Sağlık

Şişmanlığın suçlusu micazınız mı?

Şişmanlıktan kurtulmak için, önce kişinin kendisi, aşırı yeme davranışı içinde bulunduğunu fark etmelidir.

07 Eylül 2008 03:00
“Bedenini değiştirmeden önce, düşünceni değiştir” diyor Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden Doç. Dr. M. Emin Ceylan ve ekliyor; “Şişmanlıktan kurtulmak için, önce kişinin kendisi, aşırı yeme davranışı içinde bulunduğunu fark etmelidir. İkinci olarak kilo kaybetmek konusunda sahip olduğu negatif düşüncelerden kurtulması gerekir”

Şişman kişilerin bir bölümünün ‘oral-ağız’ dönemde takılı kalmış olduklarını belirten psikiyatri uzmanı M. Emin Ceylan, bu tür insanların cinsel enerjilerini ve saldırganlık duygularını, emme, çiğneme ve ısırma davranışları üzerinden tatmin etmeye çalıştığını vurguluyor.

Genellikle ‘Kilo vermem çok uzun ve çok zor olacak’ ya da ‘Bunu asla yapamayacağım’ denir. Bu olumsuz düşüncelerin yerine daha iyimser düşüncelerin geçirilmesi önemli bir adımdır. Örneğin ‘Artık kafamda yiyecek düşüncesi yerine sevdiğim yerler ve kişiler olacak’ ya da ‘Kilo vermeyebilirim belki ama kilo da almayacağım’ gibi...

Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik Dergisi’ne yazdığı Aylak Bilgi başlıklı yazılarıyla ve kitaplarıyla tanıdığımız Psikiyatri Uzmanı Mehmet Emin Ceylan, şişmanlığın psikolojisini farklı bir pencereden anlattı.

Kim şişmandır?

Olması gereken kilonun yüzde 20 daha üzerinde olanlara şişman denir. Bazı şişman kişilerde duygusal bir problem vardır. Bu, genellikle kişinin kendi vücuduna karşı şiddetli bir nefret içinde bulunmasıdır. Bu kişiler, aynaya bakmak istemezler, sosyal ilişki ve aktiviteden sakınırlar, kendi şişmanlıklarını hayatta karşılaştıkları kötü olaylara bağlarlar. İlginç olan kilo azalması bu kişilerin kendi vücutlarına karşı oluşmuş kötü imajı silmez.

Ekonomik durumla şişmanlık ilişkisi…

Gelişmiş ülkelerde alt sosyoekonomik gruplarda şişmanlık 6 kat fazla görülürken, gelişmekte olan ülkelerde durum tersine dönmüştür. Yani üst sosyoekonomik gruplarda ve erkeklerde daha fazladır şişmanlık.

Mizaçla fazla kilonun ilişkisi var mı?

Atıştırma davranışı, karbonhidratların yarattığı duygusal değişikliklerle igilidir. Habire karbonhidrat türü yiyecekleri atıştıran kişiler, daha az depresif, daha az yorgun ve daha canlı olmaktadırlar. Bu durum, muhtemelen karbonhidratların verdiği kalori ile ilgilidir.

Bir başka tespit de, kış aylarında depresyon geçiren kişilerin aşırı yemeleridir. Bu sırada aşırı uyurlar, isteksizdirler ve intihar fikirleri vardır. Aşırı yemek yerler ve özellikle de karbonhidrattan zengin yiyecekleri alırlar.

Peki baharda...

Güneş ışınlarının yeniden arttığı dönemler olan bahar ve yaz aylarında bu kişilerin karbonhidrat gereksinimi de azalır. Biraz da Freudyen üsluptan konuşursak; şişman kişilerin ‘oral-ağız’ dönemde takılı kalmış olduklarını söyleyebiliriz. Bunlar duygularını, emme, çiğneme ve ısırma davranışları üzerinden tatmin etmeye çalışırlar. Aşırı iyimser ya da kötümser olabilirler, hırslı ve ‘tamah eden’ nitelikleri vardır. İddialıdırlar, her an bir iş peşindedirler. Tahammülsüz ve tez canlıdırlar. Bağımlı kişilik özellikleri gösterirler.

Kilo azaltmak konusunda eğer kişinin motivasyonu yoksa kilonun azaltılması hiç mümkün değildir. O nedenle bu konuda kişinin öncelikle motive edilmesi ve ondan sonra diyete sokulması yerinde olur. Günboyu dengeli beslenip geceleri kendini frenleyemeyenler de çoktur. Çoğu şişman kişi geceleri aşırı yemek yer. Bu duruma, genellikle uykusuzluk ve sabah yemek istememe eşlik eder. Bunlar devre devre gelir ve stres durumlarında artar. Geç saatlerde televizyon seyretmek bu durumu daha da fazlalaştırır.

Hormonlarla kilonun ilişkisi nedir?

Bir grup şişman kişide fizyolojik bazı bozukluklarla beraber şişmanlık gelişir. Örneğin guatr yapan hormonun eksikliklerinde, Kuşing hastalığı dediğimiz beyinde oluşmuş bazı hasarlardan sonra, şişmanlık gelişebilir. Psikiyatride kullandığımız bazı ilaçlar da kilo aldıran ilaçlardır.

