T24 - '12 Düet'teki 11 grup ve sanatçıyla birlikte konsere hazırlanan Nilüfer, konserden gelen geliri 'Aile içi şiddete son!' kampanyası kapsamından Acil Yardım Hattı'na aktarılmak üzere Aralık Derneği'ne bağışlanacak.
Hürriyet gazetesinden Emel Armutçu'nun "Tekrarlanmayacak bir konser benden söylemesi!" başlığıyla (6 Mart 2011) yayımlanan, Nilüfer'le yaptığı söyleşi şöyle:
Tekrarlanmayacak bir konser benden söylemesi!
Rock’çılarla birlikte yaptığı son albümü ‘12 Düet’teki 11 grup ve sanatçıyla birlikte bir konsere hazırlanan Nilüfer son derece heyecanlı. Bir daha bu kadar insanın bir araya gelmesinin zor olduğunu söyleyen sanatçı bu konsere hem tek olmasından hem de amacından dolayı özeniyor. Hürriyet Gazetesi’nin, ‘Aile İçi Şiddete Son!’ Kampanyası kapsamında düzenlenen konserin geliri Acil Yardım Hattı’na aktarılmak üzere Aralık Derneği’ne bağışlanacak.
Rock diliyle aile içi şiddete son!
Hürriyet Gazetesi’nin, ‘Aile İçi Şiddete Son!’ Kampanyası kapsamında üç yıldır düzenlediği konserler bu yıl Nilüfer ve son albümünde düet yaptığı 11 rock sanatçısı ve grubuyla devam ediyor. Tüm geliri Acil Yardım Hattı’na aktarılmak üzere Aralık Derneği’ne bağışlanacak olan konser, her yıl olduğu gibi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde, 9 Mart’ta İstanbul Kongre Merkezi’nde yapılacak. Konserde Nilüfer’e Şebnem Ferah, Hayko Cepkin, Yüksek Sadakat, Gece Yolcuları, Badem, Malt, Ogün Sanlısoy, Candaş Cingi Ruacan, Rashit, TNK ve 4x4 eşlik edecek.
Hürriyet de Nilüfer de bunu ilk kez yapmıyor; aile içi şiddet konusunda farkındalık yaratmak ve ev içinde şiddet görenlerin 7 gün 24 saat arayabildiği (212) 656 96 96 numaralı Acil Yardım Hattı’na maddi destek sağlamak için Kampanya kapsamında çıkarılan ilk ‘Güldünya Şarkıları’ albümüne destek veren 13 ünlü kadın sanatçı arasındaydı Nilüfer. Albümün konseri 2009 Mart’ında gerçekleştirildi. Geçen yıl ise bu kez Türkiye’nin ünlü erkek sesleri “Aile içi şiddete son” dedi ve yine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde ikinci ‘Güldünya Şarkıları’ konserinde şiddet karşıtı müzikseverlerle buluştu.
Şimdi Nilüfer, geçen ay DMC’den çıkan ‘12 Düet’ albümünde sürpriz bir şekilde bir araya geldiği rock sanatçılarıyla sahneye çıkıyor. Most Production imzasıyla gerçekleştirilecek konsere, Most gibi Rixos Otelleri tarafından işletilen İstanbul Kongre Merkezi de mekân destekçisi olarak katkıda bulunuyor.
Böyle özel bir konsere hazırlanırken Nilüfer’le bir söyleşi yapmak benim için de ilginç bir deneyim oldu. Hürriyet Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü’nün yürüttüğü kampanyanın sorumlusu olarak, günlerdir konser organizasyonu toplantısı yaptığım Nilüfer’le bir de röportaj için bir araya gelme şansı elde ettim. Gerçi Nilüfer’i konuşturmak biraz zor; tıpkı muhteşem sesiyle olduğu gibi, kendini saklamak konusunda da Türkiye’nin ilk üçüne girer. Ben zorladıkça, “Aaa kitabımdakileri anlatmak için bile kaç yıl bekledim, artık daha fazlası 80’imden sonra belki” dedi. Yine de anlattı bir şeyler, keyifli okumalar dilerim. Ve tabii 9 Mart gecesi, bu kez hep birlikte Rock diliyle “Aile içi şiddete son” diyeceğimiz geceyi de kaçırmayın derim.
Sizin için rock’çı oldu diyorlar, doğru mu?
