Gündem

Özel Kuvvetler davası sanığı: Sorguda kaburgamı kıran asker 1 ay sonra FETÖ'den tutuklandı

"Bu kadarını PKK'lılara yapmadık"

02 Mart 2017 17:55

Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığının ele geçirilme teşebbüsüne ilişkin yargılanan tutuklu sanık İcra Astsubay Fatih Uysal, terör saldırısı alarmı verilmesi nedeniyle nizamiyede güvenliği sağlamak için görevlendirildiğini, gece saatlerinde bir grup silahlı sivilin nizamiyeye giriş yapmaya çalıştığını gördüğünü anlattı. Uysal, "Ümit Bak Albayımı aradım 'Gelen personele ateş etmeyin, gerekirse havaya ateş edin' emri verdi" dedi. Uysal'ın sözleri üzerine Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, "Terör saldırısı olacaksa neden ateş etmiyorsunuz? Teröristse vurun. Ben sizi çözmekte zorlanıyorum. Siz havaya ateş etmeyi yeğliyorsunuz. Bunlar terörist ise böylemi davranacaksınız" diyerek tepki gösterdi.  Sanıklardan Gökhan Mercan o gece ÖKK'da nöbetçi olan Volkan Vural Bal hakkında “Volkan Vural Bal tanır, ama en büyük hınç, kin ve nefretle saldıran o oldu. Kaburgam kırıldı. Bu kadarını PKK'lılara yapmadık. 1 ay sonra kendisi tutuklandı” dedi.

Ara karar verildi

Savcı mütalaasının ardından kararını açıklayan mahkeme, tüm sanıkların tutukluluk halinin devamına, yakalamalı iki sanığın infazının beklenmesine, sanıklardan bazılarının mal varlıklarına konulan tedbirlerin kaldırılması talebinin reddine, tanık dinleme taleplerinin savunmaların tamamlanmasının adından değerlendirilmesine, sanıkların Bylock kullanıp kullanmadığının tespiti için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına karar vererek, duruşmayı 24 Nisan 2017'ye erteledi.

"ByLock'u televizyonda gördüm"

 

DHA'nın haberine göre, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığının ele geçirilme teşebbüsüne ilişkin 69 sanığın yargılandığı davanın üçüncü celsesi başladı. Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davaya sanıklar, taraf avukatları, müştekiler şehit Astsubay Ömer Halisdemir’in eşi Hatice Halisdemir ve kardeşleri katıldı. Davanın bugünkü celsesinde sanıkların savunmalarının alınmasına devam edildi. Savunma yapan sanık Astsubay Çavuş Faruk Ergul, 15 Temmuz darbe girişimi ile bir ilgisinin olmadığını öne sürdü. Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, sanık Ergul’a, “Genelkurmay Başkanlığından gelen yazıda ByLock kullanıcısı olduğun söyleniliyor. Var mı öyle bir şey?” sorusunu yöneltti. Ergul, “Onu iddianame geldiğinde gördüm. ByLock kullanıcısı olarak gösteriliyorum. Ben ByLock’u televizyonda gördüm. Öyle bir program indirdiğimi hatırlamıyorum. O programın olduğunu haberlerde öğrendim. FETÖ terör örgütüyle irtibatlı olduğum söyleniyor kesinlikle öyle bir şey yok” cevabını verdi.

Ergul, odasında yapılan aramalarda bulunun 6 adet 1 dolara ilişkin, “Odamda 6 adet 1 dolar çıktığı belirtiliyor. Onlar bana aittir bunu reddetmiyorum. Onu ağabeyimin düğününde anı olarak toplamıştım. Aslında 10 adet 1 dolar vardı, 4’ünü kardeşlerim aldı. Bunu bana FETÖ vermedi. O dolar terör örgütü üyesi olduğumuza kanıtsa dövizlerde çok sayıda 1 dolar bulunuyor. Darbe girişiminin daha önce planlanmasında veya icrasında hiç bulunmadım. Genelkurmay Başkanlığından gönderilen listenin tekrardan kontrol edilmesini istiyorum. Ben öyle bir program yüklemedim, yüklenildiğinden haberim yok. Hiçbir terör örgütüne veya gruba dahil değilim” diye konuştu.

