Politika

Prof. Çeçen: Kemalizm tasfiye ediliyor

Prof. Anıl Çeçen: Dinci cemaatlerle küresel sermaye işbirliği yapıyor.

25 Ekim 2010 03:00

T24 - Prof. Anıl Çeçen Kemalizm tarafından gündemi yorumladı. Çeçen başörtüsünün kamusal alanla eşleşme sebebi olarak "Ilımlı İslam üzerinden din devletine dönüştürmek istenmesidir" dedi.

Özlem Akarsu Çelik'in Akşam'da yayımlanan haberi şöyle:

Huzur içinde yatsın, Prof. Ahmet Taner Kışlalı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde hocamdı. Siyaset Bilimi dersinin sınavında iki soru sordu, '1- Atatürk milliyetçiliği demokrasiyle bağdaşır. Nedenleriyle açıklayınız. 2- İslamiyet demokrasiyle bağdaşan bir dindir. Nedenleriyle açıklayınız.' Yanıtım kısaydı, 'Hocam, siz soru sormayı unutmuşsunuz. Yanıtlarınıza da katılmıyorum.' Sıfır aldım ve dersten kaldım...


Kemalist hocalar dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku'ndan Prof. Anıl Çeçen'dir. Kemalizm'in yılmaz savunucusu Çeçen'le zor ve uzun bir söyleşi yaptık. Her soruya verdiği yanıt, Kurtuluş Savaşı'yla başlayınca 'Hocam artık bugüne gelsek! Size bu yüzden muhafazakar diyorlar galiba...' dedim, çok kızdı. 'Suçlamalarını kabul etmiyorum. Karşında bir köylü oturmuyor, ben kolejliyim' dedi.


İşte çocukluğumdan beri beklediğim fırsat ayağıma gelmişti! Atatürk'ün o veciz ifadesini kullandım hemen: Hocam, köylü milletin efendisidir! Anıl Hoca'yı güldürdüm galiba...


İlk dersine, tahtaya bir dünya haritası çizip 'Bunun ortasında Türkiye var' diyerek başlayan bir hocadır Prof. Anıl Çeçen... Kemalizm'den sendikalizme, Çeçenistan'dan insan haklarına çeşitli konularda onlarca kitabı, sayısız makalesi bulunan Çeçen'le Kemalizm'e yönelik eleştirileri konuştuk.


- Öğrencilerinizin derse türbanla girmesine karşı mısınız?


Üniversite hocası olarak YÖK'ün kararlarıyla bağlıyım ama bir hukukçu olarak YÖK kararları anayasa ile çelişiyorsa gereken önlemleri almak durumundayım. YÖK, anayasal çerçevede hukuki çizgiden uzak görünmekte, kamuoyundaki türban tırmandırmalarının etkisiyle hareket etmektedir ki, bu hukuk devletine aykırıdır. Tıpkı Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın hukuki düşünceden uzak hareket etmesi gibi. Her türlü hak ve özgürlüğün en üst düzeyde herkese tanınmasından yanayım. Ancak ulus devletin laik yapısı nedeniyle dini kisveler, Avrupa'daki gibi kamusal alanın dışında kalmalıdır.

Başbakan, 'Kamusal alan literatüre 7 sene önce sokuldu, başörtülüler Çankaya'ya alınmaz oldu' dedi.


'HALKA AİT OLAN ALAN'


- Nedir kamusal alan?

Kamusal alan Roma İmparatorluğu döneminden beri vardır. Tanımı, 'respublica'dır, halka ait olan alan, yer demektir. Daha sonra Batı'da cumhuriyetin adı olmuştur. Sayın Başbakan hukuk okusaydı kamusal alanın Roma İmparatorluğu'nun gelişmiş hukuk yapısından geldiğini ve sonra da 2000 yıl boyunca dünyanın gelişmiş ülkelerini etkilediğini görürdü. Türbanın bir siyasal simge haline getirilmesi, laik devletin hizmetlerinin görüldüğü alana taşınmak istenmesi noktasında Türkiye'de kamusal alan tartışmaları başlamıştır. Türban yokken kamusal alan vardı ama tartışılmıyordu. Kamusal alanının varlığını hukukçular, kamu yönetimcileri biliyordu. Kamusal alanı ortadan kaldırırsanız kamu hukuku da ortadan kalkar. Kamu yönetimine gerek kalmaz.  Bu iş  sadece türbanla değerlendirilemeyecek kadar geniş bir konudur. 



KİPA VE HAÇ DA GİRER


- Kamusal alanda türbana neden karşısınız?

