Oyuncu Engin Altan Düzyatan, en büyük hayalini gerçekleştirerek, Ruanda’nın yağmur ormanlarında goril safarisine çıktı. 3 yıl önce Kenya’da ve şimdi de Ruanda’da çektiği fotoğraflarla bir sergi açacağını söyleyen Düzyatan, “Bu açacağım sergiden gelecek gelirle Afrika’da “su kuyuları” açtırmak istiyorum” dedi. Afrika’daki çocukların su alabilmek için 50-60 kilometre yürümek zorunda kaldıklarını anlatan Altan, “Buradaki şartları görüp, buradaki insanları dinleyip de etkilenmemek mümkün değil” diye konuştu.
Hürriyet’ten Faik Erdemli’ye konuşan Düzyatan, “Ben hayalimin peşinden koşarken eşim Neslişah hep arkamda durdu. O yüzden gelirken hiç korkmadım. Oğlum 1 yaşına bastıktan sonra buraya Neslişah’la gelmeyi çok istiyoruz” dedi.
Hürriyet’ten Faik Erdemli’nin Engin Altan Düzyatan ile yaptığı röportaj şöyle:
Neden Ruanda? Neden Goril? Herkes Avrupa ve Amerika’yı tercih ederken neden bu zorlu şartlarda olmayı tercih ettin?
Vahşi doğaya ilgi duyduğumdan beri gorillerin hayatını da merak etmişimdir. Gorilleri kendi doğasında fotoğraflamayı çok arzuluyordum. Bu arada altını çizmek istiyorum; sanılanın aksine Ruanda tehlikeli bir bölge de değil. 21 yıl önce yaşanan soykırım akıllardan çıkmadığı için tehlikeli olduğu düşünülüyor, oysa o günler çoktan geride kalmış. Herkes o günlerden dersini almış. Ruanda için “Afrika’nın İsviçre’si” dedikleri kadar var. Afrika’nın en güvenli bölgesi. İnsanların güler yüzlülüğü, çevrenin temizliği, ülkenin güvenilirliği Ruanda’yı kalbimin bir köşesine “her zaman gelebileceğim yer” olarak kazıdı. Ve hayalindeki goril fotoğraflarını çekmek istiyorsan, gidebileceğin en iyi ve güvenilir ülke de diyebilirim. Ben hayalimin peşinden koşarken eşim Neslişah hep arkamda durdu. O yüzden gelirken hiç korkmadım. Oğlum 1 yaşına bastıktan sonra buraya Neslişah’la gelmeyi çok istiyoruz. Bir de onsuz gidemeyeceğim iki yer var. Biri Vietnam, diğeri de Kamboçya. Çünkü birlikte gideceğimize söz verdim.
Ben ilk vahşi doğa deneyimimi Kenya’da yaşadım. Kenya’da vahşi doğada hayvanlarla seni ayıran bir araç var. Kendini hep güvende hissediyorsun. Vahşi doğada yaşayan hayvanların fotoğraflarını güvenlik nedeniyle hep bir arabanın içinden çekmek zorunda kalıyorsun. Ama Ruanda’da durum başka. Goril fotoğraflarını çekerken, direkt gorillerin yaşam alanına giriyorsunuz. O alana ulaşmak için de ormanda saatlerce yürüyorsunuz. Bu inanılmaz bir duygu, unutulmayacak bir macera. Elinizi uzatsanız onlara dokunabilecek kadar yakınlarında olmak bambaşka bir duygu. Bizden çok daha güçlüler ama bir o kadar da barışçıl hayvanlar. Küçük bir tedirginlik dışında hiçbir korku yaşamıyorsunuz.
Ruanda’da binlerce fotoğraf çektiniz. Bunları nasıl değerlendireceksiniz?
3 yıl önce Kenya’da ve şimdi de Ruanda’da çektiğim fotoğraflarla bir sergi açacağım. Buradaki şartları görüp, buradaki insanları dinleyip de etkilenmemek mümkün değil. Afrika’daki çocuklar su alabilmek için -ki su insanın en temel ihtiyacı- 50-60 kilometre yürümek zorunda kalıyorlar. Doğal olarak su almak için gittikleri yerden 1 gün sonra dönüyorlar. Bu onlar için yıllar boyu süren bir gerçeklik. Fakat bir gerçek daha var ki, Afrika’da gerekli derinliğe indiğin takdirde nereyi kazarsan kaz su var. O yüzden de bu açacağım sergiden gelecek gelirle Afrika’da “su kuyuları” açtırmak istiyorum. Çünkü çektiğim fotoğraflar bu coğrafyadan çıktı. Ufak da olsa bu coğrafyaya bir katkım olsun istiyorum.
Aklımda belirlediğim 3-4 yer var. Ama ilk gitmek istediğim yer Hindistan. Hindistan’da Bengal kaplanı çekmek istiyorum. Daha sonra da Kuzey Kutbu’nda kutup ayısı.