7 Haziran seçiminde oyunu HDP'ye verdiğini açıklayan Bugün gazetesi Nazlı Ilıcak, tekrar yapılacak olan 1 Kasım seçiminde de oyunu yine HDP'ye vereceğini duyurdu.
Kararını, bugünkü köşe yazısında açıklayan Ilıcak, şunları söyledi:
"7 Haziran seçimlerinde azınlığa düşen AK Parti, her ne pahasına olursa olsun yeniden Meclis çoğunluğunu ele geçirmek istiyor. Bunun için HDP’yi hedef aldı. “HDP=PKK” demek suretiyle, oy verecek insanları, korkutmak ve sindirmek yolunu seçtiler.
Lâfımı hiç esirgemeden söyleyeyim: Bu çirkin oyunu gördüğüm için 1 Kasım seçimlerinde de oyum HDP’ye…"
Nazlı Ilıcak'ın Bugün'de "Yargıdan kaçan kim?" başlığıyla yayımlanan (11 Eylül 2015) yazısından bazı bölümler şöyle:
1 Kasım son durak
Ülkemizin üzerine kâbus gibi çöken terör, “1 Kasım’da seçimler yapılamayacak” endişesini doğurdu. Kimine göre Tayyip Erdoğan, bu seçimleri istemiyor; yaygın şiddet eylemlerine dayanarak ertelenmesi yoluna gidecek…
Bu mümkün değil. Anayasa’nın 78’inci maddesi, seçimlerin ertelenmesi hususunda şöyle diyor: “Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir.”
Görüldüğü gibi yetki, Cumhurbaşkanı’nda değil TBMM’de. Meclis çoğunluğu ise muhalefetin elinde.
Kaldı ki, “Savaş sebebiyle” derken, Türkiye’nin içindeki şiddet eylemlerinin kastedilmediği çok açık.
Bütün bunların haricinde, Tayyip Erdoğan seçim yapılsın istiyor. Zira Meclis, bu haliyle faaliyetine başlarsa, ilk icraatlarından biri yolsuzluk komisyonlarının kurulması olacaktır. 1 Kasım’da AK Parti’nin Meclis çoğunluğunu ele geçireceği düşüncesiyle Erdoğan seçim istedi. Bu kararından cayması için hiçbir sebep yok.
Türkiye çok daha ağır şartlarda seçimlere gitti. 1980 öncesini hatırlayınız… Zaten seçim Türkiye için son kurtuluş durağı. AK Parti artık istikrarsızlığı, kaosu, nefret dilini, keyfiliği ve ayırımcılığıtemsil ediyor. Zaten biri diğerinden besleniyor. Keyfilik, hukuksuzluk, nefret dili ve ayırımcılık olan yerde istikrar da olmaz.
1 Kasım, rejim değişikliğinden kurtulmamız için son çıkış noktası. AK Parti (AK Parti derken özellikle Tayyip Erdoğan’ı kastediyorum) devre dışı kalmadan, Türkiye’ye huzur, güvenlik ve istikrar gelmez. Bu son umudu iyi kullanmalıyız.
AK Parti ve savaş dili
7 Haziran seçimlerinde azınlığa düşen AK Parti, her ne pahasına olursa olsun yeniden Meclis çoğunluğunu ele geçirmek istiyor. Bunun için HDP’yi hedef aldı. “HDP=PKK” demek suretiyle, oy verecek insanları, korkutmak ve sindirmek yolunu seçtiler.
Lâfımı hiç esirgemeden söyleyeyim: Bu çirkin oyunu gördüğüm için 1 Kasım seçimlerinde de oyum HDP’ye…
Zira özellikle AK Parti ile kıyas edildiğinde HDP, çok daha barışçıl bir tavır sergiliyor. AK Parti’ye yakın Osmanlı Ocakları üyelerine bir bakın. HDP binalarını yakıp yıkıyorlar; Hürriyet’e baskın düzenliyorlar.
AKTrollerden nefret ve intikam sözleri yükseliyor. Yandaş gazeteciler ağza alınmayacak küfürler ediyor.
Meselâ Cem Küçük, Star’da “Şizofren ve PKK’lı bir hırsız portresi: Ahmet Hakan” başlığıyla, “İstersek seni sinek gibi ezerdik. Merhamet ettik de bugün hâlâ hayatta kalabiliyorsun” diyebiliyor. Yeni Şafak’ta İbrahim Karagül, “PKK Doğu’dan, Aydın Doğan Batı’dan vuruyor” başlıklı yazısında, Hürriyet patronunu hedef alıyor; ağır bir nefret dili kullanıyor: “Terör örgütü üzerinden iş yürütüyorsun. PKK ile ne tür pazarlıklar yaptın? Demirtaş projesi üzerinden hesabın, AK Parti’yi tek başına iktidar olmaktan uzaklaştırmaktı. Şimdi daha ileri gittin. Şehit kanları üzerinden, terör saldırıları üzerinden intikam almaya devam ediyorsun. Tetiği çeken sensin Aydın Doğan. Demokrasi dışı bütün unsurları bu savaşa davet ediyor, onlar üzerinden darbe senaryoları uyguluyorsun… Bir olağanüstü hal peşindesin. Bu yüzden Selahattin Demirtaş gibi bir ölü seviciyi besledin, büyüttün… Biz şehit olurken, biz bedel öderken sen saz çal Aydın Doğan. Hâkimlerle el ele ver memleketi iğfal et... İşgal Doğu’da başlatıldı, Aydın Doğan, sen bu işgali Batı’dan yürütüyorsun. Doğan grubu bütün gücüyle bu işgal girişiminin içinde. Savruldukları en üst noktada terörle birlikte hareket ediyorlar. PKK ile, HDP ile hareket ediyorlar… Evet Aydın Doğan bir ulusal güvenlik meselesidir. Ve durduğu yer, terör üzerinden darbe girişimidir. Evet Türkiye saldırı altındadır ve tetiği çekenler bellidir.”
***
Gözdağı verme hususunda kısmen başarılı da olabiliyorlar. Meselâ medyanın çok büyük bir bölümü, “PKK’lı” damgası yememek için, artık HDP’lileri ekrana çıkarmaya cesaret edemiyor.
Yandaş kalemlerin yazdıklarından, çizdiklerinden anlıyorum ki, en fazlaSelahattin Demirtaş’ın saz çalmasına bozuluyorlar… Herhalde şuur altında şöyle bir saplantıları var: “Keşke bizimkilerin de çaldıkları sadece saz olsaydı.”