Çünkü türban kamuya girerse yarın kipa da haç da girer. İsrail laik devlet değildir ve bir din devleti olduğu için kamusal alanda kipa kullanılmaktadır. Polonya, Yunanistan gibi anayasalarında din devleti olduğu yazan ülkelerde de kamusal alanda haç kullanılmaktadır. Türbanı kamusal alana sokarsanız Türkiye bir İslam ülkesi haline gelir. İsrail bunu, Amerika üzerinden cemaatler aracılığıyla gerçekleştirmek istemektedir. Biz özgün bir sentez modele sahibiz. Bunu Araplar ve İranlılar anlamaya ve Türkiye'yi kendilerine model almaya başladılar. Bundan çekinen İsrail, Amerika, Avrupa bir an önce Türkiye'yi ılımlı İslam üzerinden din devletine dönüştürerek bu özgün modelin İslam dünyasına örnek olmasına engel olmak istemektedirler.


- Atatürkçülük ile Kemalizm farklı kavramlar mı?

Hiçbir fark yok. Kemalizm sözünü Fransızlar ortaya koymuştur, Türkçe'ye Atatürkçülük olarak çevrilmiştir. Kemalizm'i sola mal etmek, Atatürkçülük'ü sağa çekmek yönünde bir eğilim var. Bu bir yozlaşma süreci başlatmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında antiemperyalist mücadeleyle ortaya çıkmıştır. Antiemperyalizm solun ve sosyalizmin ana ilkesidir. Kemalizm, antiemperyalist bir ulusal kurtuluş mücadelesinin düşünce yapısıdır ve halkçılık, devrimcilik ilkelerini benimsediği içindir ki sol içerikli bir dünya görüşüdür.


CEMAAT-SERMAYE İŞBİRLİĞİ


- Atatürkçülük 21'inci yüzyılın gerçeklerine cevap vermiyor, değişmeli deniyor...

Bunu söyleyenler küresel emperyalizmin yönlendirmesinde yeni dünya düzenini kabul edenlerdir. Küreselleşmeyle ortaya çıkan AB, Büyük Ortadoğu ve Büyük İsrail gibi bölgesel projeler çerçevesinde Türkiye'yi Lozan'daki yapısından kaydırıp Sevr modeli bir parçalanmaya sürüklemek istiyorlar. TC devleti, devleti kuran ordu ve benim gibi bu birikimi temsil eden aydın kesim buna direnmektedir. Kemalizm'i arkaik görenler Türkiye için ya Ortadoğu merkezli bir din devleti modeli istiyorlar ki türban da bu işin bayrağıdır; ya da Avrupa merkezli bir yapı içinde Türkiye'nin yedi sekiz eyalete bölünmesini istiyorlar. Bu çerçevede dinci cemaatlerle küresel sermayenin işbirliği yaptığını görüyoruz.


'CUMHURİYETİN TASFİYESİ'


- Kemalizm'in kendini güncellemesi gerekmiyor mu?

Kemalizm'in özünü koruyarak değişen dünya koşullarında güncellemeyi hedefliyoruz ve son on senedir Kemalistler yollarına 'Güncel Kemalizm' ile devam ediyorlar. Ben de üç yıl önce bu isimle bir kitap yazdım.


- Nedir Güncel Kemalizm?

Bugün Atatürk cumhuriyeti üç yoldan tasfiye edilmeye çalışılmaktadır.

1- Ekonomik uygulamalarla.  2- Kemalizm'in laik devlet modeli ortadan kaldırılırken ılımlı İslam öne çıkarılıp dini cemaatlerle laik devlet karşı karşıya getirilmektedir.  3- Kürt sorunu dayatılarak Türkiye'nin ulusal-üniter-merkezi devlet yapısı ortadan kaldırılmak istenmektedir. Türkiye'nin Atatürkçü birikimini temsil eden kesimler, emperyalizmin ekonomik sömürgecilik modeline karşı yeni bir devletçilik modelinin ortaya çıkması gerektiğini savunuyoruz. Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi emperyalizme karşı Türk-Kürt ortak mücadele vermek istiyoruz ama Güneydoğu kökenli partiler ya Amerika'nın ya da İsrail'in güdümünde. Cemaatlerin öne çıktığı noktada özellikle Türkiye'deki gayrimüslim bazı lobilerin kullanılmasına karşı çıkıyoruz.


ATATÜRKÇÜ, TÜRKÇÜ DEĞİL


- 12 Eylül'ün Atatürk'ü putlaştırması mı toplumun bir kesimini tepkisel yaptı?

