Zuhal Tuzcu / @zuhaltuzcuu
(Dağ Medya – 26 Eylül 2013)
Uzun zamandır arkeolog kadroları hakkında neler yapabilirim diye düşünüyorum. Birçok arkadaşımdan, yeni tanıştığım insanlardan şunu duyuyorum: “Neden istihdam hakkında bir yazı yazmıyorsun?” Var olan durum birçok şekilde dile getiriliyor ve ben daha sağlam bir şeyler yapmamız gerektiğini düşündüğümden istihdam hakkında bir yazı hazırlamadım. Şöyle ki arkeolojik sit alanı içerisinde kalan belediyelerde 1 arkeolog kadrosu olması gerekiyor. Bunun üzerine düşündüm biraz ve Kadıköy Belediye Başkanı ile görüşmek için kendisine ulaşmaya çalıştım. Bu sayede ufak da olsa bir çözüm bulunabileceği, bizler için bir adım olabileceğini düşünüyorum.
Sayın Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk çok kısa sürede bana geri döndü ve görüşmek için randevumu aldım. Görüşmeye sevgili ablam Sema Tuzcu ile gittim. Kendisi fotoğraf çekiminde bana yardımcı oldu ve beni yürekten destekleyerek bana güç verdi.
Belediye binasına girdiğimizde ablama bakarak “Zuhal Tuzcu siz misiniz?” diye sordular. Ben de “benim” dediğimde karşımdaki şaşırdı, gülümsedi ve ekledi: “Pardon genelde basından yaş itibariyle daha büyük insanları görmeye alışkınız.” O kadar da şık giyinmeye çalışmıştım oysaki. Ne yaparsam yapayım büyük gösteremiyorum kendimi sanırım. Olsun alıştım. Ayrıca halimden memnunum ve şuan bunları gülümseyerek, keyifle yazıyorum.
Sn. Selami Öztürk’ün odasına girdiğimizde öncelikle tanıştık ve kendisi soyadlarımızın aynı olduğunu duyunca “Aaa Tuzcu kardeşler gelmiş, ne güzel” diyerek bizi espirili, neşeli bir şekilde karşıladı. (Gülüşmeler..) Çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Şunu söylemeliyim ki Sayın Öztürk arkeologları desteklemeye hazır. Bir proje sunmamız halinde elinden gelen yardımı yapacağını belirtti. Söyledikleri umut verici.
Zuhal Tuzcu: Kadıköy Belediyesi’nde arkeolog kadrosu mevcut mu?
Selami Öztürk: Arkeolog kadrosu KUDEB’te var. 100’ün üzerinde eleman var. 50-60’ı mimar, 40’ı mühendis, 7-8’i çevre mühendisi, jeologlar var içerisinde, sanat tarihçisi Barış Manço Müzesi’nde çalışıyor, arkeolog kadrosunda 1 kişi var. İşin doğrusu ikinciye ihtiyaç duymuyorlar. Çünkü bir tek KUDEB’te arkeolog çalıştırma zorunluluğu var.
Z.T: Bir arkeolog kadroya girebilmek için hangi aşamalardan geçmeli? Örneğin hangi sınavlara girilmeli? Staj yapmalı mı?
S.Ö: Bizde devlet kadrolarına girebilmek için öncelikle 657 sayılı kanuna göre memurluk sınavına girmek gerekiyor. Ben çok kaliteli bir sınav olduğunu düşünmüyorum. Çünkü o soruların önceden dağıtıldığını düşünüyorum işin doğrusu. 90 üzerinde puan alan arkadaşlar bize geliyorlar. Ama bakıyorsun çok kabiliyetli, yetenekli insanlar 60-70 puanlarda kalıyor. Bu da bize ciddi kuşku veriyor. Ama yapacak bir şey yok. O yüzden ancak devlet memurluğu sınavıyla buraya girilebiliyor. Bir de eğer kadroda boşluk var ise istersek sözleşmeli eleman alabiliyorduk. Son zamanlarda hükümet bir kararname çıkarttı. Hepsini kadroya nakletti. Biz de mimar, mühendis, avukat ve doktor olmak üzere yirmiye yakın sözleşmeli eleman vardı. Onların hepsini kadroya aktarmış oldular.
Z.T: 2008 yılında KUDEB’i (Koruma Uygulama ve Denetim Büroları) kurmuş belediyeler arasındasınız. KUDEB Kadıköy ile ilgili ne gibi çalışmalar yürütmekte?
