Sağlık

Sarımsak ve soğan her gribe deva!

Dünya genelinde bir salgın haline gelen ve özellikle son haftalarda Türkiye için gerçek bir salgın halini almış olan domuz gribine de bir ilaç olabilir belliki sarımsak ve soğan...

26 Ekim 2009 02:00
T24 - Dünya genelinde bir salgın haline gelen ve özellikle son haftalarda Türkiye için gerçek bir salgın halini almış olan domuz gribine de bir ilaç olabilir belliki sarımsak ve soğan...

Vatan Gazetesi yazarlarından Mine Şenocaklı'nın Prof. Dr. Ahmet Maranki ile gerçekleştirdiği söyleşide 'sarımsak ve soğan'ın mucizelerine değiniliyor ve her türlü gribe karşı etkili olduğu belirtiliyor. İşte bugün (26 Ekim 2009) Şenocaklı'nın, Maranki ile gerçekleştirdiği söyleşi:

Üç kızının da hiç hasta olmadığını söylüyor Prof. Ahmet Maranki, “Allaha şükür” demeyi de ihmal etmeden... Tabii ki her şeyi Allah’a havale etmiyor. O, yüzlerce yıldan beri süzülüp gelen ve bağışıklık sistemini güçlendiren tavsiyelerde bulunuyor. Tavsiyelerinde iddialı; “Doğal beslenir, doğal yaşarsanız, hiç hasta olmamanız mümkün” diyor. Domuz gribinden tutun da kansere kadar...

* Hocam hedefimiz, hastalıklardan korunmak için bağışıklık sistemimizi güçlendirmek. Temel olarak ne yapmamız lazım?

En temel amaç vücutta oluşan toksinleri atmaktır. Dolayısıyla kanı temizlemektir. Bir insanın kanı temizlenirse, kanın içinde mikroplarla savaşan askerler tam olursa, o askerler bedeni korur. Yani kanınız tam olursa, içindeki muhafızlar tam olursa; ne saçınız dökülür, ne gözünüz görmemezlik yapar, ne tiroidiniz olur, ne kalbiniz tekler, hiçbir organınızda bir arıza olmaz. Eğer bunlar oluyorsa da, sebebi bağışıklık sisteminin düşmesidir.

* Öyleyse konuşmaya oradan başlayalım mı? Bağışıklık sisteminin düşmesinin sebepleri neler?

Birinci sebep, serbest radikallere maruz kalmamızdandır. Serbest radikaller, bağışıklık sistemine saldıran moleküllerdir. Antioksidanlar da bu serbest radikallerin etkilerini nötralize eden; kanser, kalp hastalıkları ve erken yaşlanmaya neden olabilecek zincir reaksiyonları engelleyen moleküllerdir. Serbest radikal oluşumuna, sigara, pestisitler, çözücüler, petrokimya ürünleri, ilaçlar, güneş ışınları, hatta yiyeceklerde bulunan bazı bileşikler neden olur. Artı aldığımız besinlerin organik olmaması, suni olması, geni değiştirilmiş olması, yanlış gübrelemelerin olması, zamanında yenmeyen meyve-sebzeler, bunlar kurutulurken veya konsantre hale getirilirken kullanılan emilgatörler nedeniyle de serbest radikaller oluşur ve bu yüzden bedenimizin bağışıklık sistemi düşer. İkincisi de elektromanyetik dalgalar; cep telefonu, bilgisayar, televizyon, uydu yansıtıcıları, evimizdeki çamaşır makinesi, buzdolabı, saç kurutma makinesi. Bütün bunlar da bağışıklık sistemimizin düşmesinde etkilidir. Mesela şimdi uçaktan indik, büyük bir basınç yedik, iki gün kendimize gelemeyiz. İşte, bütün bunların yaydığı manyetik alanlar da bedenimizdeki hücrelerimizi bloke ediyor. Demin saydığımız olumsuzluklar da hücrelerimizi bloke ediyor.

Bazı çaylarda hâlâ radyasyon tespit ediyoruz

* Nasıl bloke ediyor?

