Park ve meydanların altını otoparka dönüştürme yönetmeliği tartışmalara yol açtı. İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Erdin, yeşil alanın altını kazımanın sağlıklı ve bilimsel bir yöntem olmadığını söyledi. Ağaçların 20-30 metre derinlikteki taban suyu ve topraktan beslendiğini anlatan Erdin, “İstanbul’da kökleri çok uzun ağaçlar var. Ağaçların aşağı sarkan köklerine zarar verilirse kök-su dengesi bozulur. Müdahale, biyolojik çeşitliliğin ve ağacın ölümü olarak geri döner” dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yönetmeliğine göre ‘Yeni yerleşim alanlarındaki park ve meydanların altları mevcut ağaç dokusu, ağaçlandırma ve bitkilendirme çalışmalarına zarar vermeden’ otopark olarak değerlendirilecek.
Bazı ağaçların derinliği 30 metre
Zaman gazetesinden Cafer Can’ın haberine göre uzmanlar, bunun mümkün olmadığını savunuyor. Bazı ağaçların 30 metre derinliği olduğuna dikkat çeken orman mühendisi Prof. Dr. Kadir Erdin, şu uyarıda bulunuyor: “Bu kazılar, derinliği ne olursa olsun biyolojik yaşamı destekleyen taban suyuna zarar verir. Projenin uygulanması için çok hassas biyolojik dengeler dikkate alınmalıdır. Bu da olmayacağı için müdahale, biyolojik çeşitliliğin ve ağacın ölümü olarak geri döner. Ağaçların ekolojik dengelerinin bozulması kuruma, mantarlaşma, böcek istilası ve sonunda ağaç ölümü gibi felaketlere sebep olabilir.” Prof. Erdin, yeşil sahaların şehrin nefes alabileceği yerler olduğunu vurgulayarak bu alanların ekolojik bütünlük bozulmadan korunması gerektiğine işaret ediyor. Gelişmiş ülkelerden de örnekler veren Erdin, “Almanya ve Orta Avrupa’da daha önceden kazılmış açık saha maden alanlarını doğaya geri kazandırıyorlar. Bir zaman bozdukları jeolojik, biyolojik dengeyi büyük maliyetlere rağmen aynen eski haline getirmeye çalışıyorlar. Biz ise var olan dengeyi bozuyoruz.” diyor.
Yeşil alanlar en son ihtimal
İstanbul’da otopark yeri seçimi yapan İSPARK Etüt ve Planlama Müdürü Selami Balcı ise, “Kesinlikle koru ya da büyük yeşil alanların altına otopark yapılmayacak.” diyor ve projenin ayrıntılarını şu sözlerle anlatıyor: “Prensip olarak yeşil alanlara müdahaleyi en son ihtimal olarak değerlendiriyoruz. Bir yerde otopark ihtiyacı varsa öncelikle meydanlar ve yeşil alan içermeyen kaplama yüzeylere sahip çocuk oyun alanları kullanılıyor. Bu da yetmezse o bölgede boş ya da yapılaşmış alanları kamulaştırma yoluna gidilir. Yıldız Parkı ya da buna benzer parkların ya da korulukların altına otopark yapılması düşünülemez.” Yeşil alan altına otopark yapımının çok zorunlu durumlarda en son çare olarak tercih edildiğinin altını çizen Selami Balcı, yeni yönetmelikteki düzenlemelere benzer uygulama seçeneklerinin eskiden beri var olduğunu ifade etti. Balcı, yıllardır belli metotlarla otopark yer seçimi çalışmaları yapan biri olarak bu yönetmeliğin de yeşil alan hassasiyetiyle birlikte uygulanacağını söyledi.
Hayat zincirini koparmayın
Peyzaj Mimarları Odası Genel Sekreteri Redife Kolçak ise yönetmelikte yer alan ‘yeni alanlar’, ‘eski alanlar’ ayrımına dikkat çekiyor. “Öncelikle yönetmelikte ‘Yeni yapılacak alanlarda’ diye bir ifade geçiyor. Bu konuyu teyit altına almak gerekir. Kentsel yaşamın devam ettiği ve özellikle kent merkezlerinde kalmış olan park-meydan ve kentsel açık alanlarımız olan kamusal mülkiyetimize bir müdahale olmayacağının garantisini verilmelidir.” diyen Kolçak, ‘Kentsel yeşil altyapı planı’ kavramının önemini vurguluyor. Şehir planlarında yeşil alanları yol, konut, otopark ihtiyacıyla birlikte ele alan bu planların ulusal plan kademesine alınması gerektiğini belirtiyor. Bakanlığın kentleri ilgilendiren yönetmelikleri sık sık değiştirmesini eleştiren Kolçak şu ifadeleri kullanıyor: “Yeşil alanlar, kentlerin deşarj alanlarıdır. Bundan dolayı kenti üzerinde tutan toprağın bu kadar parçalanıp organik bağlarının ‘gri altyapı’ dediğimiz ulaşım güzergâhları ve alt otoparklarla parçalanması yaşam zincirlerinin kontrolsüz koparılmasına neden olacaktır. Planlama dediğimiz olguda kent yaşamının bütünü dikkate alınırsa sağlıklı ve fen koşullarına uygun bir kentsel yaşam hazırlanmış olur.”