S.Ö: KUDEB eski eserlerde basit onarımlara izin veren, onlarla ilgili inceleme yapan veya bir yapı üzerinde tadilat vb. şeyler yapıldığı zaman gidip onları tespit eden, zabıt tutan, eğer ciddi problem varsa Tabiat Kültür Varlıkları’na ileten bir kurum. Eski eserle ilgili ne sorun olursa biz KUDEB’e havale ediyoruz. KUDEB, onları kendi görev alanı içersinde görüyor, müdahale ediyor, izin veriyor, ruhsat vermesi gerekiyorsa veriyor. Kendilerini aşan bir durum varsa Tabiat Kültür Varlıklarını Kurulu’na havale ediyor.
KUDEB’i belediyenin imar müdürlüğü gibi düşünün. KUDEB zaten imar müdürlüğünün bir parçası. Daha çok idari işleri yürüten bir birim. Mesela Hasanpaşa’nın girişinde olan bir bina aldık. Restorasyon projesi bitti. Orayı komple yeniden yapacağız. Karikatür Müzesi olacak. Yel Değirmeni’nde Fransızlardan kalma bir kilise satın aldık. Şimdi kilise onarılıyor. Aynı eski tarzına uygun olarak yapılıyor. Orası da hem kilise hem de Klasik Türk Sanat Müziği’nin sergilendiği bir alan olacak. Böyle eski eserleri belediye alıyor, sahip çıkıyor. Ama bu KUDEB’in görevi değil. Bunları daha çok plan proje müdürlüğü tespit ediyor ve Tabiat Kültür Varlıkları’na sunuyor.
Z.T: Kadıköy’ün tarihi kimliğini ortaya çıkaracak Kadıköy Tarih Envanteri adı altında bir kitap, kaynak çalışması yapmayı düşünüyor musunuz? Örneğin Kâğıthane Tarih Envanteri var.
S.Ö: Kadıköy Belediyesi, yazan, çizen kim varsa onlara kitaplar yazdırdı zaten. Moda ile ilgili ayrı kitap vardır. Kadıköy’ün bütün köşklerini, çeşmelerini anlatan kitaplar vardır. Onların hepsi arşive alınacak. Şimdi de Kadıköy’ün bütün tarihi sokakları ile ilgili bir çalışma yapılıyor. Sokaklar isimlerini nereden, nasıl almış?, neden oraya o isim verilmiş? Bütün onlar hazırlanıyor şuan da. Kadıköy Belediyesi’nin eski Şehremaneti Binası (Beşiktaş İskelesi’nin karşısında) Kent Arşivi Sanat Kütüphanesi haline geliyor. Kadıköy’ün belleği orada toplanacak. Başına da İlber Ortaylı geldi.
Z.T: Biz arkeologların istihdam sorununa çözüm önerisi olarak Kadıköy Belediyesi tarafından örneğin halk evlerinde, vb. oluşturulabilecek başka bir etkinlik ile arkeologların da halka eğitim verebileceği bir ortam, iş imkanı sağlanabilir mi? Bu hem arkeologların iş sorununa bir nebze çözüm hem de halkın geçmişimiz hakkında bilinçlenmesi açısından güzel bir proje olabilir. Ve Kadıköy Belediyesi böyle bir çalışma yaparsa diğer belediyelere de örnek olabileceği kanaatindeyim.
S.Ö: Üzüntü veren bir konu. Buraya tüm iş istekleri üniversite mezunlarından ve düz lise mezunlarından geliyor. Bana aşçı, garson, marangoz getirsinler işe sokarım. Ama üniversite mezunu bir mühendise, çevre mühendisine, arkeoloğa iş bulamıyorum. Çünkü o alanda olabilecek istihdamdan çok daha fazla sayıda mezun veren bir sistemi yaratmışız. Mezun veriyoruz ama ne olacağı belli değil. Dolayısıyla belediyenin tek başına bu sorunların üstesinden gelmesi zaten mümkün değil. Ama şöyle bir değerlendirme yapılabilir. Bu alanda olan arkadaşlarımız gelip “şu etkinliği yapalım, şu faydamız olur” diye bize anlatırlarsa biz o alanlarda çalışma yaparız. Öncelikle bize bunun sunulması lazım. Kadıköy Belediyesi bütün çay bahçelerini, büfelerini kendisi işletiyor. Çünkü orada adam istihdam ediyor. Yani bir kişiye vermiyor. Sosyal tesisimizde 40-45 kişi çalışıyor. Aşçıya, garsona iş veriyorum ben orada. Onun için bizim aynı zamanda bu konuda iş alanı yaratma gibi bir çabamız var. Yeter ki bu konuda meslek grupları bizlere önerilerle gelsinler.