Şişmanlığın temellerinin çocukluk döneminde atıldığını söyleyenler var…

İlginç olarak; şişman bir aileye evlatlık verilen, öz anne ve babası zayıf olan çocukların da şişmanladıkları gözlenmiş. O zaman ‘annenin beslenme tercihleri çocuğun kilosunu etkiler’ diyebiliriz. Bunun da ötesinde, belki annenin çocuğunu kilolu ve ‘tombalak’ biçimde görme arzusu da çocuk tarafından algılanmakta ve ‘çocuğun beslenme tercihleri annenin beklentileri yönünde otomatikman değişmektedir’ diyebiliriz. Annelerin eğitiminden çok, onların çocuklarından beklentileri, çocuğun kilosu için belirleyici olmuştur. Kendisi için ideal bir görünüm ve kilo arzusundaki bir anne, çocuğunun da dikkat çekici birisi olması için çaba gösterir. Çok iyi beslenmiş, bakımlı görünen, dolayısıyla kilolu bir çocuk, annenin bu tür beklentilerine daha iyi cevap veren bir çocuk olacaktır. Kendi ideal görünüşü ile dikkat çekmek taraftarı olan bir anne için, şişman bir çocuk daha tercih edilir olacaktır.

Televizyon, bilgisayar nasıl etkiliyor?

Erken çocukluk dönemindeki fiziksel aktivite ile şişmanlık arasındaki bağlantı da kuşkusuz çok önemli. Televizyon karşısında geçirdikleri uzun vakitler, çocukların fiziksel aktivitesinin düşmesine ve karbonhidratlı yiyeceklere düşkünlüğüne neden olur.

Bu anlattıklarınız fazla kiloluların aynı kategoriye sokulmaması gerektiğini gösteriyor..

Şişman kişileri üç ayrı gruba ayırmak mümkündür. Birincisi, hiçbir psikoljik problemi olmadan kilo sorunu olanlar. İkincisi kişilik gelişimi devrelerinde, yaşanan psikolojik problemlerin sonunda ortaya çıkan ‘gelişimsel şişmanlık’tır. Üçüncüsü de, ani gelişen bazı psikolojik travmalara bağlı olarak ortaya çıkan ‘tepkisel şişmanlık’...

Önce olumlu düşünün

Şişmanlıktan kurtulmak için, önce kişinin kendisi, aşırı yeme davranışı içinde bulunduğunu fark etmelidir. Pekçok kişi, henüz ne kadar yediğinin farkında değil. ’Fazla da yemiyorum ama, su içsem yarıyor’ derler. İkinci olarak kilo kaybetmek konusunda sahip oldukları negatif düşüncelerden kurtulmaları gerekiyor. Genellikle ‘Kilo vermem çok uzun ve çok zor olacak’ ya da ‘Bunu asla yapamayacağım’ derler. Bu olumsuz düşüncelerin yerine daha iyimser düşüncelerin geçirilmesi önemli bir adım olacaktır. Örneğin ‘Artık kafamda yiyecek düşüncesi yerine sevdiğim yerler ve kişiler olacak’ ya da ‘Kilo vermeyebilirim belki ama kilo da almayacağım’ gibi olumlu düşünceler olabilir.

Sizin kilolarınızın sebebi ne?

Tepkisel şişmanlık


Psikolojik olarak normal gelişimi olan kişilerin karşılaştığı olaylara bağlı olarak duydukları üzüntü, gerginlik ve bunaltı sonucundaki aşırı yemeye bağlı olarak ortaya çıkar. Genellikle bir aile üyesinin kaybı, bazen evden ayrılma, kimi zaman çok sevilen bir eşya, hayvan ya da insanın kaybı ya da aşırı yalnızlık korkusu kilo artışına neden olur.

Bu kişiler genellikle saldırganlık duygularını kolay kolay ortaya çıkartabilen kişiler değildir. İçlerinde duydukları bu duyguyu dışarıya yansıtamamak onları bir yandan depresif yaparken, bir yandan da aşırı yemeye zorlar. Bu kişiler ağır diyet programlarıyla kilo verseler bile, saldırganlık duygularını içlerinde taşıdıkları müddetçe, kısa sürede yeniden kilo alırlar.

Gelişimsel şişmanlık

Gelişimsel şişmanlar ise; çocukluk dönemlerinden beri yaşadıkları psikolojik problemler nedeniyle şişmanlık çekerler. Şişmanlıkları özellikle ergenlik dönemlerinde baş gösterir. Ergenlik dönemindeki şişman gençler uyum problemleri yaşarlar. Pasiflik, önemli kişilik özellikleri olmuştur. Kendilerini çevresindekilerden çok ayrı bir kişi olarak görürler. İnsiyatif kullanamazlar, kendi başlarına iş yapma özellikleri az gelişmiştir. Aslında arzu ve isteklerinde bir kayıp yoktur. Yalnızca bu arzuyu, kendi çevresindekilere karşı eyleme dönüştürme özellikleri zayıflamıştır. Bu kişiler, sıklıkla ailelerinden gördükleri biçimde, yeme davranışının bazı büyüsel yönlerine inanırlar. Olaylar bekledikleri gibi gitmediğinde bunaltı ile beraber, aşırı biçimde yemeye başlarlar. Şişmanlıktan kurtulmak için de çok keskin, ağır ve uygulanamaz rejimlerle kısa sürede şişmanlıktan kurtulmak isterler. Bu uygulamada da, büyüsel bir beklenti vardır yine. Asla uzun süreli, plana ve programa dayalı rejimler uygulayamazlar. Hemen kısa sürede, çarçabuk sonuç almak isterler. Bu isteğin arkasında, kilonun sanki kendi çabasıyla değil, büyüsel bir gücün yardımıyla düşeceği beklentisi vardır.