"Emir geliyor o yüzden
birliği terk etmeyin, dedi"

Sanık Özel Kuvvetler Kurmay Başkanı İcra Astsubayı Fatih Uysal, 15 Temmuz günü normalde izinli olduğunu, araç muayenesi nedeniyle muayene istasyonuna gittiğini anlattı. Muayene esnasında Harekat Şube Müdürü Albay Ümit Bak’ın kendisini aradığını belirten Uysal, bir evrak üzerinde çalışması gerektiğini, evrakı bulamadığını bu yüzden de kendisini yanına çağırdığını söyledi. 11.30 sıralarında Ümit Bak’ın odasına gittiğini kaydeden Uysal, “Ümit Bak Albayımın odasına girdiğimde bilgisayarda bir şeyler yapıyordu. Bana ‘Öğleden sonra çok acil Zekai Paşa ile toplantıya gideceğim, daha sonra görüşsek iyi olur’ dedi. Ben de ‘Tamam komutanım’ deyip çıktım. Zekai Paşa’nın toplantıdan çıkması bekledik ondan önce çıkamayacağımız için. O yüzden emir astsubayı Oğuzhan Başçavuş’ aradık ve o bize toplantının 20.00’a doğru bittiğini haber verdi. Oğuzhan Başçavuş Zekai Aksakallı Paşanın konuta gideceğini bize söyledi. Biz de kışladan çıkmak için hazırlanıyorken Ümit Bak Albayım aradı ve ‘Bazı emirler geliyor o yüzden birliği terk etmeyin’ dedi. Biz de Turgay Astsubay ile beraber bekledik. 21.30 civarında Ümit Bak Albayım arayarak terör saldırısı ihtimalinin olduğunu söyledi. Apar topar bana bir M-16 silahı verdiler. Ben M-16’yı daha önce sadece fotoğraflarda görmüştüm” şeklinde konuştu.

Uysal, 6 astsubay ve 3 üsteğmen ile birlikte nizamiyeye gönderildiklerini ve orada görev aldıklarını söyledi. Daha sonra Yüzbaşı Volkan Vural Bal’ın nizamiyeye geldiğini ifade eden Uysal, Bal’ın önemli bir terör saldırısı olduğunu söylediğini, giriş çıkışların Ümit Bak’ın emri ile yasaklandığını anlattı. Uysal, daha sonra nizamiyeye sivil araçların geldiğini aktararak, “Volkan Vural Bal, kendisi sivil araçları karşıladı. Nizamiye bölgesini korumak için 32. Tabura alarm verilmiş ve takviye olarak istenilmiş. Araçların intikal ettiğini gördük. Kendisi karşıladı, kendisi konuştu. Ahmet Astsubay ile ben nöbetçi arkadaşlarla beraber içeride bekliyorduk. Nizamiyedeki arkadaşlarla sohbet ettik. Ben hep içeride durdum. Belli bir süre orada durduktan sonra bir grup sivilin bize doğru intikal ettiğini kameradan gördüm. Siviller nizamiyeye girmek için çalışıyordu. Sivillerin içeriye girmeye çalıştığını görünce nöbetçi amiri aradık ama nöbetçi amirimiz o esnada yerinde yoktu. Daha sonra Ümit Bak Albayın odasını aradık cevap vermedi, cebini aradık meşgul çaldı. Bir süre daha sivillerin girmeye çalıştığını izledik” ifadelerini kullandı.

