor. Çünkü biz bu verileri yeterli bulmuyoruz.