Z.T: Projelere açık olmanız umut verici. Gördüğüm kadarıyla Kadıköy Belediyesi olarak ekibiniz ve siz sosyal medyayı çok iyi kullanıyorsunuz. Hatta 2012 yılında “Twitter’da en çok konuşulan belediye başkanı” seçildiniz. Çağımızda sosyal medyanın gücü küçümsenmeyecek derecede. Bunun getirileri, götürüleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
S.Ö: Van depremi ile birlikte işi sosyal medyaya taşıdık. Van depremine kadar sosyal medyayla ilgimiz yoktu. Ama Van depreminde akşam gençlerin müthiş şekilde sosyal medya aracılığıyla organize olduklarını ve muhteşem yardımlar yaptıklarını gördüm. Mesela gece saat on ikide burada koli bitti ve biz on ikide nereden koli bulalım, bulamayız. Bir an da yazdılar, çizdiler. Buraya gece yarısı kamyonlarla koliler gelmeye başladı. O zaman hemen karar verdik ve Kadıköy Belediyesi olarak sosyal medyada yerimizi aldık. Getirisi çok büyük. Kentin ve ülkenin her bölümüyle iletişim kurabileceğiniz gibi kriz anlarında krizi yönetmek gibi çok ciddi bir işlevi var sosyal medyanın. Bakın son zamanlarda Kadıköy’de yürüyüşler oldu. O yürüyüşleri ben sabah beşlere kadar sosyal medya merkezinden takip ettim. Oradan müdahale ettik. Dolayısıyla gruplarla iletişim kurduk. Örneğin sizinle de iletişimimiz sosyal medya ile oldu. Bizim hayat kanallarımızı açtı sosyal medya. Açıkçası olumsuz bir yanı olduğunu düşünmüyorum. Elektrik var burası aydınlanıyor. Ama gidip parmağınızı fişe sokarsanız çarpar. Yani nasıl kullandığınıza bağlı. Bu bakımdan ben sosyal medyanın olumsuzluğunu görmüyorum. İyi kullandığımızı düşünüyorum.
Z.T: Haydarpaşa Garı hakkında ne düşünüyorsunuz? Orası da tarihi bir yer ve bazı söylemler söz konusu.
S.Ö: Haydarpaşa Garı bizi çok ilgilendiriyor. Mülkiyet TCDD’nin olmakla beraber bunlar bizim ulusal değerlerimizdir. Tarihi Yarımada, Galata Kulesi, Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Kız Kulesi, Selimiye Kışlası, Haydarpaşa Garı, Haydarpaşa Lisesi bunlar ortak değerler. Bunlar kimsenin malı değil. Dolayısıyla bunlar hakkında herkesin söz söyleme hakkı var. Buraya yapılacak bir şeyde de herkesin görüşünün alınma zorunluluğu var. Hele ki bizim sınırlarımız içerisinde kalan Haydarpaşa Garı ile bizim ilgilenmemiz kadar doğal bir şey olamaz. Çok ilgiliyiz ve umarım Haydarpaşa yine gar olarak, üstün bir kültür merkezi olarak bütün İstanbullulara hizmet verir.
Z.T: Son olarak Mart seçimlerinde Kadıköylülere neler vaat ediyorsunuz?
S.Ö: İşin doğrusu ilk dönemimde vaatlerle geldim tabii ki ve bunların hepsi oldu bitti, yıllar geçti. Artık Selami Öztürk’ün vaatleri yok. Çünkü Selami Öztürk 20 yıldır Belediye Başkanlığı yapıyor. Kentlinin istemleri var. Kentlilerin istemleri dururken Selami Öztürk’ün kendi kendine bir şey vaat etmesi mümkün mü? Ama bir idealim var. Eğer yer olabilirse ki planlıyoruz yeri de, İstanbul’un bütün kültür ve sanatının merkezi olabilecek yeni bir yer yapabilmek. Bu da AKM’nin şu anki hali değil de 21. yüzyıla uyarlanmış mimari versiyonlarıyla, içindeki fonksiyonlarıyla bir merkez yapmak. Yapabilirsem mutlu olurum. Ama yapamazsam yaptıklarım zaten Kadıköylüler için harika şeyler. O yüzden sıkıntı yok.