Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, geçtiğimiz günlerde Ankara'yı ziyaret ederek, Türk hükümetinin OHAL uygulamalarına dair incelemelerde ve temaslarda bulundu. Türk hükümetinin OHAL kapsamındaki önlemlerinin insan hakları boyutuna yönelik bir rapor kaleme alan Muiznieks, resmi makamlarla çok iyi bir işbirliği olduğuna dikkat çekti. Sivil toplum ve muhalefet partileriyle de görüşmeler yapan Avrupa Konseyi üyesi, Türkiye'nin bireysel ve kolektif olarak travma geçirdiğini gözlemlediğini kaydetti. Muiznieks, travmanın sebebinin ise insanların böylesi bir darbe girişimi olabileceğine inanamamaları olduğunu belirtti.
Eleştiri dolu bir rapor hazırlayan Nils Muiznieks, ülkelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni kısmen askıya alma ve olağanüstü hal ilan etme hakları olduğunu ancak bunun tüm hakları askıya almak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi denetiminden çıkmak olmadığını vurguladı. Avrupalı yetkili, bazı hakların askıya alınmasının, mahkemenin denetimini ortadan kaldırmadığını ifade etti.
Bazı önlemlerin normal insan hakkı güvencelerini ve iç hukuk yollarını hiçe saydığını belirten Muiznieks, bu önlemlerin en kısa sürede değiştirilmesi gerektiğini kaydetti. Darbe girişimi sonrası bazen önlemlerin acil tehdit nedeniyle meşru olduğunu ancak bu önlemlerin zamanla daha az meşru hale geldiğini ifade eden Muiznieks, aradan iki buçuk ay geçtiğini ve artık Türk demokrasisine yönelik acil tehdidin 16 Temmuz'daki gibi olmadığına dikkat çekti.
"Hain bir subay ile bir öğretmenin tehdidi tamamen farklı”
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, temel kaygısının yargı, savcı ya da memurlara tek bir yapıymış gibi genel bir yaklaşımdan kaynaklandığını belirtti. Bu durumun medya ve sivil toplum kuruluşları gibi özel sektör için de geçerli olduğuna dikkat çeken Avrupalı yetkili, elinin altında silah olan hain bir subay veya polis memurunun oluşturduğu tehdit ile hain olabilecek bir öğretmen veya sağlık çalışanının oluşturduğu tehdidin birbirinden tamamen farklı olduğuna dikkat çekti.
Özel sektörde değişik insan hakları uygulandığını belirten Muiznieks, el koymakla mülkiyet hakkının, dernekleri kapatarak örgütlenme özgürlüğüne, medya organlarını tasfiye ederek de ifade özgürlüğüne dokunulduğunu vurguladı. Kanun hükmünde kararnamelerin kamu ve özel sektörler arasında fark görmeden uygulandığını ifade eden Muiznieks, bu yaklaşımın değişmesi gerektiğini kaydetti.
"FETÖ bağlantılı kuruluşlar önceden yasal olarak çalışıyordu”
Muiznieks, FETÖ ile bağlantılı olduğu söylenen kuruluşların 15 Temmuz'a kadar Türkiye’de yasal olarak çalıştığını belirtti. Birçok kişinin bu kuruluşlarla iş yapmanın, örgütlenmenin yasallığı veya riskini sorgulamadığını belirten Avrupalı yetkili, resmi makamların şimdi bu örgütün 15 Temmuzun çok öncesinde de terör örgütü olduğunun birçok kişi tarafından bilindiğini söylediğini ifade etti. Muiznieks, "Benim buna yanıtım, “eğer herkes için böyleydiyse o halde bu kuruluşları, medya organlarını ve sivil toplum örgütlerini önceden yasaklamalıydınız” dedi. Gülen örgütünün Türk toplumuna epeyce yayıldığına dikkat çeken Muiznieks, birçok kişinin şöyle ya da böyle Gülen bağlantılı bir kuruluş veya birey ile temasta olduğunu belirtti. Avrupalı yetkili, "İnsanlar 15 Temmuz’da eline silah alıp darbe yapamaya kalkışıncaya kadar bu riskin tahmin edilemediğini söyleyemezsiniz” şeklinde konuştu.
"Fransa ve Türkiye’deki olağanüstü hal uygulamaları aynı şeyler değil”
Ankara’da görüştüğü Türk makamlarının kendisine sık sık Fransa’daki olağanüstü hal uygulamasını örnek gösterdiğini belirten Muiznieks, sadece demokrasiye yönelik tehdit değil aynı zamanda alınan önlemler konusunda da arada çok büyük fark olduğunu vurguladı. Fransa’da yasama organının kanun yapma işlevine devam ettiğini ifade eden Muiznieks, Türkiye’de bugün parlamentonun incelediği kanun hükmünde kararnamelerde olduğu gibi bu yetkiyi hükümete devretmediğini kaydetti ve Fransa'da yasama ile yürütme arasında böylesi bir dengesizlik olmadığını belirtti. Nils Muiznieks ayrıca Fransa'da insan haklarına müdahalenin çok daha kısıtlı düzeyde olduğunu, Fransa’da kapatılan medya, dernek veya sivil toplum kuruluşu olmadığına dikkat çekti. Muiznieks ayrıca yüz binlerce kişinin görevinden alınmadığını ve Fransa’da kamu denetçisi, ulusal insan hakları kurumu ve parlamento komisyonlarının çok ciddi gözetimi söz konusu olduğunu kaydetti. Bunların Türkiye'de de olmasını ümit ettiğini de sözlerine ekledi.
Röportajın tamamını video linkinden izleyebilirsiniz…
© Deutsche Welle Türkçe
Kayhan Karaca / Strasbourg