Gündem

AKP Sözücüsü Ömer Çelik: Bir yerde FETÖ borsası varsa açıkça üzerine gidelim

16 Temmuz 2019 15:05

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, 15 Temmuz darbe girişiminin 3. yıl dönümünde TBMM'de yapılan özel oturumda CHP Grup Başkan Vekili Engin Özkoç'un konuşması sırasında çıkan tartışmaları gündemine taşıdı. Özkoç'un sözlerini, "talihsizlik" ve "ahlakla bağdaşmayan bir konuşma" olarak değerlendiren Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugünkü grup toplantısında iktidara yönelik ifade ettiği 'FETÖ borsası' sözlerine de yanıt verdi. "Hepimiz darbe girişiminin siyasi ayağını merak ediyoruz. Ortaya çıkarılsın" diyen Çelik, "Bir yerde bir FETÖ borsası varsa çıkıp net şekilde ortaya koysun, hep birlikte üstüne gidelim" diye konuştu.

TIKLAYIN - TBMM'de '15 Temmuz' özel oturumunda gerginlik

Çelik'in açıklamasından bölümler şöyle:

Dün 15 Temmuz darbe girişimine milletçe direnişimizin yıl dönümüydü. Çok önemli bir gün. Millet olma hassasiyetimizin 15 Temmuz'daki bu darbe girişimine karşı direnişte bu çağa cevap verecek şekilde nasıl yenilendiğini ortaya konulduğunu gördük. Bu ihanet çetesine karşı gösterilen direniş, bir millet olarak demokrasimize verdiğimiz önemi bir kez daha dünyaya göstermiştir. Her yıl dönümünde bir yandan acılarımız tazelenirken bu direnişi tekrar tekrar anıyoruz. 

Maalesef dün FETÖ'nün lanetlenmesi gereken, yüce milletin direnişinin bir kez daha selamlanması gereken bir günde CHP Sözcüsü çıkmış Cumhurbaşkanımızı hedef alan, son derece talihsiz ve ahlakla bağdaşmayan bir konuşma yapmıştır. Bu konuşma yeni bir safhaya geçildiğini gösteriyor. Çok uzun zamandır bir itibarsızlaştırma siyasetinin peşinde koşanlar, 15 Temmuz darbe girişimine tiyatro diyenler şimdi görünüyor ki tiyatro söyleminden vazgeçmiş, şaşırtma siyasetine doğru yönelmişlerdir. Bir analiz yapılsa bir cümle ile FETÖ'ye değiniyorlar, ondan sonra geriye kalan 20-50 cümle ile seçilmiş Cumhurbaşkanı'nı suçlamaya devam ediyorlar. Maalesef son derece talihsiz bir konuşmayla bu ahlak dışı ifadeler ortaya konulmuştur. Bunun adı esasında FETÖ'ye karşı bütün bir duruşun yeniden  güncellenmesi gereken bir günde, bu direnişin yeniden anılması gereken bir günde, FETÖ'ye birkaç cümle ile değinip, daha sonra  meşru Cumhurbaşkanını hedef almak siyasi bir sabotajdır. Bu yeni bir safhaya geçildiğini gösteriyor. 15 Temmuz'a tiyatro diyenler bunun milletten tepki aldığını görünce bu şekilde bir siyaset kurgulamaya başladılar. 