Hücre, dışarıdan gelen yabancı bir maddeye karşı kendini koruyor. Hormonlu, kocaman, geni değiştirilmiş bir muz düşünün. Alıyorsunuz, yiyorsunuz bu meyveyi, hücre hemen kendini kapatıyor. Ölmemek için, yok olmamak için... O zaman da bağışıklık sisteminiz düşmüş oluyor. Artı, hem teknolojik radyasyon var, hem de topraktan ve çevreden aldığımız radyasyon var. Çernobil patlayalı kaç yıl oldu, ama hâlâ etkilerini görüyoruz. Bunun özellikle altını çizmek istiyorum, Karadeniz ve diğer yerlerdeki kanser türü hastalıklardaki artışı ve radyasyonun suyla bütün dünyamıza nasıl yayıldığını biliyoruz. Mesela Akdeniz bölgesine... Onun için biz ıhlamur içiyoruz, siyah çay içmiyoruz.

* Gerçekten çay içmiyor musunuz?

Hayır. Maalesef bazı çaylarımızda biz yine radyasyon tespit ediyoruz.

* Nasıl, ölçüm mü yapıyorsunuz?

Tabii yapıyoruz. Şu an elimizdeki teknoloji radyasyon ölçmek için müsait. Mesela, bizim Avrupa Birliği’nden onaylı, vücut tarama cihazlarımız var. Bu cihazlarımızla 36 organınızı tarayıp 36 bin detay verebiliyoruz size. Aralarında radyasyon da var. Böyle gelişmiş teknolojilerle bedeninizin bağışıklık sisteminin düşüp düşmediğini de görüntüleyebiliyoruz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan onaylı, TSE belgeli bu ürünlerin patentleri bize ait. Bu ölçümleri Kozmik Yaşam Merkezi’mizde yapıyoruz.

Kötü düşünce ve öfke insanı zehirler, hatta öldürür

* Aslında bizim de bu söyleşiyi orada yapmamız gerekiyordu ama...

Tabii... Sizi oraya davet edeceğiz, göstereceğiz. Demek ki bağışıklık sistemi bir “Serbest radikal” dediğimiz dışarıdan aldığımız olumsuz etkenlerle, besinlerle, radyo dalgalarıyla, manyetik alanlarla bozuluyor; bir de olumsuz düşünceler, kötü haberlerle... Kötü düşünce ve öfke asit karbonlu hava gibidir, insanı öldürür ve zehirler.

* Yani bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için hep olumlu düşüneceğiz öyle mi?

Evet. Çekim Yasası dediğimiz bir yasa var, Yaşam Enerjisi kitabımda bunu işledim ve 400 bine yakın baskı yaptık. Kozmik bilimi anlatan, ana kitaptır bu. Sonraki bütün kitaplarımız bunun içinden birer cüz olarak çıkmıştır. Düşünce çok önemli. Güzel göreceksiniz, güzel düşüneceksiniz ve hayatınızdan lezzet alacaksınız. Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen de hayatından lezzet alır. Bunun muhalifi, insanı zehirler, köşelerini bloke eder, kapatır içine, intihara kadar götürebilir insanı. Bu çok önemli... Bunlar olmuştur, vakadır. Çekim Yasası’na göre, “Ben iyiyim” derseniz, iyi olursunuz. “Eyvah, hasta mıyım?” dediğiniz an, dışarıdaki kötü enerjiler sizin hücrelerinizi bloke etmek üzere üzerinize çullanabilir. Bunların hepsi bilimseldir. Hücreleri bloke eden, bağışıklık sistemini düşüren etkenlerin arasında hava, su ve toprak da çok önemli... Su artık 50 yıl önceki su değil. Hava 50 yıl önceki hava değil.

* Kitabınızda “Akan su için” diyorsunuz... İyi de nasıl?

Tabii, kaynaktan çıkan suyu içeceksiniz. Mutlaka su alkali olmalı. PH’sı 6-7-8 olmalı.

* İyi de içtiğimiz tüm sular plastik şişelerde satılıyor.

Asla tavsiye etmiyoruz onları. Biz sularımızı alkali yapıyoruz. Cihazlarımız var, koyuyoruz suyu, PH’ı 9’a çıkıyor. Bu aleti alacaksınız. Plastik şişelerde satılan suyun bir-iki-üç gün içinde öldürücü birtakım etkileri olduğunu sanmıyoruz. Ama çok uzun süreli güneşe maruz bırakıldığı zaman plastiğin zarar verebileceğini düşünüyoruz, araştırılması lazım diyoruz. Artı, bunun dışında hava da kirlendi. Çünkü su ve havadır esas ihtiyacımız. Bizim ayrıca hava temizleme cihazımız var; 1200 rakımlı hava veren cihazlar ürettik. Yani Maranki sadece konuşmuyor, bunun karşılığını da veriyor.

