T24- Yazar Ruşen Çakır, Taraf gazetesinde yayımlanan ABD yazışmalarında geçen ABD Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton'ın başkonsolosundan acilen cevaplamasını istediği Türkiye'deki İslam siyaseti temelli soruları yanıtladı. Çakır, en güçlü dini cemaatin Gülen Cemaati olduğunu belirtti. Gönüllülük üzerinden girilen cemaatlerde ilişkilerin büyük ölçüde “rekabet” temelinde geliştiğini belirten Çakır, dini oluşumların eğitim, medya, sağlık gibi hizmet sektörlerinde yoğunlaştıklarını ve siyasetin sanılanın aksine ikincil bir uğraş olduğunu yazdı. Çakır, "Gülen cemaati de ilk kez son referandumda açıkça tarafını belirledi ve önümüzdeki seçimlerde AKP’ye destek olabileceğinin işaretlerini verdi" dedi.
Çakır'ın Vatan gazetesindeki köşesinde yayımlanan (24 Mart 2011) yazısı şöyle:
Bayan Clinton'ın sorularına cevaplar-1
22 Temmuz 2009 günü ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın onayıyla Washington’dan Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’ne “Tarikatlar, Kürtler ve İslam ve Türkiye” başlıklı bir telgraf gönderildi. Taraf Gazetesi tarafından yayınlanan Wikileaks Türkiye belgeleri arasında yer alan bu telgrafın, Türkiye’nin en hassas konularından olan “din-siyaset ilişkisi”ni, hem işin içine özel olarak Kürtleri de dahil etmesi, hem de bunu uluslararası bağlama, daha doğrusu “İslam ümmeti” bağlamına oturtmasıyla ayrıca dikkat çekiyor. Wikileaks belgeleri arasında Ankara’nın Washington’a cevapları yer almıyor. Son derece kritik olan bu soruların cevapsız kalmasını istemediğimiz için üç günlük bir yazı dizisi boyunca ve bildiklerimiz ışığında Bayan Hillary Clinton başta olmak üzere konuyla ilgili kişilerin meraklarını gidermeye çalışacağız.
*****
Hangi islami cemaat ne kadar güçlü?
Hillary Clinton imzalı telgrafta ilk olarak tarikatlar ve diğer İslami cemaatlerin durumu ve bunların siyasetle ilişkileri üzerine dört soru yer alıyor. Sırayla gidecek olursak:
SORU 1: Bugün Türkiye’de üye sayıları ve siyasi kudretleri bakımından en güçlü İslami cemaatler ya da tarikatlar hangileri?
Öncelikle her İslami cemaatin “tarikat” olarak adlandırılamayacağını vurgulamalıyız. Tarikat derken, kökleri çok gerilere giden, başlarında bir şeyhin bulunduğu, belli kural ve ritüelleri bulunan İslam tasavvufu örgütlenmelerini kastediyoruz. Bunun dışında, özellikle 20. yüzyılla birlikte ortaya çıkan ve tasavvufla ilgisi olmayan yapılara da genel olarak “İslami ekoller” deniyor. Örneğin Nurculuk ve Süleymancılık, tasavvufla belli ölçülerde bağları olmakla birlikte birer bağımsız ve modern İslami ekoldür. Her ne kadar tasavvuf geleneksel olarak bu coğrafyada çok güçlü olsa da günümüz Türkiyesi’nde Nurculuk başta olmak üzere çağdaş cemaatlerin son yıllarda iyice ön plana çıktığını görüyoruz.
Hiçbir cemaatin üye sayısını bilmek mümkün değildir, kaldı ki bilmenin çok şart olduğu da söylenemez. Önemli olan o cemaatin ne derece yaygın olduğu, hangi alanlarda ne tür faaliyetler gösterdiği ve bağlıları dışında hangi kesimler üzerinde ne derici etkili olabildiğidir. Bu bakımdan halihazırda en etkili cemaatin, köken olarak Nurculuktan gelen Fethullah Gülen grubu olduğu açıktır. Zaten son günlerde “cemaat” denince de akla hep Gülen hareketi geliyor. Başta Yeni Asyacılar olmak üzere diğer Nurcu grupların etkilerinin giderek azaldığını görüyoruz. Benzer bir durum, bir diğer önemki İslami ekol olan Süleymancılık için de geçerli. Kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan ölünce yerini damadı Kemal Kacar almış ve cemaat onunla birlikte büyük atılım yapmıştı. Fakat Kacar’ın vefatının ardından Tunahan’ın torunları arasında iktidar mücadelesi yaşandı ve iyice günlük siyasete bulaşan cemaat adını, her geçen gün daha az duyurur oldu.
