T24 - Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, demokratik hukuk devletinde siyasi parti kapatma davalarını benimseyemediğini, kişisel görüşünün suçlu bulundukları takdirde parti üyelerinin cezalandırılması yönünde olduğunu açıkladı. Gerçeker, bu konuda isteniyorsa Anaysa ve yasa değişikliğine gidilebileceğini söyledi.
Radikal gazetesinde yer alan habere göre, yargı reformunun, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını güçlendirmesini beklediklerini söyleyen Gerçeker, bununla birlikte Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu oluşumu konusunda hükümetle görüş ayrılıklarının sürdüğünü vurguladı. Gerçeker, üyeleri Meclis’in seçmesi durumunda yakında seçilmek için Meclis kapısında siyasi ilişki arayan hâkimler ortaya çıkabileceği endişesini dile getirdi.
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı kadar, yargı birliğinin de önemli olduğuna dikkat çeken Gerçeker, askeri yargının yalnızca askeri suçlara bakması gerektiğini, Askeri Yargıtay’ın ise çoğu ülkede bulunmadığını söyledi.
Gerçeker’in yaptığı açıklamalar şöyle:
Kapatmaları benimsemiyorum
* (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı demeciyle parti kapatma konusunu gündeme gelmesi üzerine) Bu bizim dışımızda bir konu. Tamamen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na verilmiş bir konu.
Ama kişisel görüşüm olarak, ben demokratik hukuk devletinin olduğu bir ülkede siyasi parti kapatma davalarını benimsemiyorum. Demokrasimize bir şey kazandırmıyor. Geçmişte örnekleri görüldü.
Ne var ki bu konu, Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası ile mevzuatımızda yer alan bir konu. İsteniyorsa, mevzuat değiştirilebilir, kaldırılabilir. Yasamanın görev sahasına giriyor.
Yine kişisel olarak, ben siyasi partilerin kapatılmasından çok, partilerdeki kişilerin bir suçu varsa, onların cezalandırılması yoluna gidilebileceğini düşünüyorum.
Yargı reformu böyle çıkarsa
* Yargı reformunun gerekli olduğunu düşünüyoruz. Yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını güçlendirmesini bekliyoruz. Bununla birlikte hükümetle anlaşamadığımız bazı konular da var. Örneğin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HYSK) yapısı konusu... Adalet Bakanı ve Müsteşarı’nın kurulda yer alması ile Meclis ataması ile kurula üye seçilmesi gibi konularda farklı düşünüyoruz.
Meclis tarafından HSYK’na seçim yapılması usulü 1961 Anayasası’yla getirildi, sakıncaları görülerek 1971’de kaldırıldı. Hükümet tasarısı, Meclis tarafından seçimi hâkim ve savcılarla da sınırlamıyor, üniversite ve barolardan da seçilebilir diyor.
Bunu bir yana bırakalım, sadece hâkim ve savcılar arasından seçim olsa bile kısa süre sonra, seçilebilmek için Meclis kapısında siyasetçilerle ilişki kurmaya çalışan hâkim ve savcılarla karşılaşabiliriz. Böyle bir tablo yargıyı zedeler.
Her AB raporunda yazıyor
* Sistemi Avrupa ile karşılaştırıyoruz, ama Avrupa’da bazı ülkeler federal sistemle bazıları başkanlıkla, ya da monarşiyle yönetiliyor. Ayrıca Avrupa’da bu konular 500-600 yılda oturmuş, bizde nispeten yeni.
Kaldı ki, Avrupa’dan örnek verecek olursak, AB illa HSYK’na barolardan, üniversitelerden temsilci olsun diye görüş bildirmiyor. Bir tek yerde gösteremezler. Ama AB’nin bütün raporlarında Bakan ve Müsteşar’ın HSYK’nda yer almaması görüşü yazılıyor.
Ben bunu yalnızca mevcut iktidar için söylemiyorum; yanlış anlaşılmasın, şimdiye kadarki bütün iktidarlar için söylüyorum. Bu HSYK yapısı, 12 Eylül Anayasası’nın yargı bağımsızlığına attırdığı bir geri adımdır. Hâkimler ve savcılar, Adalet Bakanı vesayeti altında kalmışlardır.
Bazı yorumlar yapılıyor, ‘bağımsızlık diyorlar, tarafsızlık demiyorlar’ diye. Bu doğru değil; biz hem bağımsızlık, hem tarafsızlık diyoruz. Bağımsızlık ve tarafsızlık birbirine bağlı kavramlar. Bağımsız olmadan tarafsız olunabilir mi?
Yargıç devleti olmaz
* (Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘Yargıç devleti olmaz’ sözü üzerine) Yargıçlar devletini kimse istemez, biz de istemeyiz, söz konusu bile olamaz. Biz Anayasa’da yazan hukuk devletine inanırız. Yargıçlar, kendisini yasama ve yürütme yerine koyamaz. Yargıçların kendilerine verilen yetkileri, bağımsız ve tarafsız yargı ilkesi içinde, yasal sınırlarda kullanmasını da kimse yadırgamamalı.
Askeri yargıda reform
* Yargının bağımsızlık ve tarafsızlığı kadar, yargının birliği de önemli. Yargı birliğinin sağlanması açısından askeri yargı da reform düşünülebilir. Sivillerin askeri yargıda yargılanması doğru değil; bunu öteden beri söylüyoruz. Askeri yargı sadece askeri suçlara bakmalı. Askeri Yargıtay konusu da öyle... Ülkelerin çoğunda Askeri Yargıtay diye bizdeki gibi bir kurum yok; yalnızca bir ihtisas dairesi olarak bulunuyorlar.
Askeri yargı reformunun yalnızca bir Anayasa maddesi (Madde 145) ya da bir yasa maddesini değiştirerek sağlanabileceğini sanmıyorum. Askeri Ceza Yasası ver, Askeri Ceza Muhakemeleri Usul Yasası var, pek çok konuda uyum sağlayacak düzenleme gerekir.
‘Balyoz fişlemesi’ iddiası
Daha önce İstanbul Başsavcılığı’nın gönderdiği (Ergenekon iddianamesinde yer alan) disklerde üyelerimizle ilgili hususları kendilerine gönderdiğimi söylemiştim. Tabii çoğu, bazı konularda gerçek durumu ben de bildiğim için söylüyorum; orada çoğu saçma sapan, gerçekle ilgisi olmayan iddialar var. Arkadaşlar sanıyorum böyle deli saçması iddiaları ortaya dökmemek için bir yasal girişimde bulunmuyorlar.
Ama bu son Balyoz olayıyla ilgili fişleme iddiaları olunca, o konuları da Başsavcılık’tan sorduk; bilgi varsa bize de verin şeklinde. Henüz yeni bilgi gelmedi. Biz yasal olmayan dinlemelere, fişlemelere yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı açısından da bakıyoruz.