Gündem

Mustafa Kemal Atatürk hakkında 'doğru bilinen yanlışlar'

Şu Çılgın Türkler kitabının yazarı, 2013 yılında hayatını kaybeden Turgut Özakman anlattı

10 Kasım 2015 21:02

Kurtuluş Savaşı’nı anlatan ‘Şu Çılgın Türkler’, Cumhuriyet tarihinin en çok satan kitabı olan Turgut Özakman, 1938 yılında hayatını kaybeden Türkiye'nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatıyla ilgili olarak "doğru bilinen yanlışları" anlattı. 2013 yılında hayatını kaybeden Özakman'ın, vefatından önce Hürriyet'ten Ali Dağlar'ın sorularına verdiği cevaplar şöyle:

Turgut Bey, Atatürk’ün boyu sahiden kısa mıydı?  
Hayır, Atatürk’ün boyu 174 santimdi. 

Sesinin ince olduğu hakkında görüşler var. 
Tanıklara göre öyle değil. Mazhar Müfit Kansu, ‘Erzurum’dan Ölünceye Kadar’ kitabında “Dinamik, gür, tınlayan bir sesi vardı” diyor. Madam B.D. Gaulis, ‘Atatürk İçin’ kitabında, “Çok berrak olan sesi, tartışma sırasında çelik gibi çınlıyordu” diye yazıyor. 

Bazı tarihçilere göre Atatürk Sakarya Savaşı’nı sivil olarak değil, asker olarak yönetmiş. Ne diyorsunuz?
Bu iddiaya itiraz ettim ama üç tarihçi de doğru olduğunda ısrar etti. Genelkurmay Harp Tarihi Dairesi ile Harp Akademileri Komutanlığı’nın yayımladıkları ayrıntılı Atatürk biyografileri var. Prof. Dr. Utkan Kocatürk’ün ‘Kaynakçalı Atatürk Günlüğü’,  bu dönemle ilgili önemli anılar, incelemeler içeriyor. İslam Ansiklopedisi’nin birinci cildinde Atatürk'ün geniş bir biyografisi yer alıyor. Bunları dikkatle okudum. TBMM'nin birinci dönem tutanaklarını 23 Temmuz’dan 19 Eylül’e kadar satır satır bir daha inceledim. Sayın tarihçilerin iddiasını doğrulayacak bir harfe, bir ipucuna, bir kalem izine rastlamadım. Sayın İsmet Görgülü’nün sicil dosyaları ve harp ceridelerine dayanarak hazırladığı çok önemli bir çalışma var. ‘10 Yıllık Harbin Kadrosu’ adlı bu çalışmada Atatürk Sakarya Savaşı’nda Başkomutan olarak yer alıyor, rütbe kısmı ise boş bırakılmış. Çünkü asker değil, rütbesi yok. Orduyu TBMM’nin verdiği yetkiyle Başkomutan olarak yönetiyor. 

Peki üzerindeki kıyafet nasıl tarif ediliyor?
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk’ün Sakarya Savaşı’na her zamanki avcı üslubu sivil elbisesiyle gittiğini şöyle anlatıyor: “Yine o nefti avcı kostümüyle cepheye gitti.” 

Dönüşündeki giysisini de şöyle aktarıyor: “Sırtında her zamanki avcı kostümlerinden biri, başında astragan kalpağı, tertemiz bir ipekli gömlek üstüne her vakitki gibi özenle bağlanmış kravatı.”

Atatürk, 9 Temmuz 1919 günü ordudan istifa ederek ayrılmıştır. Sakarya Zaferi üzerine TBMM kendisine 16 Eylül günü Mareşal rütbesi ile Gazi sanı verir. Atatürk o zaman bir üniforma yaptırır kendisine. Ruşen Eşref Ünaydın, ‘Özleyiş’ kitabının 43’üncü sayfasında Köşk’e Atatürk’e üniforma dikmek üzere bir terzinin geldiğini bildiriyor. Bu üniforma, Atatürk’ün, 9 Temmuz 1919’dan sonra giyeceği ilk üniformadır. Büyük Taarruz’un her aşamasına bu üniformayla katılmıştır. Umarım üç sayın tarihçi yanlışta direnmez. 

Çanakkale destanıyla ilgili Türkçe ve yabancı dilde pek çok eser bulunuyor. Bunların ne kadarı doğru?
Bunların çoğu doğru. Ama bizde ayrıca bu konuda sahte tarihler, acayip iddialar, uyduruk menkıbeler var. Çanakkale Savaşı konusunda doğru bir fikir edinmek ya da yazı yazmak isteyen kimse, yayımlanmış doğru eserlerin birkaçını herhalde okumalıdır. Bunların bütün yalanlarını, yanlışlarını, çarpıtmalarını, ele alıp doğruları belirtmek ve kanıtlamak için bir kitap yazmak gerek. Ben ‘Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele’ adlı çalışmamda Çanakkale hakkında başlıca yalanlara ve yanlışlara yer verdim. 

Birkaçını birleştirip söyleyeyim: Çanakkale bir savunma zaferi ise bu zaferde Atatürk’ün payı yok; yok denecek kadar az. Ne olacak, 17’nci sırada, yedek bir tümenin komutanı, bir ara geriye bile kaçmış. Bu ayıp derecede yanlış, gerçeğe aykırı iddialarda bulunanların adlarını vermeyeceğim. Ama benzer lafları edecek olanlara,  orada burada, hatta önemli yerlerde rastlayabilirsiniz.

Doğrusu nedir?
Atatürk, 25 Nisan 1915 sabahı Çanakkale Ordusu Komutanlığı’na bağlı bir ordunun yedek tümeninin komutanı idi. Arıburnu’na düşmanın çıktığı öğrenilince, ordu komutanı ile ilişki kurmak ister ama komutan keşif için Saros’a gitmiştir. Hiçbir talimat da bırakmamıştır. Yarbay Mustafa Kemal Bey kendiliğinden, 57’inci Alay Tümen Süvari Birliği ve bir bataryayla Arıburnu’nun kuzeyine hareket eder. Saat 07.30’dur. Bu dakikadan itibaren savaş dışında kalarak görev bekleyen bir tümenin komutanı olmaktan çıkar, savaşçı bir birlik komutanı olur. 

27’inci Alay’la birlikte, Arıburnu’na çıkan düşmanı denize kadar sürer. Donanmanın düşmanı koruyucu ateşi aşılamadığı için düşman denize dökülmez ama kıyıya sıkıştırılır. Hedefine ulaşması engellenir. Savaş bitene kadar da orada kalır. İngiliz planının bir ayağı böyle kırılır. İkinci ayağını da Seddülbahir’deki birlikler kıracaktır. Mustafa Kemal Bey, albay olur. Ağustos ayında Anafartalar Grup Komutanlığı’na getirilir. Birinci ve İkinci Anafartalar zaferleri ile Conkbayırı zaferini kazanır. Anafartalar Grup Komutanı olarak emrinde yedi tümen, bir süvari alayı vardır. Bu üç kolordu, yani bir ordu demektir. İkinci Anafartalar yenilgisi üzerine İngiliz Komutanı General Hamilton görevden alınır; yeni komutan kazanma olasılığının olmadığını görür, çekilmeyi önerir. İngiliz ve Fransızlar,  sömürgeleri askerleri ile birlikte Çanakkale’den çekilip giderler.