“Sizi çözmekte zorlanıyorum"

Uysal’ın, terör saldırısı olabileceğinin kendilerine bildirilmesi üzerine sivil olarak gelen insanların saldıracağını düşündüğünü söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Ademoğlu, “Her gün Özel Kuvvetler Komutanlığına birileri gelip saldırıyor mu” sorusunu yöneltti. “Hayır öyle bir şey olmadı” yanıtını veren Uysal, tekrardan Ümit Bak’ı aradıklarını, sivillerin nizamiyeye girmeye çalıştığını söylediklerini ifade etti. Uysal, “Ümit Bak Albayım, ‘Zekai Aksakallı’nın emri var. Kesinlikle giriş, çıkış yasak’ dedi. Bunun üzerine bende gelen sivillerden birinin Kurmay Başkanımız olduğunu söyledim. Ümit Bak ‘Gelen personele ateş etmeyin, gerekirse havaya ateş edin’ emri verdi” dedi. Uysal’ın sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Ademoğlu, “Terör saldırısı olacaksa neden ateş etmiyorsunuz? Teröristse vurun. Ben sizi çözmekte zorlanıyorum. Siz havaya ateş etmeyi yeğliyorsunuz. Bunlar terörist ise böylemi davranacaksınız” diyerek tepki gösterdi.

“Bir kişiye bile ateş ettiysem beni idam edin"

Darbe yapacak bir insan olmadığını öne süren Uysal, Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına uygun yaşayan bir kişi olduğunu anlattı. Oğlunu da bu ilkeler doğrultusunda büyüttüğünü belirten Uysal, kendisinin tutuklanmasının ardından TSK’da pilot olan oğlunun da ihraç edildiğini söyledi. Uysal, “Bu kadar hizmet etmişim, her yerde görev yapmışım, emekliliğe de gelmiş birisiyim. Bir emre uymamdan dolayı suçlanıyorum. Böyle bir şeye alet olacağımı bilsem Zekai Paşanın emrini bile uygulamazdım. Ben darbe yapacak bir yapıda değilim. Kimseye bir mermi atmadım. Bir kişiye bile ateş ettiysem beni idam edin. Zaten M-16 silahını kullanmasını bile bilmiyorum” diye konuştu.

Uysal, yaşam felsefesinin Atatürk ilke ve inkılaplarına uygun olduğunu tekrarlayarak, “Benim çalıştığım yerde bir sürü rütbeli çocuklarını onların dershanesine gönderiyordu. Burada söylemek istemiyorum, bazı arkadaşlar birinin sesini duyduğu için ağlıyordu. Ben çocuklarımı onların dershanesine yollamadım. Hiçbir örgüte üye değilim. Ne dolarım var ne de başka bir şey. Atatürk’ün kurduğu TBMM’ye bomba atan da değilim. Sadece Ümit Bak Albayın verdiği emre uymak zorunda kaldım” şeklinde konuştu.

“Neden gözümden vuruyorsun?”

Uysal’ın savunması esnasında müştekilerden olan ve ÖKK’de gözünden yaralanan İsmail Oğuz’u simaen gördüğünü ancak kendisini tanımadığını öne sürdü. Söz isteyen İsmail Oğuz, “Ben seni çok iyi tanırım, sen de beni çok iyi tanırsın. Bunların dışarıda alacağı kişiler vardı. Biz gelince onlar orada kaldı. Biz olmasaydık onları alacaklardı. Beni bacağımdan vur, kolumdan vur. Neden gözümden vuruyorsun? Şu an benim bir gözüm görmüyor. Bu ekip koordinasyon ekibidir, dışarıdan gelen ekibi alan ekiptir. Bunlar beyin takımıdır” dedi.