Neden?

Neredeyse her gün bir TV kanalında görüyoruz onu... Her katıldığı program reyting patlaması yapıyor. İnternet sitesi günde 1.5 milyon kez tıklanıyor. Kitapları piyasaya çıktığı gün izdiham yaşanıyor. Bugüne kadar yazdığı 5 kitabın toplam satış rakamı 1 milyonu geçti. Bir o kadar da korsanı satılmış. Konferanslarında iğne atsanız yere düşmüyor. Bir özelliği daha var Prof. Dr. Ahmet Maranki’nin, onun her etkinliğinde Türkiye’den her kesimi bir arada görebiliyorsunuz. Laiği de, dindarı da sağlık üstüne söylediği her sözü merakla bekliyor.

Peki nasıl oluyor da tıp eğitimi almamış bir kişi, sağlık konusunda halk nezdinde bu denli itibar görüyor? Aslında Maranki, yüzlerce yıl öncesinden bugüne kadar süzülüp gelen tıp biliminin temel bilgilerini esas alıyor, günümüze uyarlıyor. Referans kitaplarının ilki Kuran, ikincisi ise İbn-i Sina’nın ’El-Kanun fi’t-Tıb’ kitabı... Bunların üzerine yıllarını geçirdiği Azerbaycan’da, Rusya’da ve ABD’de sağlık üzerine aldığı eğitimleri de ekliyor. “Her kuş iki kanadıyla uçar” diyor Maranki: “İşin hem maddi hem de manevi tarafı var. Ben, sağlık konusunda bilimle dini bir araya getirdiğim için başarılı oldum!”

Maranki’nin tüm önerileri hastalıkları önleyici hekimliğin temelleri üzerine şekilleniyor. Onun amacı, hastaneye düşmeden sağlıklı kalmanın yollarını anlatmak. Bunun yolu ise doğal yaşamaktan geçiyor. Beslenmeden tutun da giydiğiniz giysinin rengine kadar... Bu kadar hayattan olunca tavsiyeler, tabii ki ilgi de o kadar yoğun oluyor.

Genel Yayın Yönetmenimiz İsmail Yuvacan, “Maranki ile bir röportaj yapsana” dediğinde hemen telefona sarıldım. “Tamam” dedi asistanları, ama buluşmak hiç de kolay olmadı. Ancak Alanya’daki imza gününde bir boşluk yakalayabileceğim söylendi, foto muhabiri arkadaşım Barış Acarlı ile atladık uçağa gittik, ama o boşluğu bile yakalayamadık. “İstanbul’a dönerken, uçakta konuşalım” dedik, o da olmadı. Bırakın onu, bir fotoğraf çekmeye bile vakit bulamadık. Sağolsun, tüm yorgunluğuna rağmen, uçaktan indik ve Bakırköy- Osmaniye’de açık bulabildiğimiz bir kafede gecenin 11’inde başlayabildik söyleşiye. Geceyarısı saat 1’e kadar sohbet ettik. Yetmedi, bir kez daha buluşmaya karar verdik, kurucusu olduğu Kozmik Yaşam Merkezi’nde, beden temizliğinin detaylarını dinlemek için. Ama maalesef ona da vakit bulamadı. Öylesine yoğundu ki... Zaten her akşam ve her sabah onu TV’lerde izliyordum. Neyse ki asıl meseleyi konuşmuştuk. Grip salgınından ve diğer bütün hastalıklardan korunmak için bağışıklık sistemini nasıl güçlü tutabileceğimizi tüm ayrıntılarıyla anlatmıştı. Ne yazık ki ben şu anda gribim, bağışıklık sistemimi korumak için bugüne kadar bir şey yapmadığımdan. İşin garibi o gece kafede yüzüme bakıp, “Sizin bağışıklık sisteminiz zayıf. Gelin de bir bakalım” demişti Maranki... Oysa ben kendimi gayet de sağlam hissederken! Şu gribi atlatayım, bir kez daha buluşacağım Maranki’yle... Siz ise bu söyleşiyi okur okumaz, püf noktalarını uygulamaya bakın!

