Gündem

Palmer Paneli'nde ipler 4 ay önce kopmuş!

Birleşmiş Milletler’in Mavi Marmara’yı araştıran Palmer Paneli’nde iplerin sanıldığı gibi yaz ortasında değil...

09 Eylül 2011 03:00
T24 - Birleşmiş Milletler’in Mavi Marmara’yı araştıran Palmer Paneli’nde iplerin sanıldığı gibi yaz ortasında değil, aslında tam 4 ay önce 29 Nisan’da koptuğu ortaya çıktı. Milliyet gazetesinin incelediği Palmer Komisyonu tutanaklara göre, komisyonda Türkiye’yi temsil eden emekli Büyükelçi Özdem Sanberk, New York’ta yapılan son toplantıda soruşturmanın gidişatı ve ortaya çıkan metinlerde Gazze ablukası konusundaki ifadelere sert bir dille itiraz ederek “Bu metin bizim için yok hükmündedir” sözleriyle Türkiye’nin tepkisini dile getirmiş. O tarihten sonra komisyondan çekilen Sanberk, 29 Nisan’dan bu yana panelin hiçbir oturumuna da katılmamış.


Aydıntaşbaş'ın bugünkü (9 Eylül 2011) yazısı şöyle:

Birleşmiş Milletler’in Mavi Marmara’yı araştıran Palmer Paneli’nde iplerin sanıldığı gibi yaz ortasında değil, aslında tam 4 ay önce 29 Nisan’da koptuğu ortaya çıktı.

Milliyet’in incelediği Palmer Komisyonu tutanaklara göre, komisyonda Türkiye’yi temsil eden emekli Büyükelçi Özdem Sanberk, New York’ta yapılan son toplantıda soruşturmanın gidişatı ve ortaya çıkan metinlerde Gazze ablukası konusundaki ifadelere sert bir dille itiraz ederek “Bu metin bizim için yok hükmündedir” sözleriyle Türkiye’nin tepkisini dile getirmiş.

Daha da önemlisi, o tarihten sonra komisyondan çekilen Sanberk, 29 Nisan’dan bu yana panelin hiçbir oturumuna da katılmamış!

Tüm bu sürpriz bulgulara, dün BM Paneli’nde Türkiye’yi temsil eden Sanberk’i aradığımda ulaşıyorum.

Kıdemli elçiyi diplomat günlerinden tanıyanlar bilir; geçmişte Dışişleri Müsteşarlığı da yapan Sanberk, en fırtınalı günlerde bile yüzündeki hafif tebessüm, ses tonunda ise karşısındaki yabancı muhatabı çıldırtacak o sükûneti korumakla tanınır.

Dün de “Merhaba Aslı’cığım” diye telefonu açtığında, sanki ortalık toz duman değilmiş gibi sesi her zamanki gibi sakindi. Cleveland’da önemli bir kalp ameliyatından yeni çıkmış, bir süredir de mecburi istirahatta olduğu için Türkiye’de kopan fırtınadan uzak kalmıştı.

Önce Sanberk’e raporun CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun iddia ettiği gibi “dış politika hezimetlerinden biri” olup olmadığını sordum. “Bana sorarsanız rapor aleyhimize değil lehimize.

İki bölümü var: Hukuk ve bulgularla ilgili bölüm. Biz bu işe 9 ölü var, vatandaşlarımızın kanı yerde kalmayacak diye girdik. O yüzden raporun 31 Mayıs gecesi yaşananlarla ilgili ortaya koyduğu bulgular, Türkiye lehine, İsrail aleyhine. İsrail’i cinayetle suçluyor. Bu, uluslararası yargıyı harekete geçirtebilecek noktada. Ama tabii hukuki bölüm iddialarımızın aksine ambargoyu yasal buluyor.

Bu da, Gazze, Kıbrıs gibi bir milli mesele haline geldiği için Türkiye’nin uluslararası camiayla halletmesi gereken bir durum. Gönül isterdi ki, o bölüm de istediğimiz gibi olsun. Ama hayatın gerçekleri her zaman istediğimiz gibi olmuyor...”

Büyükelçi devam ediyor: “Rapor IDF’e yükleniyor ve Türkiye bundan sonra kompleks duymadan rapordan çıkan bulgularla hukuki bir süreç götürmek zorunda. 9 Türk vatandaşının yakın mesafede başından vuran İsrailli askerlerin kimlikleri belli. Bundan sonra dava süreci yaşanacaktır, kırmızı bülten çıkacaktır. Bu askerlerin yurtdışında hareket etmesi zorlaşacak.”

Zaman zaman gergin anlara sahne olan BM Komisyonu’nda 29 Nisan’da iplerin koptuğu an, tutanaklara Sanberk’in tarihi bir uyarısı şeklinde yansımış. Daha sonra tutanakları incelediğimde, “Bugünün geleceği dünden belliymiş” diyemeden edemedim.

Tutanaklara göre, önündeki taslak raporda Gazze ablukası konusundaki ifadelere itiraz eden Sanberk, söz alarak şunları söylemiş: “Dün bize bulgular ve tavsiyeler içeren bir taslak metin ulaştırıldı. Bu metin, mevcut hali ve içeriğiyle Türkiye açısından kabul edilemez. Bizim açımızdan yok hükmündedir. Bu metinden yola çıkarak hazırlanacak bir taslak da yok hükmündedir.”

Sözlerine acilen 31 Mayıs gecesi Mavi Marmara’da “yaşanan olaylar ve hukuki durumun” “doğru versiyonunu” yansıtan “bambaşka bir metin” talep ederek devam eden Sanberk, panelin “kredibilitesinin” tehlikede olduğunu belirterek ilginç bir uyarıda da bulunmuş: “Şunu da belirtmek isterim ki bu metnin medyaya sızması, Türk-İsrail ilişkilerinin de sonu olur. Daha önce her fırsatta hem İsrail hem de bu komisyona söylediğimiz gibi, Türk İsrail ilişkilerinin normalleşmesi ancak uygun bir özür ve tazminatla olabilir.”

Türk temsilci, daha sonraki toplantılarda yer almamış.

Sanberk’in anlattıkları, bir anlamda CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun hükümete yönelik “Neden elçini çekmedin!” eleştirisine cevap niteliğinde. Elçi “Demokrasilerde eleştiri olmalıdır. Eleştiri doğal bir şey ama yeter ki bilgiye dayansın. Bu da tabii bazen kaotik siyasi ortamımızda mümkün olmuyor sanırım” diyor.

Ama muhtemelen Sanberk cephesinde ana muhalefet liderinin eleştirisinden daha can sıkıcı olan, bir zamanlar yanında çalışan bir diğer diplomat, Ak Parti Milletvekili Volkan

Bozkır’ın “Sanberk görevinden ayrılsa, raporun bu şekilde çıkmasını engelleyebilirdi” eleştirisi. Bozkır’ı sorduğumda “Kendisini çok severim. Çok değerli bir çocuktur. Herhalde yeterli bilgisi yoktu. Alınganlık göstermiyorum çünkü artık kırk yıllık tecrübem var. Ama önemli olan, İsrail’in değirmenine su taşımamak” diyor.

Kapatırken emekli elçi neredeyse bir yıl süren BM tecrübesini “Yine de her iki tarafta da barış isteyen, Gazze’deki ablukaya son verilmesini isteyenler var. İsrailli temsilci Joseph Ciechanover’da bunlardan biriydi. Her iki ülkenin de geleceğini göze alarak olumlu bir sonuç istedik. Ama maalesef İsrail’deki hükümetin kırılganlığı buna izin vermedi” diye özetliyor.