Sanık Piyade Üsteğmen Fatih Rüştü Keten, 15 Temmuz’da ailesiyle birlikte İzmir’de tatilde olduğunu belirtti. İzmir Özdere kampının yakın çevresindeki tarihi yerleri gezmek için kamptan ayrıldıklarını anlatan Keten, tarihi yerleri gezmelerinin ardından Kuşadası’na gittiklerini, akşam saatlerinde bir akrabasının kendisini arayarak Gölbaşı tarafında bir patlamanın olduğunu söylediğini ifade etti. Daha sonra askeriyedeki yetkilileri aradığını söyleyen Keten, darbe girişimi olduğunu öğrendiğini kaydetti. Keten, Tabur Komutanının saat 3.30 sıralarında kendisini arayarak izinlerin iptal edildiğini söylediğini ifade ederek, “16 Temmuz günü saat 17.00’da Ankara’ya ulaştık. Böyle bir darbe girişimine kesinlikle katılmadığımı, o darbe esnasında nerede olduğumu arz ettim. Bu darbe girişimine fiilen katılmamışken, planlayıcı olduğum iddiasının ne kadar tutarlı olduğunu sormak istiyorum. Ankara’ya varma esnasına kadar haberleri takip ediyordum. Ben Ankara’ya gelene kadar birliğimiz hainler tarafından temizlenmişti. Daha sonra diğer darbecilere karşı operasyon listesi hazırlandı. Ben de operasyona katılacağım düşüncesiyle eşimle helalleştim. Karargaha girdiğim zaman nazikçe karşılandım. Daha sonra hiçbir soru sorulmadan ellerim bağlanarak alıkonuldum” diye konuştu.

Keten, odasında yapılan aramalarda bulunan 1 doların kendisine ait olmadığını savunarak, 16 Temmuz günü birliğe gittiğinde üzerinde 2015 yılında gittiği yurtdışı görevinden kalma 57 doların olduğunu söyledi. Nizamiyede yapılan aramalarda kendisinden alınan eşyalar ile ilgili tutanağı görmediğini kaydeden Keten, “Haftalar sonra odamda 1 doların bulunduğu söyleniyor. Bunu kabul etmiyorum. FETÖ ile bir ilgim, irtibatım yoktur. Hiç kimse ile örgütlü bir yapı içerisine girmedim. Terör örgütü üyesi iddiasında bulunulmasını asla kabul etmiyorum. Hiçbir safhasında yer almadığım hain darbe girişimi nedeniyle uzun süredir tutukluyum. Yüce mahkemenizden tahliyemi talep ediyorum” ifadelerini kullandı.

"TSK, 17-25 Aralık'tan sonra kaynıyordu"

Sanıklardan Piyade Üsteğmen Gökhan Mercan savunması sırasında değerlendirmeyi yaptı: 

"TSK, 17/25 Aralık'tan sonra kaynıyordu, kimse kimseye güvenmiyordu. Bunun en önemli kanıtı Zekai Aksakallı'nın ifadeleridir. O seviyedeki insanlar kimin FETÖ'cü olduğunu, kimin olmadığını biliyordu. Ki, darbeden kısa süre sonra 15 komutan tutuklandı. Kendi aralarında ne olduklarını biliyorlardı ki, ordunun yarısı içerde. Albay rütbesine kadar… Biz alt rütbelilerin yaşadığımız hal paranoya idi, amirlerimizin ne olduğunu bilmiyorduk. Hala da kimin ne olduğu belli değil, o paranoya hali devam ediyor."

"Sorguda kaburgamı kıran asker 1 ay sonra FETÖ'den tutuklandı"

Gökhan Mercan o gece ÖKK'da nöbetçi olan Volkan Vural Bal hakkında şu iddialarda bulundu:

"Beni Zekai Paşa'yı bilgilendir diye çağırdılar. Gittim, hemen elim kelepçelendi, işkenceyi anlatmayacağım, ailem burada. Volkan Vural Bal tanır, ama en büyük hınç, kin ve nefretle saldıran o oldu. Kaburgam kırıldı. Bu kadarını PKK'lılara yapmadık. 1 ay sonra kendisi tutuklandı. Bir şeyleri ispatlamaya çalışır gibiydi. Kanaatim belli bir saate kadar onların yanında hareket ettiğidir. Nizamiyenin kara kutusunun da Volkan Vural Bal olduğuna inanıyorum."