Gündem

Odatv davasında Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu tahliye oldu

Barış Pehlivan, TÜBİTAK raporu geldikten sonra mahkemenin tahliye taleplerini reddetmesi ve tutukluluğun devamına karar vermesini de eleştirerek, "Siz bana düşman mısınız sayın başkan?" dedi.

14 Eylül 2012 23:42

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, Odatv davası kapsamında tutuklu yargılanan gazeteciler Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu'nun tahliyesine karar verdi.

Gazeteciler Soner Yalçın, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan ile Yalçın Küçük'ün de aralarında bulunduğu 5'i tutuklu 13 kişinin yargılandığı Odatv davasının 13. duruşmasında tahliye çıktı. Bu arada, tahliyelerin ardından davada tutuklu sayısı 3'e düştü. Öte yandan, mahkeme heyetinin 2 tutuklu sanığın tahliye edilmesine ilişkin kararı okuduğu sırada, tahliye edilen Terkoğlu ve Pehlivan'ın yakınları ile arkadaşlarının sevinç çığlıkları attıkları görüldü. Gazetecilerin yakınlarının gözyaşı döktüğü gözlendi.

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nın büyük salonunda yapılan duruşmaya, tutuklu sanıklar eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, gazeteciler Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ile Yalçın Küçük katıldı. Tutuksuz yargılanan Nedim Şener, Ahmet Şık, Muhammet Sait Çakır, İklim Ayfer Kaleli, Ahmet Mümtaz İdil, Şükrü Doğan Yurdakul, Müyesser Yıldız ile Coşkun Musluk da duruşmada hazır bulundu.

Duruşmaya, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, milletvekilleri Oktay Ekşi, Haluk İyidoğan ve Celal Dinçer ile partinin İstanbul il yöneticileri, gazeteciler Ahmet Hakan, Ayşenur Arslan ve Uğur Dündar ile sanatçılar Tarık Akan, Bedri Baykam ve Orhan Alkaya da izleyici olarak katıldı.


Ek rapor istendi


Savcının talebini kabul eden heyet, TÜBİTAK'a yazı yazılarak, "davaya konu belgelerin virüs yoluyla bilgisayarlara gönderildiği veya gönderilmediğinin tespit edilemediği, yeniden inceleme yapılması, bu hususun bilimsel ilkeler ışığında daha net ifadelerle tespitinin mümkün olup olmadığının yeniden değerlendirilmesi, tespit edilememesi durumunda ise sebebinin ayrıntılı bir şekilde belirtilmesinin istenilmesi" konusunda yeniden ek rapor alınmasına ve bilirkişilere 20 gün süre verilmesine hükmetti.

Heyet, tutuklu sanıklar Soner Yalçın, Yalçın Küçük ve Hanefi Avcı'nın, atılı suçların vasıfları, sanıklardan ele geçirilen dijital veri ile diğer delillerin içeriği, iletişim tespit ve fiziki takip tutanakları, kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunması, dosyaya sunulan görüş yazılarının bilimsel mütalaa olarak değerlendirilmesi ve hukuk tekniği açısından bilirkişi raporu olarak kabul edilememesi, TÜBİTAK raporunun dosyaya sunulması, rapora göre kuvvetli suç şüphesinin devam etmesi, bir kısım tanık beyanlarının henüz alınamaması, sanıklarla ilgili suçların CMK'nın 100/3-a maddesinde belirtilen suçlardan olması ve isnat edilen suçlara göre yeni yürürlüğe giren 6352 sayılı yasa kapsamında koruma tedbirlerinin uygulanmasının bu aşamada yeterli olmaması dikkate alınarak, bu hallerinin devamına karar verdi.

Duruşma, 16 Kasım 2012'ye ertelendi.


'Bizi 3 gün yargılayın, verin cezamızı, suçumuz yok'


Odatv davasının bugün görülen duruşmasına Yalçın Küçük'ün savunmaları damgasını vurdu.

Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci TÜBİTAK raporunun mahkemeye geldiğini belirterek rapora karşı beyanları almak üzere sanıklara söz hakkı verdi. İlk olarak konuşan tutuklu sanık Yalçın Küçük, "Mamak'ta, Silivri'de, DGM'de yargılandım, hapis yattım. Çok şükür yatmadığım cezaevi kalmadı. Siz bizi suçsuz olarak yargılıyorsunuz. Bizi 3 gün yargılayın. Verin cezamızı. Bizim suçumuz yok" dedi.