Halı sahalar kalp krizine sebep olabilir

* Bağışıklık sistemini güçlendirmede sporun yeri ne peki hocam?

İyi ki hatırlattınız, kapalı, yeraltındaki spor salonlarında yapılan sporlar da bağışıklığı düşürüyor. Hava temiz olmadığı için, kirli hava solunduğu için, beden çabuk yoruluyor.

* Oysa otoban kenarında koşanları bile görüyoruz. Egzoz dumanları arasında...

Maalesef belediyelerimiz yol kenarlarına yürüyüş batları yapıyor; bol bol karbonmonksit alıyorsunuz. Karbonmonoksit de insanın bağışıklığını düşürür. Artı top oynuyoruz değil mi, hareket, aktivite yapalım diye... Yeşil çim sahalar kaldırıldı, yerine plastik sahalar konuldu. Acaba bunlar kalp krizlerine sebep oluyor mu?

* Halı sahalar mı?

Evet... Artık her yerde var. İyi de nasıl topraklıyorsunuz siz bedendeki enerjiyi? Toprak yok! Yerdeki plastikten tekrar geri dönüyor vücuda enerji. Acaba plastik çimden sahalar taşikardiye sebep olabilir mi, kalp çarpıntısını, kalp krizlerini artırabilir mi? Bunların da araştırılması lazım. Biliyorsunuz ben aynı zamanda judo, tekvando ve shiatsu hocasıyım. İstanbul Güreş Kulübü’nde çalışmalarım var. İyi bir sporcuyum, bu konuları çok iyi biliyorum. Bunları, kesinlikle yanlış ve eksik şeyler olarak görüyorum. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey olduğunu da sanmıyorum, yok.

* Kalp krizi demişken, geçen hafta ikinci sınıf öğrencisi 7 yaşındaki bir kız çocuğu kalp krizinden öldü. Sözlüye kalkıyor, 50’ye kadar ikişer ikişer sayacak... Başlıyor saymaya ama heyecanlanıp kalp krizi geçiriyor... Eskiden minicik çocuklar kalp krizi geçirmezdi. Neden böyle oluyor sizce?

Bir kere kesinlikle çocukların, ucuz şekerlerle, patates ve mısır cipsleriyle, konsantre ürünlerle, çikolatalarla, bazı bisküvilerle beslenmesi çok sakıncalı. Neden? Çünkü çocukların tabii beslenmesi lazım. Bir bisküvi yediğimizde onu dişimizden çıkarmak için 5 dakika uğraşıyoruz değil mi? Acaba bu mide silyalarımızın üzerine ne yapıyor? Yıllarca çocuklarımıza bebe mamaları yedirildi. Etkileri neler oldu? Bunların hep araştırılması lazım.

Her tür gribe karşı yatmadan önce bir diş sarımsak yutun

* Prof. Ahmet Rasim Küçükusta, ‘En etkili grip ilacı sarımsak’ demişti...

Kesinlikle. Sarımsak ve soğan doğal antibiyotiktir. Çok fazla tüketmek gerekir. Oysa toplum olarak ilaçlara bağımlılığımız var. Boğazlarımız biraz kızarınca veya biraz öksürünce gelişigüzel antibiyotik alıyoruz. Bu antibiyotikler de balgamı söktüremez, mikrobu vücuttan çıkaramaz. Üstelik zamanla vücutta bu ilaçlara karşı direnç gelişir. Bu yüzden doğal antibiyotikleri kullanmalıyız.

* Peki nasıl?

Elmas Maranki: Yarım litre kaynatılmış ve soğutulmuş suyun içine, kabukları soyulmuş bir baş sarımsağı ve yarım limonun kabuğunu dilim dilim doğrayıp atın. Kavanozun kapağını kapatıp karanlık bır ortamda 4 gün bekletin. Alimünyum folyoyla sararak ışık almasını engelleyebilirsiniz... Sonra içinden posasını alın. Kışa girerken ya da kış aylarında bu doğal antibiyotiği yemeklerden önce 1 yemek kaşığı tüketmenizi öneriyoruz. Dışarıdan gelen mikrop ve virüslere karşı çok etkilidir. Hiç bir yan etkisi de yoktur.