O gece, yüce Meclis'te bütün parti milletvekilleri vardı. Çok saygılı CHP'li milletvekilleri de vardı, onları tenzih ediyorum. Ama genel başkanlarının ve sözcülerinin maalesef sistematik bir şekilde bu sabotaja imza attığını görüyoruz. Tabii ki CHP'ye gönül  veren vatandaşlarımız bu değerlendirmelerimizin dışındadır. O gece özel bir tim gönderilerek Erdoğan'ın hayatına kast edildi. Ama siz şimdi tutacaksınız içinize sindiremediğini bu demokrasi mücadelesini hafifletmek için Sayın Cumhurbaşkanını öldürmeye tim gönderildiği halde tutup her konuşmanızda Erdoğan'ı hedef alacaksınız. Bunun şundan bir fakrı yok; ilk bu olay olduğunda biz dünyadan ne mesaj gelecek diye beklerken, Avrupa'dan gelen mesaj Mısır'daki darbede ortaya konulan mesajın aynısıydı. Ne diyorlardı? Taraflara itidal tavsiye ediyoruz. Meşru hükümeti yok etmek isteyenle meşru hükümeti, katille onun hedef aldığını aynı safa koyuyor. İki meşru odak varmış gibisinden taraflara itidal tavsiye ediyor. Tabii bu cümlenin devamı vardır bu başka olaylarda görünür; derler ki taraflara itidal tavsiye ettikten sonra darbeciler iş başına geldiğinde yeni yönetimle çalışmak için büyük bir heyecan duyuyoruz denir. Bu konuda Avrupa Birliği'de büyük eleştiriler yapmıştık. Maalesef darbe girişiminin 3. yıl dönümünde yine bir açıklama yaptılar. O geceyi çok iyi hatırlıyoruz, Türk halkı ile dayanışmamız sorgulanamaz. Açık ve net bir şekilde AB'nin bu  darbe girişiminin adını koyarak kaçınmasındaki soru işaretleri artarak devam etmektedir. 3 yıl geçmiş adını koyarak darbecileri kınamıyorlar, sadece Türk halkı ile dayanışmamız sorgulanamaz' gibisinden retorik bir genel cümle ile geçiştirmeye çalışıyorlar. Maalesef bunun iç siaysetteki karşılığı CHP Genel Başkanı ve sözcüleri tarafından yerine getiriliyor. 

İlk başta 15 Temmuz'a darbe girişimi derken, 20 Temmuz'da hukuk içerisinde alınmış. AİHS'de cevaz verdiği bir konuyu bile OHAL'i bile darbe olarak ifade ederek itibarsızlaştırmaya çalıştılar. FETÖ'ne bir cümle ile değinerek sürekli hükûmete saldırmaya çalıştılar. CHP'nin siyasi tarihinin temel yaklaşımı budur. Katille kurban arasında yer değiştirme siyasetidir bu.

Şunun adını net bir şekilde konulması lazım;  Cumhurbaşkanımıza sık sık diktatör diye ifade ediyorlar; diktatörlerin temel özelliği kendi halklarından  korkar, tankın, tüfeğin arkasına saklanırlar. O gün sayın Cumhurbaşkanımız kendisi o gün vatandaşlarımızı sokağa çağırdığı gibi kendi hayatını da tehlikeye atarak İstanbul'a inmiş ve bu direnişe başkanlık etmiştir. En azından bunu altını çizeler. Fakat buna değinmekten kaçınan bir tutumları var. Şimdi CHP Genel Başkanı çıkmış 'yürekli bir savcı yok mu?' diyor. Marmaris'te Cumhurbaşkanımıza yapılmak isteneni yargı vesayeti yoluyla devam ettirmeye çalışıyor. Bu utanç verici bir şeydir. Hem de bunu 15 Temmuz'un yıl dönümünde yapıyor.

Bütün bu şaşırtma siyasetine, siyasi sabotaja en güzel cevap dün gece Atatürk Havalimanı'nda milletimizle buluşmayla konulmuş oldu. FETÖ ile mücadeleyi bir devlet politikası haline getiren Erdoğan'ın başkanlığındaki kararlar manzumesidir. Sayın Cumhurbaşkanımız bu mücadelenin liderliğini yürütmektedir. Şimdi FETÖ'nü devletin bütün unsurlarından temizlemek için ortaya konulan bu siyaset ortadayken, 15 Temmuz yıl dönümünde Erdoğan'ın hedef alınmasının neye hizmet ettiği bizim açımızdan açıktır. Milletimiz de bunu görmektedir. Maalesef aynı mantığı aynı şekilde devam ettirmeye çalışmaktadırlar.

Yassı ada zihniyetini yeniden diriltmeye çalışıyorlar. Bütün bunların sivil toplum örgütü olmaktan çıkıp net bir şekilde terör örgütüne dönüştüğü ortaya çıktıktan sonra kendileri değil miydi onlara destek verenler, onların arkadaşları değil miydi?