- Doğrudur, öyle diyorlarsa! Aslında ben her zaman müziğin bütün renklerini kullanmak istiyorum. Sesimin genişliği, rengi ve gücüyle sert şarkı söylemeyi seven bir şarkıcı olarak, çok uzak değil bu bana. Üstelik ‘12 Düet’ albümünde yer alan şarkılar, benim daha önce söylediğim kendi şarkılarım. Zaten bir rock yorumu getirmeye çalışmadan söyledim. Çünkü öbür türlüsü özenti gibi olacaktı. Sonuçta, grupların farklı yorumlarıyla bambaşka şarkılar ortaya çıkacaktı. Nitekim öyle oldu.
Klasik soruyla devam edelim, neden böyle bir albüm?
- Geçen yıl Beyaz Show’a katıldığımda Gripin ve Yüksek Sadakat iki şarkımı söylemişti. Ben o sıralar, bir ara albüm olarak Türk müziği mi yapsam diye düşünüyordum, bir arayış halindeydim yani. Her şeyi denemek istiyorum! Sonra birden bu albüm fikri yanıp söndü kafamda. Bayağı bir heyecanlandım. Kolları sıvayıp, başladık.
O Beyaz Show’a dönersek... Geçmişte rock müzikle ilgili söylediğiniz şeyler ayağınıza dolanmıştı diye hatırlıyorum ama...
- Ya evet. Beyaz ve ekibi programdan önce bana gelmişlerdi. Bütün arşivi döktük, bakıyorduk. Onun içinden buldular. “Türkiye’de rock tutmaz” demişim!
Yani bir de kendi arşivinizden mi ellerine teslim ettiniz, kendinizi vurmuşsunuz...
- Öyle oldu valla. Programda, “Evet, o zaman öyle düşünüyordum” dedim. Öyleydi de, 80’li yıllardan söz ediyoruz. Şimdi bile baktığınızda rock albüm satışları popüler müzik satışlarına göre düşük. Hem bu albüme de tam rock diyemeyiz, pek çok şeyin bir araya geldiği, farklı bir çalışma.
Her şey tıkır tıkır gitti
Bir araya gelmek, birlikte söylemek zor oldu mu?
- Hiç. Ben önce bir eleme yaptım, 50 tane şarkı seçtim. Sonra albümün süpervizörü Ozan Çolakoğlu ile onları 14-15 şarkıya indirdik. Seçerken, Rock sound’una uygun olmalarına dikkat ettik tabii... Her şey tıkır tıkır gitti. Rock’çılar tatlı adamlar yaa... Çok efendiler. Yabancı rock’çıları tanımıyorum ama bizimkiler süper.
Başlamadan önyargılarınız var mıydı?
- Sadece biraz tedirgindim. Ama onlarla ilgili değil, nasıl bir iş çıkacak diye... Ama o kadar güzel bir denge kurdular ki. Zaten Şebnem Ferah ‘Erkekler Ağlamaz’ı çıplak sesle ilk söylediğinde tüylerim diken diken olmuştu.
Bu süreç sizi rock müziğe yaklaştırdı mı, yeni şeyler öğretti mi?
- Doğrusu rock bilirim, hep dinlerim, dersem sahtekârlık olur. Ama şunu fark ettim ki, rock müzikle uğraşıyor da olsalar bu topraklarda doğmuş bu çocuklar, Türk müziğini de türküyü de duyarak büyümüşler, beni dinlemişler. Kesinlikle hepsini biliyorlardı.
Gitar dersi alıyorum
Albümün tam olarak rock değil de pop tarzında olduğunu söyleyenler de oldu...
- Nasıl kabul ediliyorsa öyle! Eleştiri tabii olacak. Bir deri pantolon giyince rock’çı mı olunuyor, diyenler de oldu. Ben bin yıldır deri pantolon giyiyorum. Tabii albümdeki şarkıların çoğu pop, Akdeniz şarkıları ama bunlara rock müziğinin renklerinin, dinamizminin, sertliğinin katıldığı bir gerçek, kimse tersini iddia etmesin.
Peki bir sonraki adım? Bunun arkasından Türk sanat müziği gelir mi?
- (Gülüyor) Hayır! Şimdiden düşünüyorum, ikincisi olur mu acaba diye tartışıyoruz. Birebir aynısı değil tabii, öncekini aşması lazım. Ben yapabileceğime inandığım her şeyi yapmak istiyorum. Mesela gitar dersi almaya başlıyorum şimdi.
Elektro değil herhalde!
- Aynen öyle! Dediler ki “Eline de gitar almış, eğreti durmuş.” Tam da onlara inat, çalacağım.
Annem beni çok döverdi
Aile içi şiddet denince, gazetelerde, televizyonlarda kadınlara, çocuklara yönelik onca şiddeti görünce, ne hissediyorsunuz?
