T24 - Mine G. Kırıkkanat’ın Vatan gazetesindeki yazılarına son verildi. Kırıkkanat, önceki gün (1 Ağustos 2010) gazetede yayımlanmayan “Papatyalılıktan Kasımpatılığa” adlı köşe yazısını Facebook’taki sayfasına koydu. Yazı, internet sitelerinde “Vatan’da sansür” iddialarıyla yayımlandı. Vatan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Yuvacan, bugün (3 Ağustos 2010) Kırıkkanat’ın işine son verildiğini bir mektupla açıkladı.
Yuvacan, “'Pakistan'a yardım yapmayın' şeklinde anlaşılabileceği endişesiyle” yayımlanmayan yazının “Kırıkkanat tarafından internet sitelerine sızdırılarak gazetenin sansürcü durumuna düşürüldüğünü” öne sürdü.
Yazıyı Facebook'taki sayfasına koymak dışında bir yere göndermediğini belirten Kırıkkanat ise Yuvacan’ın açıklamasına “Yazının yayımlanmamasındaki gerekçesinin, Pakistan'a yardım değil, Sayın Başbakan'ın eşinden söz edilmesi olduğunu biliyoruz, değil mi Sayın Yuvacan?” ifadeleriyle yanıt verdi.
Yuvacan'ın 'köşeye son' mektubu
Yuvacan’ın Kırıkkanat’a gönderdiği sırada medya sitelerinde de yayımlanan mektubu şöyle:
“Sevgili Mine,
Birkaç gün önce yazdığın bir yazı, 'Pakistan'a yardım yapmayın' şeklinde anlaşılabileceği endişesiyle, kamuoyundaki hassasiyeti de dikkate alarak, benim bilgim dahilinde yayınlanmadı. Ancak bu yazıyı bir internet sitesine sızdırarak, gazetemizi hiç hak etmediği halde sansürcü durumuna düşürdün. Seni arayan arkadaşlarıma yazıyı aynı zamanda Facebook sayfana koyduğunu, yazının buradan alındığını söylemişsin. Diyelim ki öyle, profesyonel bir iş yapıyoruz, karşılığında para aldığın bir yazıyı, gazeteden önce internette yayınlamanın hukuken suç olduğunu biliyorsun değil mi? Beş yıl önce yine bir yazında kullandığın ağır ifadeler nedeniyle işsiz kalmıştın, o zaman bu gazete sana kucak açmadı mı? Geçen 5 yılda binden fazla köşe yazısı yazdın. Sansürlendiğini iddia ettiğin bu yazının çok daha ağırlarını yayınlamadık mı? Dava konusu olabileceği endişesiyle karşılıklı mutabakata vararak çıkardığımız üç beş yazı dışında hangisini sansürledik? Sana bir kez bile 'şunu yazma bunu yaz' dendi mi? Düşüncelerini özgürce ifade etmedin mi?
Tüm Türkiye'nin bildiği olağanüstü şartlara rağmen dik duran, ilkelerinden ödün vermeyen bu gazetenin hiçbir yazarı, yöneticisi ve çalışanı, sansürcü iftirasını hak etmiyor... VATAN'ı kamuoyu önünde düşürdüğün bu haksız durumdan sonra birlikte çalışmamız ne yazık ki olanaksız hale geldi. Bu noktada yollarımızı ayırmak zorunda kaldığım için çok üzgünüm. Sana her şey için teşekkür ediyorum.”
Kırıkkanat'ın yanıtı: İki yılda tam 9 yazım yayımlanmadı
Mine G. Kırıkkanat'ın İsmail Yuvacan'a yanıt verdiği mektup da şöyle:
“Sayın İsmail Yuvacan,
Ben yaşamını yalnızca kitap ve yazı yazarak kazanan biriyim. Vatan gazetesinin telifli köşe yazarı olarak, Vatan gazetesinin yayınlamadığı bir yazımı, rakip bir medya organı haricinde her yerde yayınlamak hakkım vardır ve bu hak, yasaldır.
25 yıldan beri ve üzerine hiç bir gölge, şaibe, leke düşmeden mesleğini sürdüren bir gazeteci olarak, siz Sayın İsmail Yuvacan en yakından bilirsiniz ki, kimseden profesyonellik dersi almaya ihtiyacım yoktur.
