T24 - Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla hükümete ve Kandil’e seslenerek, “Benim yapacaklarım bitti. Bundan sonra benim rolümü sürdürmem için sağlık, güvenlik ve özgür hareket alanının sağlanması gerekiyor. Artık bunlar olmadan hiçbir şey yapmıyorum” dedi. Öcalan, İran’ın PKK’nın diğer bir kolu olan PJAK’a yönelik operasyona ilişkin olarak “bölgesel boyutta bir saldırı” dedi. Öcalan, İran’ın operasyonunu “İran Kürt özgürlük damarını kökten bitirmek istiyor, çok tehlikelidir” diye belirtti.
Abdullah Öcalan'ın avukatlarına 27 Temmuz Çarşamba günü yaptığı belirtilen açıklamalar ANF'de yer aldı. Öcalan'ın sağlığıyla ilgili olarak, "Sağlığımı soranlara şunu söyleyebilirim, sorunlarla boğuşuyorum, nasıl boğuştuğumu sorabilirler. Önemli olan bizim bu boğuşmadan nasıl bir sonuçla çıkacağımızdır" dediği belirtildi.
İran'a ağır eleştiri
İran'ın Kandil'e saldırısını ağır sözlerle eleştiren Öcalan, "Türkiye İran'ı sahaya sürüyor ama İran tehlikenin farkında da değil. İran tehlikeli oynuyor, Türkiye'de bunu anlayacak kimse yok. Hükümet, zaten onun derdi başka, gündemi başka, gününü kurtarma peşinde. İran burada durmayacaktır, Kürtlerden sonra Türkiye'yi de baskısı altına almaya çalışacaktır. Çünkü İran bölgede İsrail'e kadar hegemonyasını kurma peşindedir. Türkiye bunu anlamıyor, tehlikeli oynuyor" dedi.
"Kandil'deki siviller de korunmalı, ailelerin güvenliği sağlanmalı. Orada sivillerin zarar görmemesi sağlanmalıdır. Siviller gerekirse oradan çıkarılır" önerisinde bulunan Öcalan'ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
Her iki taraf da beni taşeron olarak kullanıyor
"Ben burada pratik önderlik yapamayacağımı, bu şartlarda bunu sürdüremeyeceğimi söylemiştim. Her iki taraf da bana bir şeyler söylüyorlar. Devletin-AKP'nin zaten ne yaptığı ortada. Her iki taraf da beni idare ediyor. Aslında bu bir şantajdır. Kandil beni taşeron olarak kullanıyor. Devlet de heyeti taşeron olarak kullanıyor. Her iki taraf da beni taşeron olarak kullanıyorlar.
'Benim yapacaklarım bitti'
Benim yapacaklarım bitti. Bundan sonra benim rolümü sürdürmem için sağlık, güvenlik ve özgür hareket alanının sağlanması gerekiyor. Artık bunlar olmadan hiçbir şey yapmıyorum. Bu şekildeki pozisyonum devlete de, Kürtlere de zarar veriyor. Bazıları da "Öcalan bu şartlarda orada yönetemez, yapamaz, içeriden pratik önderlik yapılamaz' diyordu. Doğru söylüyorlar. Bu koşullarda barış görüşmesi yapılamaz.
'Benim durumum Mandela'ya benziyor'
Benim durumum Güney Afrika'daki Mandela'ya benziyor. Durumum onunki gibidir. Desmond Tutu, Mandela'ya, "özgür olmadan bu işe girişmeyin, tehlikelidir' diyordu. Doğru söylüyordu. Ama sonra Mandela'nın önünü açtılar. Ben de özgür olmadan, özgür hareket etmeden bu barış işine girişmem, kalkışmam. Bundan sonra doğru değil. Biliniyor, Güney Afrika'da Mandela'ya gerekli koşulları sağladılar, o da rolünü oynadı.
'De Clerk rolünü oynayacak kimse yok'
Türkiye'de De Clerk (Güney Afrika'da siyahların özgürlüğüne kapı açan beyaz politikacı) rolünü oynayacak kimse de yok. Bırakın De Clerk'i, Erdoğan şu anda Çiller rolüne soyunmuş. Operasyon üzerine operasyon yapıyor. Heyet de üzerine düşeni yapmadı. KCK de üzerine düşeni yapmadı. Bu şekilde yol da alamıyoruz.
Ben her iki tarafın da işlerini kolaylaştırdım, onlara öneriler sundum, onlara çözüm yolunu gösterdim, protokoller sundum, işlerini kolaylaştırıcı adımlar attım. Daha ne yapayım? Daha fazlasını ayda yılda bir burada bir saat konuşarak mı yapacağım?
'Asker yerine polis ve Sri Lanka'
Hükümet, bitirmek için ne yapıyorsa yapsın; özel timleri, polisi devreye sokuyormuş, bilmem dört kuvveti bir kuvvete bağlıyormuş, üçüncü kuvvet yaratıyormuş, ne yapıyorsanız yapın. İşte dün başbakanlıkta yine zirve yapmışlar. Ne karar aldıklarını bilmiyorum. Ama bu şekilde ben yokum. İşte "Sri Lanka gibi olacak' diyorlar. Üç yüz uçağı kaldırıp Kandil'i bombalayıp bitireceklerini söylüyorlar, yapacaksan ne duruyorsun! Örgüt de hazırsa Sri Lanka olmadığını ispatlar o halde.