Tarikat denince akla ilk olarak tabii ki Nakşibendilik geliyor. İskender Paşa cemaati, ki Milli Görüş hareketinin temelleri onun efsanevi şeyhi Mehmet Zahid Kotku tarafından atılmıştı, yerini alan damadı Prof. Mahmut Esad Coşan döneminde ciddi bir çıkış yakalayıp 28 Şubat sürecinde büyük darbe yedi, Coşan’ın vefatından sonraysa iyice etkisizleşti. Mahmut Hoca’nın şeyhi olduğu İsmail Ağa Cemaati’yse hâlâ etkili bir şekilde varlık göstermekle birlikte Cüppeli Ahmet Hoca ile anılır oldu. Adıyaman’ın Menzil köyü merkezli Nakşibendi kolu da şeyh Muhammed Reşid Erol’un vefatından sonra aile içi çekişmelerle belli bir güç kaybına uğramakla birlikte ülke çapındaki ağını muhafaza ediyor. Başta Kadiriliğin farklı kolları olmak üzere irili ufaklı bir dizi tarikatın da günümüzde varolduğunu biliyoruz ancak bunların hiçbirinin öne çıkma durumunda olmadığını da görüyoruz.
SORU 2: Tarikat üyeliğinin, mesela oy kullanma tercihleri gibi siyasi eylemlerle arasındaki ilişki ne? Tarikatlar hangi işlevleri görüyor?
Siyaset, sanıldığının aksine İslami cemaatlerin en tali uğraşlarından biridir. Buna karşılık ekonomik, toplumsal ve kültürel yönleri çok kuvvetlidir. Bugün bir cemaati öne çıkaran asıl faaliyetlerin eğitim, medya, sağlık gibi hizmet sektörlerinde yoğunlaştığını görüyoruz. Yine cemaatlerin büyük kısmı, sanılanın aksine herhangi bir siyasi partiye angaje olmayı tercih etmez, mümkün olduğunca çok siyasi partiyle iyi ilişki içinde olmaya özen gösterirler. Yeni Asyacılar ve Süleymancıların ana gövdesi bu noktada istisnadır. Gülen cemaati de ilk kez son referandumda açıkça tarafını belirledi ve önümüzdeki seçimlerde AKP’ye destek olabileceğinin güçlü işaretlerini alıyoruz.
SORU3: Bu gruplara üyelik nasıl işliyor? Dışarıdan birileri de bir gruba yaklaşıp katılmak isteyebilir mi, yoksa üyeler tarafından davet edilmeleri mi gerekir? İnsanlar hiç tarikatlarından ayrılırlar mı? Tarikatlar birbirleriyle nasıl geçinir ya da ilişki kurarlar ve bunu niçin yaparlar?
Cemaatlere girişte gönüllülük esastır. Her isteyen girebilir ama özellikle geçmişteki soruşturmalar nedeniyle cemaatlerin “sızma”lara karşı çok hassas olduklarını biliyoruz. Cemaatlerin esas insan kaynağının gençler, daha çok da öğrenciler olduğu düşünüldüğünde, daha iyi ve gelişmiş imkanlara sahip olan cemaatlerin daha cazip olduğu anlaşılır.
Cemaatlerden çıkmak mümkün ve çok yaygındır. Bıraktığı için eski cemaatinin tehditine vs. maruz kalan pek kişiye rastlamadık. Cemaatlerin birbirleriyle ilişkileri neredeyse yok denecek kadar azdır. Varolan ilişkiler de büyük ölçüde “rekabet” temelinde gelişir. Özellike zengin muhafazakârların maddi yardımlarından aslan payını almak veya zeki yoksul çocukları kendi eğitim kurumlarına kazanmak için ciddi bir çekişme söz konusudur.
SORU 4: Bir tarikatın bünyesinde, İslamÓ kuralların farklı geleneklerine ya da ekollerine mensup olmak cemaatin genel dinamiğini nasıl etkiler? Tarikatların önde gelen üyeleri, hâmilik ilişkisi dışında da, özellikle gündem belirlemek açısından bu gruplara göre mi hareket ederler?
Bir cemaat bünyesinde farklı ekoller mensup olmak pek görülen bir durum değildir. Kaldı ki hemen hemen her gelenek veya ekolün kendi örgütlenmesi vardır. Buna karşılık bazı cemaatlerin, profesyonel olarak başka cemaatlerden kişileri istihdam ettikleri de olmaktadır. Bir cemaat üyesinin, hayattaki bütün tercihlerini cemaate ve onun liderine (tarikatsa şeyhine) göre yapması diye bir şey söz konusu değildir. Birey cemaat önde gelenlerine danışır, kimi zaman cemaat önde gelenleri üyelere bazı telkinlerde bulunur ama kişi kararını kendisi verir. Özellikle seçim dönemlerinde, her cemaat üyesinin, liderinin işaret ettiği parti veya adaya oy vereceğini sanmak Türkiye’de İslami cemaat realitesini anlamamak anlamına gelir.