Ben profesyonelliğimi, beş yıldır Vatan gazetesinde, hiçbir yanlış muameleden şikâyet etmeyerek, adımın ezilmesine dair yapılan girişimleri ve yazılarımın göze çarpmaması için en arka sayfalara atılmalarını sessizce sineye çekerek, en vakur biçimde gösterdim.
Ne siz, ne de hiç bir çalışma arkadaşım, sesimin yükseldiğini, çoğu kez yenen hakkımı aradığımı ve herhangi bir talepte bulunduğumu, bu beş yıl içinde görmediniz.
2009-2010 yılları arasında tam 9 yazım, Vatan tarafından ya "günün şartlarının hassas dengeleri" ya da "kamuoyu hassasiyeti" gerekçesi gösterilerek basılmadı. Hiç birisi dava konusu olmayacak bu yazıları basmamanıza, herhangi bir mutabakat sonucu değil, "Bu da geçer yahu..." düşüncesiyle tepki vermedim.
‘Sansürlenen 9.yazımı facebook sayfama koyarken aldığım riski biliyordum’
Ta ki, geçen salı yayınlanmayan "Papatyalıktan Kasımpatılığa" başlıklı yazıma kadar. Bu yazıyı yine " içinden geçtiğimiz günlerin hassas dengelerine" bağladığınız gerekçelerle basmadığınızda, zaten Vatan gazetesinde yazmaya devam edebilmem için gereken koşulların bittiğine karar verdim. Yine profesyonelce davranarak, yazımı rakip bir gazetede değil, facebook'taki özel sayfamda yayınladım. Bu yazının yayınlanmamasındaki gerçek gerekçenin, Pakistan'a yardım değil, Sayın Başbakan'ın eşinden söz edilmesi olduğunu biliyoruz, değil mi Sayın Yuvacan?
Bana yazdığınız işten çıkarma mektubunu aynı zamanda internet sitelerine göndererek ve dolayısıyla kamuoyuna duyuruya dönüşen bu mektupta "beş yıl önce ağır ifadeler nedeniyle işten atıldığımda Vatan'ın kucak açtığını" hatırlatmanızı, en hafif deyimiyle çok yakışıksız buluyorum, çünkü bu satırlarla kamuoyu nezdinde "Mine G.Kırıkkanat zaten hep bunu yapar" desteği arıyorsunuz.
Böyle bir desteğe ihtiyacınız yok, Sayın Yuvacan. Genel Yayın Yönetmeni olarak bir yazarla ister çalışır, ister çalışmazsınız. Artık benimle çalışmak istememenizi de hem anlayışla, hem de sevinçle karşılıyorum. Çünkü benim de Vatan'da daha fazla çalışmak isteğim kalmamıştı, sansürlenen 9.yazımı facebook sayfama koyarken de aldığım riski biliyordum.
Vatan gazetesine kimsenin "sansürcü" diye iftira atmak hakkı yok, diyorsunuz. Eğer bir iftira söz konusuysa, gerçekten kimsenin böyle bir hakkı olamaz. Ama sansür uygulaması iftira değil de gerçekse, ihbarı bir gazetecilik görevidir, Sayın Yuvacan.
‘Kimsenin bana kucak açmasına, benim de kimsenin kucağına oturmaya ihtiyacım yok’
Beş yıl önce kucak açtığınız, dolayısıyla işsizlikten kurtardığınızı ima ettiğiniz ben, işsiz ya da işli, Türkiye'nin sayısı çok da olmayan iyi yazarlarından ve dünya medyasında da hem isim, hem de yer edinmiş biriyim.
Bu sözlerle, kimsenin bana kucak açmasına ve benim de kimsenin kucağına oturmama ihtiyaç olmadığını vurgulamak istiyorum: Beş yıl önce siz iyi bir yazarı kadronuza kattınız, ben de iyi bir gazetede yazmaya başladım, yani kimse kimseye borçlu değil.
Son söz olarak, bir zamanlar çok sevdiğim ve gurur duyduğum Vatan gazetesinin, son iki yıldır izlediği yayın politikası dolayısıyla girdiği çıkmaz yolda, irtifa kaybına artık tanık olmayacağım için sevindiğimi söyleyebilirim. Beş yıl önce "o" Radikal'den, beş yıl sonra da "bu" Vatan'dan kovulmuş olmayı, bir gazetecilik gururu olarak taşıyacağıma emin olabilirsiniz.
Size ve tüm Vatan çalışanlarına teşekkür eder, saygılar sunarım.”