'Bir tek beni ben yönetemiyorum'


Ellerindeki kağıtları mahkeme heyetine gösteren Küçük,"Bunları görüyor musunuz? Bunlar sizin iddianameniz. Ergenekon'u, PKK'yı, Odatv'yi ben yönetiyorum. Beni hafife almayın. Öcalan'ı da ben yönetiyorum. Bir tek beni, ben yönetemiyorum" dedi.


'Genelkurmay Başkanı tutuksuz yargılanmalı'


Odatv ve Ergenekon davasına dikkat çeken Küçük, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuksuz yargılanması gerektiğini belirtti. Küçük, "Toplamışlar bütün subayları. Hepimiz içerdeyiz. Siz nasıl düşünüyorsunuz, bunu bilemeyiz" diye konuştu.


'Beni erkeklere de sevdirmeye başladınız'


Gazeteci Ahmet Hakan'ın "Yalçın Küçük'ün bu davada birinci adam olduğunu bana inandıramazsınız", Ertuğrul Özkök'ün ise "Bu çılgın adamı sevmeye başladım" dediğini belirten Küçük, "Beni erkeklere de sevdirmeye başladınız" diye konuştu.


'Türk kavminin ilk öğretmeniyim'


İfadesinde PKK lideri Abdullah Öcalan'la ilgili de Küçük, "Abdullah Öcalan demiş ki, 'Yalçın Küçük'ün her sözünü duyduğum zaman şimşekler çakıyor'. Siz de çakmıyor mu? Sizi tenzih ediyorum. Kimin ne zaman tutuklanıp tahliye edileceğine merkezi bir planlama ile karar verileceğine inanıyorum. Siz ise kendiniz karar vereceğinizi düşünüyorsunuz. Ama sizi tenzih ederim. Karar vicdandır. Beni nasıl tutuklu tutuyorsunuz? Savcı bey bir kez okuyun iddianameyi. Bu iddianame de Abdullah Öcalan'ı, PKK'yı yönettiğim söyleniyor. Bunu ciddiye alamazsınız. Bu Türk kavminin ilk öğretmeniyim ben, beni çıkartın" ifadelerini kullandı.


'Siz bana düşman mısınız sayın başkan?'


Barış Pehlivan, TÜBİTAK raporu geldikten sonra mahkemenin tahliye taleplerini reddetmesi ve tutukluluğun devamına karar vermesini de eleştirerek, "Tahliye talebinin reddi kararınızın gerekçesinde kaçma şüphesi yok, delil karartma şüphesi yok ve delillerin toplanmış olduğu belirtiliyor. O halde ben neden hala tutukluyum. 'Adli kontrol yeterli değil' diyorsunuz. CMK'da adli kontrol için süre sınırı kalkmadı mı? Hangi vicdani hukukla tutuluyorum burada? Onlarca cinayet, tecavüz tutuklusu özgürlüklerine kavuştu. Ben ne kadar da suçluymuşum. Siz bana düşman mısınız sayın başkan?" şeklinde konuştu.

Pehlivan'ın, benzer suç kapsamında yargılanan Müyesser Yıldız'ın tahliye olduğunu hatırlatması üzerine, Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci ise "Bakın, Müyesser Yıldız'ı bıraktık, hata ettik herhalde. 'Bilgisayarın virüslü olduğunu düşünüp bıraktınız' diyorsunuz. Olayı şahsileştirmeyin. Yalçın bey de buna itiraz etti" ifadelerini kullandı.

Başkan Ekinci ayrıca, "Biz kimseye düşman değiliz. Delillere bakıyoruz. Virüs varsa, bütün gayretimizle bunun peşindeyiz. Biz kimseye düşman olamayız. Size hiç olamayız" şeklinde konuştu.


Hanefi Avcı: Ben o tarihte zaten, tutukluydum


Tutuklu sanık Hanefi Avcı da kendisiyle ilgili dosyada 2 belge bulunduğunu belirterek, "6 ay önce yayınlanmış bir kitabın tavsiyesi Müyesser Yıldız'a gönderilebilir mi? Kitabın revizyon numarası bile bende. 'Kitabın taslağı, Odatv'ye geldi, düzeltildi, sonra da basıldı' deniliyor. 14 Şubat 2011'de Odatv'ye gelemez, çünkü kitabım çoktan basılmıştı. Herkes gözaltına alınmışken, kitabın 14 Şubat'ta Odatv'ye gönderilme şansı yok. O tarihte zaten ben de tutukluydum" diye konuştu.

