Türkücü ve gazino sahibi Mustafa Keser, Zeki Müren’in şarkıları okurken kullandığı Türkçe’yi beğenmediğini söylerken, “Sanki kelimenin sonunda üç tane r varmış gibi “Birrr demet” diye okurdu rahmetli, bu doğru bir şarkı lisanı değil açıkcası” dedi.
İzzet Çapa’ya konuşan Mustafa Keser’in söyleşisinden bazı kısımlar şöyle:
Bir Mustafa Keser daha gelir mi bu ülkeye?
Arkama baktığım zaman kimsenin geldiğini göremiyorum açıkçası. O pop denilen müziği yapan gençlerin çoğu konservatuvarın Türk müziği bölümünden mezun ama Türk müziği okudukları falan yok. Hâl böyle olunca gelecekten nasıl ümitvari olmamı beklersin?
Tarkan Türk müziği okuyunca çok beğeniliyor ama...
Radyodaki en kötü okuyan arkadaşım bile Tarkan’dan 10 kat daha iyi Türk müziği okur! O sadece popçuların arasında en iyi okuyan olabilir. Kimse yanlış anlamasın, burada Tarkan’ın şahsına hakaret ettiğim falan yok, sadece gerçekleri konuşuyorum. Yıllar önce gazetecinin biri “Hocam Zeki Müren’in Türkçe’si çok iyi değil mi?” diye sormuştu, ben “Hayır değil” deyince de kıyamet kopmuştu.
Zeki Müren’in Türkçe’si nasıl iyi olmaz?
Yahu ben konuşmasından değil şarkı söylerkenki Türkçe’sinden bahsediyorum. Sanki kelimenin sonunda üç tane r varmış gibi “Birrr demet” diye okurdu rahmetli. Bu da doğru bir şarkı lisanı değil açıkçası.
Bunları duyan Zeki Bey köpürmüş müydü?
Müzeyyen Abla beni Pembe Köşk Gazinosu’na götürdüğünde rahmetli de Lunapark’ta çıkıyordu.
Boy boy çiçekler yaptırıp üç defa beni dinlemeye gelmişti. Bu olay patlak verince “Ah Keser’ciğim, ah güzelim keşke söylemeseydin. Halk bunu anlamaz. Niye kendini zor duruma düşürüyorsun?” demişti. Dikkatini çekerim, kendisi bile bana “Yanlış söyledin” demedi.
Nedir şu elinden hiç düşürmediğin mendilinin hikayesi?
HBB’de program yaparken klima yoktu, baktım içerisi hamam gibi oluyor, eve gidince bizim hanıma “Gelecek hafta cebime bir mendil koy da terimi sileyim” dedim. Ben hatundan terimi silmek için havlumsu bir mendil istedim ama hanım Mardinli ya sen kalk iğne oyalarıyla mendil yap. “Ulan bu ne? Bize yakışır mı?” diye çıkışırken baktım mendil bizden daha meşhur olmuş, “Hatun sen oyaya devam et” dedim. Yoksa öyle image maker meselesi falan yok ortada.
Sen yalnız şarkıcı değil showman’sin de aslında... Dans ediyorsun, fıkralar anlatıyorsun, pek de alışık olmadığımız bir sahne adamısın doğrusu...
Teatral kabiliyetim de Allah’ın bana bir lütfudur. En güldüğüm tiyatroculardan rahmetli Gazanfer Özcan her sene bütün ekibini toplayıp “40’ar liramız var, geliyoruz” diye telefon açardı. Ben de “Estağfurullah hocam, seninle nasıl para konuşurum, sen gel de ne istersen bırak, git” derdim. Neyse ben tabii üstadı görünce sahnede şovu iyice abartırdım. “Sen tek başına kabare, müzikal oynuyorsun. O meşhur stand up’çılar gelsin de nasıl stand up yapılır görsünler” demişti bir keresinde. Şaka maka benim dükkan tam 20 yıldır açık kalan tek mekandır herhalde Türkiye’de.
Senin için 128 GB’lik iPod gibi adam diyorlar. Repertuvarda kaç şarkı var?
Ulan manyak mıyım ben, oturup da kaç şarkı bildiğimi sayayım. Ama mevcutlar içerisinde en fazla bilenlerden biriyim diyebilirim. Ezberi kuvvetli bir adam olarak tanınmak çok da hoşuma gitmiyor. Benim çok şarkı bilmemi 10’a, 20’ye katlayacak sanat kariyerim var. 20 küsur yıl Devlet Sanatçısı olarak görev yaptım. Meşhur bir laf vardır; “Eşek aynı eşek, çulu değişti”...
Yıllarca bu işe emek vermiş, radyoda, TRT’de görev yapmış biriydim, bir anda yumurtadan çıkmadım.
Gezi Olayları sırasında “Mustafa Keser’in askerleriyiz” diye bir söylem çıkmıştı. Ne diyorsun bu işe?
Hemen o gün gazeteciler üşüştü başıma “Nedir bu?” diye. Vallahi dedim ben de bilmiyorum. Sonra baktım bir delikanlı Facebook’ta mı, Twitter’da mı bir yerde “Mustafa Keser ki büyük Atatürkçü’dür, hiçbir programında Ulu Önder’i dilinden düşürmez. O Mustafa Keser ki dinini imanını bilir. Umresini yapmıştır” falan diye Mustafa Keser’in askerleriyiz demiş. Bunu duyunca nasıl hoşuma gitti anlatamam.