Gündem

Semt pazarları el yakıyor: Canı bir şey çeker diye çocuğumu getiremiyorum, bir kilo meyve alınca bütçeyi aşıyoruz

"Ne pişireceğim diye düşünmekten bıktım"

31 Ağustos 2017 10:15

Bayram yaklaşıyor, semt pazarlarında fiyatlar el yakıyor. Alışveriş yapan vatandaşlar, fiyatlardan şikâyetçi. Ellerindeki sınırlı parayla alışveriş yapmaya çalışan vatandaşalar, "Neyle alacağız istediğimizi? 1500 lirayla ev geçindiriyoruz, bunun 500’ü kira. Elektrik, su, telefon derken 500’ü de öyle gidiyor. Daha çocukların üstü, başı var, okullar açılacak. Yazık bu insanlara" diyerek tepki gösteriyor.

Evrensel'den Hafize Bulut, Ankara'daki Ertuğrul Gazi Mahallesi'ndeki semt pazarına gitti, vatandaşalrla konuştu. Evrensel'de yer alan haber aynen şöyle:

Ertuğrul Gazi Mahallesi’nin semt pazarındayız. Kışlık telaşı, bayram alışverişi derken kadınların pazara ilgisi yoğun, ama her şey ateş pahası. Kadınlar pahalılıktan yana çok dertli ancak tencerede bir şeylerin de kaynaması lazım, onun telaşındalar. Bayramdı, kışa hazırlıktı derken onca koşturmanın arasında bizimle kışlık menemenin sırrını da paylaşmadan geçmiyorlar.

Emine ile daha önce de karşılaşmışız pazarda, “Değişen hiçbir şey yok” diyerek şöyle devam ediyor:

“Tam tersi her geçen gün pahalılaşıyor, pazarı iki haftaya düşürdük. Bir de böyle akşam saatini bekliyoruz. Ucuzluyor akşama doğru.”

Emine ile sohbetimiz devam ederken tezgahtaki diğer kadınlar da giriyor lafa:

“Benim kocam sebze sevmezdi pek. Şimdi o bile yiyor. Mecbur yiyecek, et alacak para yok, Kurbanda bir koyun aldık, çocuklar var. Üç çocuğun da bir yıl neyine yeterse artık.”

Burcu ise hem pazar fiyatlarına hem de hükümete tepkili. “Pazarda fiyatlar nasıl, istediğinizi alabiliyor musunuz?” diye sorduğumuzda hemen hesap yapmaya başlıyor:

“Neyle alacağız istediğimizi? 1500 lirayla ev geçindiriyoruz, bunun 500’ü kira. Elektrik, su, telefon derken 500’ü de öyle gidiyor. Daha çocukların üstü, başı var, okullar açılacak. Yazık bu insanlara. İnsaf yahu! Kendileri altın bardaktan su içiyor. Açlıktan ölmüyoruz diye her şey yolunda zannediyorlar.”

Esra da kışlık menemen için domates almaya gelmiş. Hem bize güzel menemenin sırlarını veriyor hem de pahalılıktan dert yanıyor: “Üç haftadır domates alacağım. Her hafta biraz daha düşüyor fiyatlar. Nasıl üç kuruş kâr ederiz diye bekliyoruz.”

"Menemenin sırrı domateste ama..."

Esra ile sohbetimiz devam ederken, “Menemenin sırrı domateste tabii ama güzel domates bizim buralara gelmiyor” diyor ve anlatıyor: “Gelse de gücümüz yetmez zaten. Tombul domates ve ayaş domatesi var. Ayaş domatesi de iki çeşittir. Pembe renkli olandan az alıyorum, kırmızı olandan çok. Hepsini karıştırıyorum sonra. Robotta çekilmiş menemen sevmeyenler için püf noktalar var. Domatesin üstüne sıcak su dökecekler. O zaman kabuğu kendiliğinden soyulur. Ben 15 kilo kadar domatese iki kilo civarında biber koyuyorum, biber isteğe bağlı tabii acı seven acı atsın. Biberleri büyük bir tencerede kavuracaklar sonra üzerine domatesi ekleyip suyu çıkana kadar kaynatılacak. Sonra sıcakken kavanozlamak lazım. Tabii kavanozları da ters koyacaklar, kapak aşağıda kalacak şekilde yani, böylece ağzı bozuklar belli olur. Bu kadar işte.”

"Ne pişireceğim diye düşünmekten bıktım"

Ayşe de kurutmalıklar için gelmiş pazara. Geçen sene 1.5 liraya aldığı dolmalık biberin bu sene 2.5 lira olmasından yakınıyor: “Vallahi her gün ne pişireceğim diye düşünmekten bıktım. Büyük oğlanla, eşime yemek beğendiremiyorum.Verdikleri üç kuruş para, çeşit çeşit yemek istiyorlar. Pazara gidin de siz alışveriş yapın o zaman diyorum ben de.”

"Getirdiğim malı geri götürüyorum"

Yeşillik satmaya gelen Zehra da ‘İş yok’ diyerek anlatmaya başlıyor: “Sabah getirdiğim malı akşam geri götürüyorum. Kimse de para yok neyle alsınlar?” Zehra’nın tezgahına yanaşan kadınlardan biri de pazara gidemeyenler olduğunu söylüyor: 

“Bu pazar böyle miydi Allah aşkına? Kimse yok baksanıza. İnsanların cebinde para mı kaldı? Bir asgari ücretle ne alacaksın?” 

"Çocukların canı çeker diye getirmiyorum"

Pazardaki en pahalı ürünün ne olduğunu sorduğumuzda ise kadınlar bize meyve cevabını veriyor. Burada söze Aslı giriyor ve pazara çocuklarını neden getirmediğini anlatıyor: 

“Çocuk bu. Canı çekiyor her şeyi. Kıyamıyorum. Bir iki kilo meyve alınca da pazar bütçemizi aşıyoruz. Yediğimiz meyveler hep aynı, farklı bir şey almaya güç yetmiyor.”