Sayın Kılıçaroğlu bugünkü grup konuşmasında da söylüyor; FETÖ'nün siyasi ayağı ortaya çıkarılsın diye. Çıkarılsın. Meclis soruşturması diye bir şeyden bahsediyor. Şimdiye kadar FETÖ unsurları askerden, polisten temizlenirken bu yürütmenin iradesi sayesinde olmuştur. Sürekli yürütmenin ayrımından bahsediyor fakat yürütmenin yapması gereken bir işi Meclis'e havale etmeye çalışıyor. şimdiye kadar bunlar Meclis soruşturmasıyla mı oldu? Tabii ki gazi meclisin verdiği destek paha biçilmez bir kıymete sahiptir. Fakat burada da meseleyi komisyona havale etme, meseleyi sulandırma gibi bir  tavır içinde olduğu; aslında Yüce Meclis'in mekanizmalarını da istismar etmek anlamına gelecek bir tutum içerisine girdiği görünüyor. Yüce Meclis'in her soruşturması tabii ki çok kıymetlidir. Ama Kılıçdaroğlu'nun bunu burada iyi niyetle söylemediği şimdiye kadar ortaya koyduğu tavırdan  bellidir. Kılıçdaroğlu diyor ki bu darbe girişiminin başbakanı kimdir? Evet hepimiz merak ediyoruz bun. Bir gün ortaya çıkacaktır. Hükumet yürütme devletin bütün aygıtları bunun ortaya çıkması için elinden gelen gayreti gösteriyor.

Şunu sorgulanması gerekir; MİT TIR meselesinde Türkiye'nin Suriye'ye bakan gözü kapatılmak istenirken, devletin  Ortadoğu'daki çıkarları kötürümleştirilmek istenirken o meseleye hangi siyasiler destek vermiştir? O meselenin basın propagandasını kimler yapmıştır? Siyasi olarak bir eleştiri yapılacaksa kimlerin yapması gerektiğini söyleyeyim ben. 15 Temmuz gecesi hükümet ortadan kaldırılmak istenirken, kimlerin önünde tanklar çekilerek yol vermesi söz konusu olmuştur? Ben bu şekilde bir polemik üretmek istemiyordum ama kendi kullandıkları mantığı kendilerine çevirirsek o zaman şunun cevabını verecekler: Niçin bütün siyasiler öldürülmek istenirken sadece bir kişi için tanklar geri çekilerek bu yolu açmıştır? Kimseyi suçlamıyoruz ama herkesin hesap vermesinden bahseden kişinin böyle bir konuda söyleyecek bir sözü yok mudur? Kendisine neden güvenli bir çıkış oluşturulduğuyla ilgili söyleyecek bir sözü yok mudur?

Eğer bu siyasi muhasebe yapılacaksa herkesin önce kendisinden başlaması gerekir. Devlet içerisinde kadrolaşmaya başladığı görüldüğünde bu mücadeleyi her şekilde vermiş bir kadroyuz. Bunun bir devlet politikası olarak kurumsallaşması Cumhurbaşkanımız sayesinde olmuştur. En azından yiğidi öldür hakkını yeme Anadolu söylemine riayet etmelerini beklerdir.

Öyle şeylerden bahsediyorlar ki sanki Ak Parti döneminde başlamıştır! Bu kadrolaşma faaliyeti işgal girişimi olduğu anlaşıldığı andan itibaren tutum alınmıştır.

Hiç kimseye karşı suçlamada bulunmuyorum ama CHP'nin yürüttüğü mantığı kendi sonuçlarına ulaştırırsak varılacak sonuç budur. Siyasi ayak olarak MİT TIR'larına kimler destek verdi?

20 Temmuz'a darbe diyorlar. Eleştirileri olabilir, yanlış yapılan yer varsa tabii ki düzeltilmeye çalışılacaktır ama siyasi eleştiri ile siyasi karşılıkla siyasi sabotaj arasında fark vardır. Dün geldiğimiz nokta bu açıdan geldiğimiz noktayı göstermiştir.

Söylem analizi yapılsın, akademisyenler, gazeteciler bir araştırma yapılsın. FETÖ'den kaç cümle ile bahsedip ardından Cumhurbaşkanımız hakkında kaç cümle kullanmıştır bakılsın. 

