Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Tıp FakültesiKardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurgül Keser, Kadınlarda ikinci sıradaki ölüm nedeninin hipertansiyon olduğuna dikkati çeken Keser, 'sessiz katil' olarak adlandırılan hipertansiyon hastalığına ilişkin olarak, "Türkiye'de her iki kadından biri, hipertansif. Erkeklerdeki bu oran yüzde 35 civarında. Dolayısıyla kadınlardaki hipertansiyon sıklığı da daha fazla. Hipertansiyon, hem risk faktörü hem de 'sessiz katil' olarak adlandırılan bir hastalık. Neden sessiz katil Hipertansif olduğunuzun farkına varmıyorsunuz. Farkına varana kadar yüksek kan basıncı (hipertansiyon) bütün damar yapınızı vücutta bozuyor, ne zaman ki organ hasarı ortaya çıkmaya başlıyor, o zaman hasta hipertansif olduğunun farkına varıyor" şeklinde konuştu.
Keser, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyada ve Türkiye'de ölüm sebeplerinin başında kalp hastalıklarının geldiğini söyledi.
Kalp hastalıklarının hep erkek hastalığı düşünüldüğünü vurgulayan Keser, "Kalp hastalığı sadece erkek hastalığı değildir, tam tersine kadınlarda da erkeklerde de birincil ölüm sebebidir. Özellikle koroner arter hastalığı ya da inme ve felç hastalıklarını oluşturur" ifadesini kullandı.
Keser, kadınlarda yüzde 22 kanser, yüzde 40 kalp hastalıklarına bağlı ölüm gerçekleştiğine işaret ederek, erkeklerde ise bu oranın yüzde 38 civarında olduğunu anlattı.
'Kalp hastalığından ölümde Avrupa birincisiyiz'
Türkiye'nin Avrupa ülkeleri arasında kadınlarda kalp hastalığından ölümde birinci olduğunu aktaran Keser, şunları kaydetti:
"Erkeklerdeki kalp hastalığıyla kadınlardaki kalp hastalığı arasındaki farkı vurgulamak istiyoruz. İlk farklılık başlangıç yaşı olarak ortaya çıkıyor. Kadınlar kalp hastalığıyla erkeklere göre yaklaşık 10 yıl sonra tanışıyor. Bu, '10 yıl sonra' dediğimiz olay da kadınların özellikle menopoz sonrası dönemine denk geliyor. Östrojen hormonu kadınlarda kalp hastalıklarından koruyucu hormon olarak görev yapıyor. Dolayısıyla onları menopoz dönemine kadar koruyan faktör olarak elimizde bulunuyor. O yüzden de 45-50 yaş civarındaki kadınlarda erkeklere göre daha sıklıkla artan kardiyovasküler sistem hastalığıyla karşı karşıyayız."
Keser, diyabet, hipertansiyon, obezite, sigara ve stres gibi risk faktörlerinin koroner arter hastalığına yol açtığına dikkati çekerek, risk faktörlerinin erkek ve kadınlarda farklı olduğunu söyledi.
Diyabetin Türkiye'de gitgide potansiyel tehlike haline geldiği uyarısında bulunan Keser, Türkiye Endokrinoloji Metabolizma Derneğinin (TURDEP) 2010'daki verilerine göre, 20 yaş üstü diyabet sıklığının yüzde 15 civarında olduğunu dile getirdi.
Keser, diyabet koroner arter hastalığının ölüm riskini erkeklerde 3, kadınlarda 7 kat artırabildiğine işaret etti.
"Sizin de 'sessiz katiliniz' olabilir"
Kadınlarda ikinci sıradaki ölüm nedeninin hipertansiyon olduğuna dikkati çeken Keser, "Türkiye'de her iki kadından biri, hipertansif. Erkeklerdeki bu oran yüzde 35 civarında. Dolayısıyla kadınlardaki hipertansiyon sıklığı da daha fazla. Hipertansiyon, hem risk faktörü hem de 'sessiz katil' olarak adlandırılan bir hastalık. Neden sessiz katil Hipertansif olduğunuzun farkına varmıyorsunuz. Farkına varana kadar yüksek kan basıncı (hipertansiyon) bütün damar yapınızı vücutta bozuyor, ne zaman ki organ hasarı ortaya çıkmaya başlıyor, o zaman hasta hipertansif olduğunun farkına varıyor" şeklinde konuştu.
Keser, obezitenin de Türkiye'de kadınlarda alarm seviyesinde arttığını belirterek, kadınlarda yüzde 55, erkeklerde yüzde 17 seviyesinde olduğunu aktardı.
Obezitenin başlı başına en büyük risk faktörü olduğu bilgisini veren Keser, diyabeti tetiklediğini, kötü kolesterol düzeyinin yükselmesine yol açtığını söyledi.
Sigaranın, kadınlardaki hormonal dengeyi bozduğuna işaret eden Keser, pasif içiciliğin koroner arter hastalığını 1,5 kat artırdığını, nargilenin de en az sigara kadar toksik içerdiğini anlattı.
Kadınlara yönelik risk faktörlerini minimum düzeye indirecek bilinçlendirme programları yürütülmesi gerektiğini ifade eden Keser, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Tansiyonu kontrol altına alacağız, diyabeti ve obeziteyi engelleyeceğiz, sedanter yaşamını daha aktif hale getireceğiz. Kadını koruduğumuz zaman aileyi korumuş olacağız. Bir ailede kadın hastaysa çocuk da erkek de hastalanır. Dolayısıyla kadına sağlıklı yaşam bilincini verdiğiniz zaman o doğru beslenmeyi, neler yapması gerektiğini öğrenir ve çevresine uygulatır.
Bu konuda dünyada yazılmış eser olmadığını fark ettik. Yurt dışından gelen hocalarımızla çalışmaya başladık. Yaklaşık 32 bölümden oluşan eseri ortaya çıkardık. Dolayısıyla dünyada tıp fakültelerinde hem öğrenciler hem de akademisyenler için kadınlardaki kalp hastalığına yönelik bir eser ortaya çıkmış oldu."