Bir yönüyle öyle. 12 Eylül bir NATO harekatıydı. Atatürk'ü sevimsiz kılarak halk kitlelerinin gözünden düşürülmesi doğrultusunda hareket edildi. NATO'nun Amerika'nın patronajında olması sebebiyle gelecekteki ılımlı İslam'ın önünü açtı. Darbenin lideri her konuşmasında Kuran'dan ayetler okuyarak laik devletten ılımlı İslam'a kayışın önünü açtı.
- Atatürk milliyetçiliği de eleştiriliyor...
Atatürk milliyetçiliği, Türkiye'deki imparatorluk coğrafyasından göç edip gelen alt kimliklerin, değişik etnik kökenli halkın bir ulus devletin çatısı altında entegrasyonunu sağlamıştır. Türkiye'nin kendi koşullarına özgü bir ulus devlet milliyetçiliğini gündeme getirmiştir. Atatürk, kan ve ırk bağına dayalı milliyetçiliği reddetmiştir. Atatürkçüler Türkçü değil Atatürkçüdür, Türkiyeci'dir.


ECEVİT CHP'Yİ SİYONİST ÇİZGİYE KAYDIRDI


- CHP, Atatürkçülük'ün temel felsefesini oluşturan 'Altı Ok'a sahip mi?

Altı ok, tüzükte yazılıdır, partinin bayrağında, geleneğinde, tabanındaki geleneksel kadrolarda vardır ama üst yönetimde Ecevit'le başlayan bir süreçte dışlanmıştır. Ecevit, Kemalizm'e karşı çıkarken gelecekteki Büyük Ortadoğu Projesi'ne yönelik Atlantik politikalarına alet olmuştur, Atatürk'ün partisini Siyonist çizgiye kaydırmıştır. Ecevit'ten sonra genel başkan olan siyaset doçenti, Amerikancı bir yaklaşımla altı oku geride bırakmış, partiyi muhalefete mahkum etmiştir.
- Altı oktan biri de halkçılık ama CHP halktan kopuk olmakla eleştiriliyor...
Okyanus ötesi inisiyatife teslim olan liderler, İstanbul'da biriken sermayeye teslim olan parti üst yönetimleri partinin adında halk olmasına rağmen çıkar çevreleriyle işbirliği yapmışlardır. Bunun sonunda CHP'nin son seçimlerde hep batının zengin kesimlerinden oy aldığını görüyoruz. Bu, partinin halk kitlelerinden kopuşudur.


'Merkezi Devletler Birliği' kurulsun


- Kürtler, okullarda okutulan 'Andımız'daki 'Ne Mutlu Türküm Diyene!' ifadesinin kendilerini incittiğini söylüyorlar...
Bugün gelinen noktada Güneydoğu halkının alt kimliği kasıtlı olarak kışkırtılmıştır.
Atatürk döneminde Kürt isyanlarını İngiltere ve Fransa örgütlüyordu. Daha sonra Amerika ve İsrail devreye girdi. Irak'ta iki uluslu devlet yarattılar. Aynısını Türkiye'de yapmak istiyorlar. Önce iki milletli daha sonra Diyarbakır Belediye Başkanı'nın da söylediği şekilde Sevr haritasında olduğu gibi Türkiye'yi eyaletleştirmek istiyorlar. Mesele bu kadar basittir.


İRAN'LA ORTAKLIK, RUSYA'YLA KOMŞULUK


- Kemalistler'in bu konuda önerisi nedir?

Türkiye için en doğrusu Atatürk'ün bölge ağırlıklı dış politikasıdır. Bu, İran'la ortaklık, Rusya ile iyi komşuluk ve emperyal Batı ile mesafeli ilişkilere dayanır. Osmanlı'nın yıkılmasıyla meydana gelen, merkezi coğrafyadaki otorite boşluğunun doldurulması için Türkiye, Irak, İran, Suriye, Azerbaycan ve Gürcistan'ın yer alacağı bir Merkezi Devletler Birliği'nin kurulması gerekir. Bu birlik merkezi coğrafyadaki ulus devletleri bir araya getirecek AB gibi bir bölgesel yapılanmanın önünü açacaktır. Bütün halklar gibi Kürtlerin de devletlerini kurma hakkı vardır ama bunun karşılığında da kurulu bulanan devletlerin kendini koruma hakkı vardır. Kürdistan zaten fiilen kurulmuştur. Ben Kürdüm diyen herkes oraya gidebilir.