Siyaset bilimci Prof. Dr. Murat Somer, iktidarın muhalefeti yok etmekten ziyade, bölünmesine yönelik bir strateji uyguladığını söyledi.
Daktilo1984 YouTube kanalında Devr-i Sabık programında Özgün Emre Koç’un konuğu olan Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Somer, “Muhalefetin güçsüzlüğü kendi aralarında bazı güvensizliklerin olması. İktidarın gidebilmesi için ise muhalefetin birlikteliğinin sağlanması önemli.” dedi. Somer, “Otoriterleşen iktidarlarda muhalefetin yok edilmesinden ziyade muhalefetin bölünmesi politikası daha etkili oluyor. Böyle olunca muhalefetin birleşmesi çok zor oluyor. Malezya, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde de bunu görüyoruz. Buralarda en büyük sorun muhalefetin tekrardan bir araya gelmesi. İktidar bunun olmaması için her türlü stratejiyi uyguluyor” ifadesini kullandı.
Vatandaşlara açılan yüz binlerce hakaret davasıyla bir sindirme politikasının da olduğunu ancak Türkiye’de bunun çok da işe yaramadığını söyleyen Somer, “Türkiye’nin buna karşı bir siyasi direnci var. Ama öte yandan her hafta farklı bir mağduriyet, farklı bir gündem görüyoruz. Bunlar direkt muhalefeti bölmeye yönelik. Otoriter akılların hepsi bunu yapar, karşısındakinin zayıflığını bulup onu kullanır" dedi.
“Türkiye’de muhalefetin zayıflığı aralarında geçmişten gelen güvensizliklerin olması”
Somer sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye’de muhalefetin zayıflığı kendi içerisinde geçmişten kalan ideolojik güvensizliklerinin olması. İktidar da bu güvensizliklerin pekişmesini sağlayacak şekilde, ‘Neden Sedef Kabaş’a sesini çıkardın da kayyımlara sesini çıkarmadın?’ gibi biraz da muhalefetin enerjisini dağıtmaya yönelik strateji izliyor. Bu durumun şöyle bir bölücü etkisi de oluyor, insanlar muhalefete kızmaya başlıyor. ‘Böyle şeyler olurken neden meclise gidiyorsunuz, boykot edin’ gibi tepkiler başlıyor. Halbuki dünyada diğer örneklerde de görüldüğü gibi bu boykotlar hiçbir işe yaramıyor, tam tersine iktidar bundan memnun oluyor, ‘Bakın havlu attılar, zaten hainlerdi, kaybedeceklerini biliyorlardı’ gibi daha rahat bir tutum sergiliyor. Bunlara karşı bilinçli bir siyasetin oluşturulması gerekiyor. Bunda da sadece siyasi partilere değil sivil topluma da görev düşüyor.”
“Muhalefetin mağdurun kimliğine bakmaması gerekiyor”
“Muhalefetin demokratik bir sistemi kurmak üzere seçimleri açık bir farkla kazanması, yapacaklarını yerine getirebileceği bir programla iktidara gelmesini sağlayacak siyasi söylemi oluşturması ve bunu gerçekleştirmesi gerek. Muhalefetin bu bölme oyununa gelmemesinin yolu çok basit: Mağdurun kimliğine hiç bakmamak gerekiyor. Örneğin, bir kesim Osman Kavala’yı çok seviyor olabilir, bir kesim o kadar sevmiyordur. Ama biz hangi yurttaş haklarına sahipsek Osman Kavala da o haklara sahip. Bir başka örnek verecek olursak, HDP’ye milyonlarca vatandaşımız oy veriyor. Sever ya da sevmezsiniz, politikalarını eleştirebilirsiniz ama yargılanmadan, hüküm olmadan parti başkanının beş yıldır cezaevinde olmasına ‘politikasına katılmıyorum ama bu yanlıştır’ diyebilmek önemli.”