Kültür-Sanat

‘Mustafa’ya özgürlük

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Mustafa filminde Atatürk’e hakaret edildiği iddiasıyla yapılan suç duyurusunun yersiz olduğuna hükmetti.

12 Mart 2012 07:46

T24- Yargıtay, Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar’ın “Mustafa” isimli belgeseli nedeniyle Atatürk’ün manevi şahsına hakaret suçundan yargılanmasına hükmeden Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararını kaldırdı. Kararda, “İfade özgürlüğü bireylerin kendilerini geliştirmelerinin olduğu kadar demokrasinin gelişmesinin de temel şartlarından biri olduğu için demokratik bir toplumun asli temellerindendir. Demokrasinin başarısı ifade özgürlüğünün güvence altında olmasına bağlıdır” denildi.
 

Milliyet'ten Türker Karapınar'ın haberine göre, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 3 Kasım 2011’de oybirliğiyle verilen kararda, Ankara Basın Savcısı Nadi Türkaslan’ın şikâyet üzerine başlattığı soruşturma sonucu Dündar hakkında takipsizlik kararı verildiği belirtildi.

Kararda, Ali Behram Şahbudak isimli kişinin itirazı üzerine Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25 Kasım 2009’da takipsizlik kararını kaldırarak Dündar’ın, Mustafa isimli belgesel nedeniyle Atatürk’ün manevi şahsına hakaret suçundan yargılanmasına karar verdiği belirtildi.

Mahkemenin bu kararına karşılık, savcı Türkaslan’ın itirazı ile Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebi üzerine dosyanın Yargıtay’a geldiği belirtilen kararda, Şahbudak’ın suçtan doğrudan doğruya suçtan zarar görmemesi nedeniyle savcılığın takipsizlik kararına karşı itirazda bulunma hakkı bulunmadığı kaydedildi.

İfade özgürlüğü önemli

Anayasanın 90. maddesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) iç hukukumuzun bir parçası haline geldiği belirtilen kararda, şöyle denildi:
“İfade özgürlüğünü düzenleyen AİHS’nin 10. maddesine göre, ifade özgürlüğü, yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran bilgiler ya da düşünceler için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve açık düşünce bunu gerektirir ve bunlar olmaksızın demokratik bir toplum olamaz. İfade özgürlüğü güvenceleri anayasal demokrasilerin kilit taşıdır. Bu özgürlük demokratik bir toplumda ‘kamusal’ tartışmaya serbestçe katılımın temelini oluşturur. AİHM, ifade özgürlüğünün demokrasi bakımından ifade ettiği özel önemi birçok kararında vurgulamıştır. Mahkemeye göre; ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerinden birini oluşturur. İfade özgürlüğü bireylerin kendilerini geliştirmelerinin olduğu kadar demokrasinin gelişmesinin de temel şartlarından biri olduğu için demokratik bir toplumun asli temellerindendir. Demokrasinin başarısı ifade özgürlüğünün güvence altında olmasına bağlıdır.”

Şok edici de olabilir

AİHM’nin 2 Aralık 1998 tarihli Gemici-Türkiye kararına atıfta bulunulan kararda, şunlar kaydedildi:
“İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerinden olup toplumun ilerlemesinin ve her bireyin gelişmesinin başlıca koşullarından birini oluşturur. AİHS’nin 10. maddesinin 2. fıkrasına tabi olmak kaydıyla bu özgürlük, yalnızca olumlu karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olarak algılanan bilgi ve fikirler için değil, şok edici, zedeleyici yahut kaygı verici bilgi ve fikirler içinde geçerlidir. Demokratik toplumun vazgeçilmezleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri bunlardır.
Somut olayımızda ise şüphelinin sübjektif görüşlerini yansıtan eserin, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere Türk iç hukukunun ayrılmaz bir parçası haline gelen AİHS’nin 10. maddesine göre düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi sonucu, unsurları oluşmayan suçtan dolayı verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddi yerine kabulünde isabet görülmemiştir.”