Ortada kendisine atılan iftiraların delili olduğunu ve TÜBİTAK teknik raporuyla dosyaların bilgisayarlara iftira amacıyla yayıldığının kanıtlandığını savunan Avcı, Odatv'de ele geçirilen kitapla kendi yayınlattığı kitap arasında bir benzerlik olması için bin tane değişiklik yapılması gerektiğini söyledi.

Bilgisayarlara 6 tane virüs saldırısı olduğunu ve ilk 3'ünün başarısız saldırılar olarak kaldığını ifade eden Avcı, "Bu saldırılar, uzaktan bilgisayarı yönetme yöntemiyle olmuş. Emniyet, bu saldırıların hepsini kaydeder. Hemen saldırıları kontrol ederek, 'burada virüs var' demesi gerekir, uyarır. Bilgisayarların kayıtları halen sizlerde. Emniyet izlerken bunları görmüş olmalı ama bunları söylemiyorlar" dedi.18 aydır tutuklu olduğunu belirten Avcı, tahliyesini istedi.


'Sokrates ile aynı kaderi paylaşıyorum'


Tutuklu sanıklardan Soner Yalçın da Türkiye'nin sancılı bir süreçten geçtiğini ve toplumun korkularla birlikte ahlaki bir çürüme yaşadığını savunarak, "Hep güçlünün yanında olan otoriter yasalcılık, toplumsal yaşamı, barışı ve az gelişmiş olan siyasal kültürü mahvediyor. Özel yetkili mahkemelerin özel ceza hukuku, hukukun üstünlüğünü toplumdan kopardı. Adil yargılama yok artık" dedi.

Ünlü düşünür Sokrates'in, "Yanlış yapmaktansa, (yanlışa) maruz kalmayı tercih ederim" sözünü örnek veren ve Sokrates'in haksızlığa maruz kaldığını savunan Yalçın, 2 bin 500 yıl sonra Sokrates ile aynı kaderi paylaştığını, haksızlığa maruz kaldığını ve bunun devam ettiğini öne sürdü.

TÜBİTAK raporunun kesinlik içeren bir tek cümlesi olmadığının ve raporda "kesin bir yargıya varılamamıştır" ifadesinin kullanıldığının altını çizen Yalçın, tahliye kararı vermeyen mahkemeyle ilgili de "Rapor böyle yazıyorken, siz nasıl kesin bir yargıya varıyorsunuz? 'İki bayram arası tahliye olmaz' derseniz, adalet daha inandırıcı olurdu" ifadesini kullandı.


Barış Terkoğlu: Emniyetçiler neden gelmedi

 

Tutuklu sanıklardan Barış Terkoğlu da iddianamede kendisiyle ilgili "onu-bunu yazdı" suçlamasından başka bir şey olmadığını ve mahkeme heyetini bir kez daha iddianameyi okumaya davet ettiğini belirterek, "Bunları niye yazdın?' diye sormak, ağır ceza hakimlerine yakışıyor mu? Göstersinler, yalan söylediğim için yargılanmaya razıyım. Yalan delil üretmekle suçladığımız emniyetçiler, neden gelmediler buraya. Çünkü ben buradayım suçlanan olarak" dedi.

Gazetecilik faaliyetlerinin suç kapsamına sokulduğunu ve TÜBİTAK raporunun hiçbir yerinde bulunmadığını aktaran Terkoğlu, "Hangi sayfada yazılanlar nedeniyle 2 yıldır içerideyim. Gösterin, 200 sene yatmaya razıyım. Açılmamış dosyanın davası mı olur? Hukuktan, adaletten çoktan vazgeçtim. Artık, 'insaf' diyorum. En kötüsü, yasayı adamına göre uygulamaktır" ifadesini kullandı.


