Yazar, dilbilimci Necmiye Alpay, Özgür Gündem Yayın Danışma Kurulu üyesi olduğu için 121 gün tutukluluğunun ardından tahliye olmasıyla ilgili olarak "Sevinmenize izin yok. Gazetecilere, yazarlara hayat hakkı tanımayan bir politika var. Dün yaşadıklarım, bugün devam eden her şey çok sarsıcı" dedi. 12 Eylül'de de Mamak'ta yattığını hatırlatan Alpay, "12 Eylül’de gidişat kötüden iyiye doğruydu. OHAL’le beraber görüşler kısıtlanıyor, kitaplar verilmiyor, sayımlar giderek askeri yapıya dönüştürüyor. Hükümet bizi bırakıyor. Ahmet Şık’ı gözaltına alıyor. Bir sürü tehdit cümleleri kullanılıyor. İçişleri Bakanı, 'Susturucağız, yok edeceğiz' gibi sözler kullanıyor. İyi gitmiyor. Büyük cesaretlere ihtiyacımız var" diye konuştu.
Necmiye Alpay ve yazar Aslı Erdoğan'ın tahliyesi sonrası adliyede büyük sevinç yaşandı:
Alpay cezaevlerindeki durumla ilgili olarak "En korkunç olay ise geçen günlerde yaşanmış. Koğuş arkadaşlarımız anlattı. Üç Cumartesi Annesi’nin kesinleşmiş üç aylık cezaları varmış. Cezaevine girerken, uzun süredir gözükmeyen bir uygulamaya, çıplak aramaya maruz kalmışlar. Kötüye doğru gidişin en uç örneği" ifadesini kullandı.
Necmiye Alpay'ın Cumhuriyet'ten Seyhan Avşar'a verdiği söyleşi şöyle:
- Tahliye kararını duyunca neler hissetiniz?
Çok sevindik. Özellikle Zana Bilir Kaya’nın tahliyesine çok sevindik. İnan Kızılkaya’nın da tahliyesi gerekirdi. Haksızlığa uğramış halimiz son buldu... Şimdi Ahmet Şık gözaltında... Sevinmenize izin yok. Gazetecilere, yazarlara toplumsal alanda hayat hakkı tanımayan bir politika var. Devletin ve örgütün dışında kalan bir alan var. O alanda barışı isteyen insanlara hayat hakkı tanınmıyor. Dün yaşadıklarım ve bugün devam eden her şey çok sarsıcı.
"Muhalifseniz..."
- Cezaevinden çok uzun yıllar boyunca çıkamazsam diye düşündüğünüz oldu mu?
Tabii... Bütün bunlar konjonktür icabı oluyor. Konjonktür icabı biz işlemediğimiz suçlardan yargılanıyoruz. Bırakın devleti bölmeyi, biz tam tersini yapmaya çalışan insanlarız. Tutuklanmamız hukuki bir mantık içerisinde değildi. Siyaseten olup bitti. Ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorsunuz, muhalif bir kimliğiniz de varsa devletin size her şeyi yapabileceğini düşünüyorsunuz. Hatta, hayatta bırakırsa şanslısınız. Her şey Sabahattin Ali ile başladı. Her tür belayı yaşadı muhalifler. Bir taraftan da ülkenin bir kesimine çok güveniyordum. O kadarda muz cumhuriyeti değil burası diyorsunuz. Bunca hukuk görmüş, okumuş insanlar var.
- 12 Eylül’de de Mamak’ta yatmıştınız. O günlerden bugüne değişen bir şeyler var mı?
12 Eylül’de gidişat kötüden iyiye doğruydu. Ağır işkenceler yapılırdı daha sonra biraz daha hafifletilirdi... OHAL’le beraber görüşler kısıtlanıyor, kitaplar verilmiyor, sayımlar giderek askeri yapıya dönüştürüyor. En korkunç olay ise geçen günlerde yaşanmış. Koğuş arkadaşlarımız anlattı. Üç Cumartesi Annesi’nin kesinleşmiş üç aylık cezaları varmış. Cezaevine girerken, uzun süredir gözükmeyen bir uygulamaya, çıplak aramaya maruz kalmışlar. Kötüye doğru gidişin en uç örneği. Buradaki kadınlar şartları çok zor olan Kandıra Cezaevi’ne gönderilme tehdidiyle karşı karşıya...