- Her gün kadın cinayetleriyle ilgili haberler okuyoruz. Sonra şu küçücük kızları zorla evlendirmeler, öldürüp intihar süsü vermeler var. Çok acı, insanlık dışı. Eğitimle olacak bir şey mi bilmiyorum, adam onun doğru olduğunu düşünüyor. Tersine bu insanları nasıl ikna edeceğiz? Ayrıca sadece kadınlar değil, çocuklar da çok şiddet görüyor. Annesinden babasından dayak yiyen kız çocuğu, büyüyünce kocasından şiddet görünce çok yadırgamıyor ya da çok azı yadırgıyor. Ben çocuklara karşı şiddetin çok yüksek oranda olduğunu görüyorum. Böyle büyüyen bir çocuğun daha sonra sağlıklı olması zor.
Ama bu hep başkalarının başına gelen bir şey değil. Ünlü olmak, güçlü olmak, tüm Türkiye tarafından tanınmak de şiddet görmeyi engellemiyor bazen. Sizin var mı böyle bir hikâyeniz?
- Babamdan değil de annemden dayak yedim ben. Çok müdahaleciydi, çok didişirdik. Alzheimer hastası artık, beni bile tanımıyor, eminim öyle olmasaydı, hâlâ sürüyor olurdu. Küçükken, ilk gençliğimde bayağı dayağını yedim.
Siz de hayat boyu hiçbir şeyinizi onunla paylaşmayarak almışsınız intikamınızı. Babanızın öldüğünü ve üç kardeşiniz daha olduğunu, düzgün bir şekilde anlatmayıp çok kötü bir şekilde öğrenmenize neden olduğu için...
- Onu ben intikam alayım diye yapmadım tabii. Anneme karşı kendimi kapatmam farkında olmadan yaptığım bir şeydi. Ben olsam çok kızarım aslında. Kızım bütün duygularını bana anlatsın istiyorum. Annemle yaşadıklarım ders oldu diyebiliriz.
Şiddete dönersek hayatınızdaki erkeklerden hiç yaşamadınız mı?
- Kadınlar da zaman zaman yapabiliyor ama...
Evet ama istatistiksel olarak, şiddet yüzde 95 oranında erkeklerden kadınlara yönelik, bunların da yüzde yüze yakını koca ya da sevgili.
- Yok öyle iz bırakan bir şiddetle karşılaşmadım.
Kıskançlıklar, psikolojik baskılar, bir hatırlamaya çalışın!
Ha o var. Oldu onlar. Çok da mücadele ettim. Kendi bildiğimi yaparak ettim. İki türlü enerji harcamam gerekiyordu, hem işimi doğru yapmam lazım, bir yandan da erkek kıskançlıklarıyla, ona laf yetiştirmekle uğraşmamam lazım. Zor oldu, evet.
Rashit
Asıl neden kapitalizm
Çevremizde bunca şiddet varken; savaşlar, hayvan katliamları, güçlünün güçsüze, zenginin fakire, patronun çalışanına, devletin vatandaşına, babanın anne ve çocuğa, annenin çocuğa, çocuğun hayvana uyguladığı şiddet şeklinde devam edebilecek bu zincirleme reaksiyon, temelini vahşi kapitalizmde sosyal devletin varlığının gittikçe silikleşmesinden alıyor.
Gece Yolcuları
Aile içi ve özellikle kadına yönelik şiddet toplumun en ağır yarası. Toptan yok edilene kadar bilinçlendirme savaşı devam etmeli. Hürriyet gazetesini duyarlı etkinliklerinden dolayı kutluyoruz. Bulunduğumuz ‘12 Düet’ albümündeki sanatçılarla tek yürek olmak, bu mesajı topluma verebilmek ve konser geliriyle bir nebze olsun destek olmak gurur verici.
Ayşe Nazlı cephesi
Kızım artık 1.53 boyunda, 41 kilo ağırlığında, genç kız olma yolunda. Genelde iyiyiz, ama dağınıklığı yüzünden biraz geriliyoruz. Sonra kendimi düşünüyorum, koca kadın olana kadar odamı toplamadığımı hatırlıyorum. Haksızlık etmeyeyim, diyorum.
Latif Demirci cephesi
Onunla da gayet iyiyiz. İki seneyi geçtik. Kıskançlıklarla vıdı vıdı etmeyen bir adam buldum sonunda. Birbirimize güven duyuyoruz, ne yaptığımızı biliyoruz ama müdahale asla etmiyoruz. Eski ilişkilerimde en çok buna içerliyordum zaten, ben müdahale edecek bir şey yapmıyorum ki, diye.