Keşke demokrasi değerlere sahip çıkma konusunda daha derin bir siyaset ortaya konulsa. Bir yerde bir FETÖ borsası varsa çıkıp net şekilde ortaya koysun, hep birlikte üstüne gidelim.

Tabii ki FETÖ ile mücadele sadece bugünle sınırlı değildir, sonuna kadar devam edecektir. Müthiş (!) analizler dinledik bugün yine. Bir yandan darbelere karşı olduğumuzdan bir yandan da darbe yapanlarla barışmamızı söylüyorlar. İhvan ya da başka bir grup demokratik yollarla siyaset yapıyorlarsa onların hakkını koruruz. İhvan kardeşliği diye eleştirdiğiniz şey aslında kendi yaptığınız ihvan düşmanlığının örtülü halidir.

Mısır'da ihvan konusunda gösterdiğimiz hassasiyeti dünyanın başka yerleri için de gösteriyoruz. Önemli olan samimi bir tutum ortaya koymaktır.

Fatih ve Yavuz gemimiz görev yapmaya devam edecek. KKTC'nin ruhsat verdiği alanlarda halklarımızı korumaya devam edeceğiz.

SORU - CEVAP

Sayın Erdoğan Mehmet Şimşek ile görüştü mü? Bu kapsamda Abdullah Gül ve Davutoğlu ile görüşme yapacak mıdır? Cemil Çiçek, 'yeni parti eskinin yapamadıklarını gerekçe göstererek deveye girmeye çalışıyor" diyor. Ne dersiniz?

Cemil Bey ne kastetmiş ona sormak lazım. AK Parti içinde, bütün bunlarda siyasi ilkelerimizin yeni gelişen bir takım olgulara göre nasıl gelişebileceği, kazanımlarımızı nasıl pekiştirebileceğimiz şekildeki mekanizmaları en güçlü şekilde çalıştırmaya devam ediyoruz. Arkadaşlarımızın değerlendirmelerini geniş bir kapsamda ele aldık, ama tam anlamda Cemil Bey ne diyor ona sormak lazımdır.

Cumhurbaşkanımızın kime randevu verdiğini özel kalemi bilir. Mehmet Şimşek Bey ile görüşmenin içeriğini bilemiyorum.Şimşek değerli bir arkadaşımızdır ama bu görüşmeyi teyit edecek kişi ben değilim.

FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmalarında AKP ve CHP arasında çok fazla suçlama duyuyoruz. Ali İhsan Yavuz sandık başkanlarının akrabalarının FETÖ'cü olduğunu ifade etmişti. CHP'de AKP'li bakanın kardeşinin FETÖ'cü olduğunu söylemişti. FETÖ'nün siyasi ayağı ile ilgili somut bir süreçte atılması beklenen bir adım var mı?

Karşımızda bir terör örgütü var. Biz bunları tespit edince içimizde, bunları ayıkladık. Bütün alanlarda bunları ayıkladık. Parti olarak kendi içimizde bu mücadeleyi sürdürdük. Her türlü ayağı ortaya çıksın tabii. Siyasi ayakla ilgili düşündüklerimizi uzaklaştırdık. Burada Meclis'te soru önergesi açılmaması akamete uğradığı gibi sunuluyor. Bundan sonra ne mekanizma kurulacak diye bir şey yok mücadele devam edecek. Sırf siyaset yapmak için bir arkadaşımıza o kişilerin terör örgütleriyle ilişkisi ortaya çıkmadan gidip onunla görüşmüştün gibisinden bir şey yapılıyor. Bunun sonu yoktur.

Nijerya'daki Türk gemisine ilişkin çalıştığınızı ifade ettiniz ama kaç Türk'ün  kaçırıldığına ilişkin net bir rakam var mıdır? 

Şu anda odaklandığımız şey gemideki kardeşlerimizin hayatını kurtarmaktadır. Bununla ilgili başka bir bilgi vermeyeyim. Spekülasyona yol açmayalım. Sonuç alana kadar bu konuyu bu şekilde geçelim.