Başkan Ekinci: Bilirkişiysen raporunu tam yaz yani


Duruşmada TÜBİTAK raporuna ilişkin söz alan sanık avukatları, müvekkillerinin tahliyesini istedi. Tutuklu sanık Yalçın Küçük'ün avukatı Hasan Fehmi Demir, TÜBİTAK raporunun çelişkili olduğunu ve Türk yargı sisteminde şüpheden sanığın yararlanması gerektiğini belirtti. Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci de araya girerek, "Bilirkişiysen raporunu tam yaz yani. Yarım yamalak yazma. 'Bu dosyalar virüsle gönderildi' de. Yüzde 100 diyemiyorsan da yüzde 99 diyebilirsin. Sorun buradan kaynaklanıyor. Biz bilgisayar mühendisi değiliz. Tabii ki mahkeme takdir hakkını kullanacaktır. Ama bir şey varsa net söyle" ifadesini kullandı. Başkanın bu sözleri sonrasında avukat Demir ise "O zaman savcı bu iddiasını ispatlasın" diye konuştu.

Taleplere ilişkin görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen, TÜBİTAK raporunda çelişkiler bulunduğunu belirterek, bu çelişkilerin giderilmesi amacıyla TÜBİTAK'tan ek rapor düzenlenmesinin istenmesini talep etti.

Savcı Çimen, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına hükmedilmesini de istedi.

Duruşmaya, ara karar verilmek üzere ara verildi.


Kalemlerini bıraktılar


CHP milletvekilleri, gazeteciler ve sanatçıların da aralarında bulunduğu bir grup, duruşmadan önce adliyenin önünde toplanarak, "kalem bırakma" eylemi yaparak, sanıkların serbest bırakılmasını istedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, CHP milletvekilleri Oktay Ekşi, Haluk İyidoğan ve Celal Dinçer, partinin İstanbul il yöneticileri, gazeteciler Ahmet Hakan, Uğur Dündar ve Ayşenur Arslan, sanatçılar Tarık Akan, Bedri Baykam ve Orhan Alkaya'nın da aralarında bulunduğu gruptakiler, tutuklu gazetecilerin fotoğraflarının olduğu dövizleri yere bırakarak, "Zindanlar boşaltılsın, gazetecilere özgürlük" pankartı açtı.

Burada bir açıklama yapan gazeteci Ayşenur Arslan, "Medya Mahallesi'nin ablası olduğum için benim konuşmam istendi. Bu da bana bir aile olduğumuzu, daha doğrusu olmak zorunda olduğumuzu hatırlattı. Biz gazeteciler, bu pankartın arkasında fotoğraflarımızda, yerde olmamalıyız. Siz kameraman ve muhabir arkadaşlarımızın yanında olmalıyız. Gazeteci olarak durmamız gereken yer o" diye konuştu.

Cezaevlerinde tutuklu olarak yıllardır ceza çeken arkadaşlarının durumunu anlatabilmek için geldiklerini ve aslında durumun çok net olduğunu belirten Arslan, davada bazı sanıkların tahliye edilmesini beklediklerini ifade etti.

Arslan, "Umarım bugün arkadaşlarımızın bir bölümünü almak için yine Silivri'de olacağız. Yine hoplayıp zıplayacağız. Sonra içerde kalanları almak için burada buluşacağız. Yine Silivri'ye gideceğiz. Soner içerde benim için değil, bizim için yatıyor. Ben konuşmayayım diye yatıyor. Barış Terkoğlu sizin için yatıyor. Siz konuşamayın diye yatıyor. Bunu bilmek, gazeteciliğimizi bilmek ve gazeteciliğimizi sonuna kadar savunmak için buradayız" şeklinde konuştu.

Gazeteciler, açıklamanın ardından ellerindeki kalemleri, yerde bulunan pankartın üzerine bırakarak, gazetecilerin tutuklu olmasını alkış tutarak protesto etti.


'Adalet ambalajına sarılmış mahkemeler'


Duruşmaya verilen kısa arada ise, CHP'liler davaya ilişkin basın açıklaması yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Türkiye'de yurtseverlerin, aydınların, özgür düşünen herkesin herhangi bir şekilde komploya kurban gittiğini söyledi. Tezcan, "32 yıl sonra bile 12 Eylül mantığının ağırlaştırılmış bir şekilde devam ettiği günleri yaşıyoruz. Kurgulanmış mahkemelerde kurgulanmış davalar da Türkiye'nin aydınları peşinen mahkum edilmiş durumda. Türkiye'de adalet ambalajı içine sarılmış ama gerçekte adaletin temsilcisi olamamış mahkemeler tarafından, devlet terörünün fiilen uygulandığı günleri yaşıyoruz" dedi.