"Yanan aracı hatırlıyor"
- Cezaevinde sağlık sorunu yaşadınız mı?
Cezaevinde, hastaneye gitmek başlı başına bir sorun. Tedavi olmak neredeyse imkânsız. Hastaneye götürdükleri zaman ring aracıyla götürüyorlar. Bu başlı başına bir felaket. Birkaç sene önce bir ring aracı içindeki insanlarla beraber yanmıştı. Ring aracını her gördüğümde yanan aracı hatırlıyorum. Araca, elleriniz kelepçeli bir şekilde bindiriliyorsunuz, 6 kişiyle beraber küçücük bir yerde oturuyorsunuz. Üzerinize kapı kitleniyor. Bir kaza olsa, yaralansanız kimse o kapının anahtarını bulup, sizi çıkarmayı düşünmez.
"Her şeyi özledim"
- İçerde en çok neye özlem duydunuz?
Sokakta özgürce yürümeyi, denizi, sinemaya, sergiye gitmeyi, insani olan her şeyi çok özledim... Ben bir internet ve bilgisayar bağımlısıyım. Cezaevinde bunu daha iyi anladım. Yarım kalan çalışmalarım büyük ölçüde bilgisayarda yapılabilecek şeylerdi. Kitap çalışmalarımın dosyaları bilgisayardaydı. Cezaevinde bilgisayar kullanabilmek için Adalet Bakanlığı’ndan özel izin almak gerekiyor. İzin almak çok zor...
- İçerdeyken Türkiye gündemi çok yoğundu. Sizi en çok hangi olay etkiledi?
Beşiktaş ve Kayseri’deki saldırılara çok üzüldüm. Bu patlamalar barışı ve dayanışmayı zora sokan, yıkıcı olaylardı. Benim gibi Kürtlerin haklarını, barışı savunan insanlar için uzaklaştırıcı, sarsıcı, umutsuzlaştırıcı şeyler oluyor. Nasıl anlatacaksınız bunu insanlara? Hiçbir dava bu ölümleri anlatamaz.
"İyi gitmiyor..."
- Anayasa değişikliği süreciyle ilgili neler söylemek istersiniz?
Hükümet bütün sesleri kısmış görünüyor. Bizi bırakıyor. Ahmet Şık’ı gözaltına alıyor. Bir sürü tehdit cümleleri kullanılıyor. İçişleri Bakanı, “Susturucağız, yok edeceğiz” gibi sözler kullanıyor. İyi gitmiyor. Büyük cesaretlere ihtiyacımız var.
"Kadri Gürsel'e selam..."
- Necmiye Alpay, şimdi neler yapacak?
Yarım bıraktığım bir kitabım var. Biraz onunla ilgileneceğim. Cezaevinde yaşadıklarımı, günlük gibi yazabilirim. Sevdiklerimle vakit geçireceğim. Herkesin kendisiyle hesaplaşması lazım. Bir daha içeri girmeyi göze alır mıyım? Bilmiyorum. Gerçi, Cumhuriyet gazetesi çalışanları Silivri’yi göze alarak mı yazılar yazdılar? Bunu akıllarından dahi geçirmediler. Şu an, iktidara göre, nüfusun çok büyük bir kısmı ‘terör ve terörist sempazitanı.’ Muhalif kavramı eşittir ‘terörist.’ Cumhuriyet’in başına gelenler yaşanan haksızlıkların dik âlâsı. Cumhuriyet’e çok geçmiş olsun. Her zaman Cumhuriyet’in yanındayım. Bütün arkadaşları kutluyorum. Özellikle Kadri Gürsel’e selam söylemek istiyorum. O bizimle hukuken aynı konumda. Cumhuriyet’in yayın danışmanı...