'Hükümete açık mektup'
Ben taşeronluk yapmayacağım. Heyete de söyledim, Erdoğan'a da çağrı yaptım. Gerillayı güvenli bir alana çekeceğim demiştim. Ama buna dahi imk'n tanımadılar. Ben daha ne yapayım. AKP savaş istiyor, çözüm istemiyor. Bu şekilde, Başbakanın o çokça değer verdiği anaların gözyaşları böyle dinmez. Anaların gözyaşını dindirmek için silahlı güçleri güvenli bir yere çekeyim diyorum, buna bile cevap vermiyorlar. Tersine her gün operasyonlar var, çatışmalar yaşanıyor, asker, gerilla ölüyor. Kanın aktığı yerde barış nasıl gelişir? Hükümete açık mektubumdur. Eğer gözyaşının dinmesini istiyorsanız, gerillayı güvenli bir yere çekmemin yolunu açın. Böyle yaparsanız bir hafta içinde çözeriz.
'Savaş gümbür gümbür geliyor'
Savaşın gümbür gümbür geldiğini bunu durduracak tek kişinin ben olduğumu söyleyenlere diyorum: Ben burada ayda yılda bir yaptığım bir iki saatlik görüşmeyle mi bunu başaracağım. Yapabiliyorsa bu koşullarda gelip kendileri yapsın. Bu koşullarda kim bir şey yapabilir. Öcalan'ın rolünü oynaması için Hükümetin adım atması lazım, irade göstermesi lazım. Onlar da üzerine düşeni yapmalılar. Hem bu koşullarda hem de tek taraflı nasıl olacak? Liberal aydınlara sesleniyorum, böyle şey olur mu? Herşeyi bana yüklüyorlar. Herşeyi benden bekliyorlar. Bu koşullarda ne yapabilirim? Elimde çözmek için sihirli bir değnek yok ki? Bir hayvanı dürtmek için bile elinizde bir değnek olmalıdır. Benim şu anki durumum, susuz bir havuzda yüzmeye benziyor.
'Bu koşullarda ben yokum'
Ben heyete de bu şartlarda daha fazla sürdüremeyeceğimi anlatmıştım. Heyetle herhalde bir kez daha görüşürüm. Bu kararımı onlara da anlatacağım. Bundan sonra her iki taraf anlaşabilirlerse anlaşsınlar. Bundan sonra bu koşullarda ben yokum. Kendi aralarında anlaşıyorlarsa anlaşırlar, savaşıyorlarsa savaşırlar, ben karışmıyorum.
' İsterlerse üç şartım var'
Benim rol almamı isterlerse üç şartım var; sağlık, güvenlik ve özgür hareket etme. Bu üç şartı sağlayabiliyorlarsa ben devam ederim. İki taraf da rolüm konusunda anlaşırlarsa, sağlık, güvenlik, özgür hareket alanı yaratırlarsa, rolümü oynarım. Bu şartları sağlayamıyorlarsa ben daha fazla devam etmeyeceğim.
Ben bir tek ananın dahi gözyaşının dökülmesini istemiyorum. Bir ananın gözyaşının dökülmesi bana acı veriyor. Türkiye kamuoyunun şunu bilmesini istiyorum. Ben Başbakan'a "çözüm için gerillaları bir yerde toplayalım', "sorunu hemen bir haftada çözelim' demiştim. Ama Başbakan'dan ses yok. Başbakan'ı itham ediyorum. Barış istemiyor, her türlü kolaylığı sağlamamıza rağmen barışa yanaşmıyor. Daha ne yapabilirim?
Bazı Kürt aydını geçinenler de hala sırtımdan geçiniyorlar, hala beni kullanarak varlar. Bazıları burada iken herşeylerini biz karşılıyorduk. Her türlü imkanı sağlıyorduk. Bunlar Avrupa'da da bizim sırtımızdan geçindiler. Şimdi de 13 yıldır benim sırtımdan yaşatıyorlar kendilerini. Hiç Birşey yapmıyorlar ama yine de bana saldırıyorlar. Şu anda bile sırtımdan geçiniyorlar. Bu sayede Türkiye'ye dönüyorlar ve hala bana saldırıyorlar! İki ucun yok etme temelinde birbiriyle mücadelesi doğru değildir.
-Bazı cezaevlerinin boşaltılarak tutsakların başka yerlere nakledildiğine dair haberler basında çıktı. Yeni bir KCK operasyonunun yapılabileceği belirtiliyor. Eskisinden çok daha kapsamlı, çok daha büyük operasyonlar yapabilirler. Daha kapsamlı askeri operasyonlar da yapabilirler. Bu durum da herşeyi daha içinden çıkılmaz hale getirecektir."