Sivilcelerden nasıl kurtulursunuz?

Ahmet Maranki: Sarımsağı beden temizliği için çok sık tüketmeliyiz. Çünkü bileşiminde iki kuvvetli antibiyotik maddesi, A, B, C gibi vitaminler, bol iyot ve kükürt bulunur. Sarımsağın insan sağlığına en önemli tesiri, canlılık vermesidir. Kuvvetli mikrop öldürücü özelliğiyle, vücudu çeşitli hastalıklara karşı korur. Grip, tifo, difteri gibi salgın hastalıklarda çok yararlıdır. Sarımsak ayrıca hazmı kolaylaştırır. Bağırsaklarda zararlı mikropları öldürerek, vücudun zehirlenmesini önler. Kansere karşı koruyucu özelliği vardır. Kabızlığı giderip, bağırsaklardaki çeşitli solucanları yok eder. Yüksek tansiyona şifadır. Damar sertliğini giderir, kanı sulandırır ve temizler. Sarımsak en ince damarları dahi temizler ve oralara kadar kan gitmesini sağlar. Kalp adalelerini kuvvetlendirir, kalp ağrılarını zamanla geçirir. Akciğer ve bronşları dezenfekte eder. Ateş düşürür. Ses kısıklığına uğrayanlara da sarımsak tavsiye edilir. Ama tüm bu özelliklerden faydalanmak için sarımsağı uzun süreli kullanmak gerekir. Ayrıca ergenlik sivilcelerinin üzerine sarımsak olduğu gibi sürülürse, yara izi bırakmadan sivilceleri yok eder. Ezilmiş sarımsak, lapa halinde yaraların üzerine konulursa antiseptik görevi yapar.

* Hiç yan etkisi yok mu sarımsağın?

Var. Emzikli kadınlar sarımsak yediklerinde, sütle çocuğa geçer ve çocuklarda karın ağrısı yapabilir.

* Peki ya kokusu ile nasıl başa çıkacağız?

Kokmak istemiyorsanız ezmeden yutun. Her gece yatmadan bir diş yeterli.

Elmas Maranki: Mide ve bağırsağında sorun olanların ağzı çok kokar. Eti çok tüketenlerin ağzı kokar. Ağzında aft çıkanlarda ağız kokusu olur. Virüs vardır çünkü. Ama sarımsak onları da yok eder.

Basur tedavisi için bol bol soğan yiğin

* Peki ya soğan?

Soğanda bol miktarda A, B ve bilhassa C vitamini, fosfor, iyot, kükürt gibi vücuda çok yararlı, besleyici maddeler, antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım artırıcı maddeler bulunur. Soğuk algınlıklarına karşı bedeni korur. B vitamini yönünden zengin olduğu için de yorgunluğu giderir, bedene canlılık verir. İştah açıcı özelliği olan soğan, idrar yoluyla vücutta birikmiş su ve üreyi dışarı atar. Damar sertliğini önler, kilo verdirir, şişmanlığı önler. Böbrek taşını ve kumunu döküp, yeniden teşekkül etmesini önler. Sinirleri teskin eder, zihin yorgunluğunu, uykusuzluğu giderir. İktidarsızlığı önler, bronşları çalıştırır, öksürüğü söktürür. İçerdiği bol miktarda kükürt ve iyotla kan pisliklerini temizler. Böylece cildin taze kalmasını, sivilcelerin geçmesini, egzamaların zamanla iyileşmesini sağlar. Gıdaların bağırsaklarda kokuşup, vücudu zehirlemesini önler. Vücudu dinçleştirir. Çeşitli hastalıklar yanında kansere karşı da vücudun korunmasını sağlar. Dolama ve arpacıklarda iltihapların boşalmasına yardımcı olur. Basurun tedavisi için de bolca soğan yenmelidir.

* Peki nasıl, ne miktarda?

Elmas Maranki: Prostat iltihabı ve bağırsak kurtları için her gece 1 litre suda 1-2 soğan sabaha kadar bekletilerek, sabah aç karnına içilir.

* Soğanın yan etkisi var mı?

Bilinen ciddi bir yan etkisi yok. Ancak yemeklere katılan soğan yağda yakılmamalıdır.