SÜHEYL AYGÜL
suheyl.aygul@turkkariyer.com
Işık Mevsimi başlıyor…
Dağların çoşup, rengarenk saçlarını uzatmaya karar verdiği mevsimdir bahar.
Kendini çimenlere uzatmak, ağaçlara sarılmak , yukarıda ötüşen kuşların ‘’ İşe gitme, derse girme’’ sesine kulak verme arzusunun yoğun olduğu mevsimdir bahar.
Yeniden şarj olma ve düş kurma mevsimidir bahar.
Aşık olunacak en güzel mevsimdir bahar.
Nedensiz mutluluklar mevsimidir bahar.
Ve...
Başını alıp gitme zamanıdır bahar.
Anadolu rock yapan Siya Siyabend grubuna ait Bahar Geldi parçasını mırıldanıyorum Boğaz’ın rüzgârını içime çekerken...
Düştüğün çukurlardan çıksan artık bahar geldi
Çıksan, katılsan sellerine dağların
Dağlarda gül gürbüz düşler
Düşler meyvalar içinde
Beklediğin mevsim geldi
Evet.
Bahar, mevsimler, gelip geçen hayatlar, düşler, yaptığımız seçimler geçiyor zihnimden birer birer... Bir öykü geliyor aklıma.
Gezgin birinin yolu günün birinde bir köye düşer. Köyde mezarlıktan geçmek zorunda kalır. Orada dikkatini çeken bir şeyi ilk rastladığı köylüye sorar: “Mezarlıktan geçmek zorunda kaldım, sizin burda herkes çocuk yaşta mı ölüyor? Bir salgın mı oldu? Neden herkesin mezar taşı üstünde yaşadığı yıllar on seneyi geçmiyor? Birçoğunun üstünde iki yıl, beş yıl yazıyor?” Köylü cevap verir: “Biz burda insanların ne kadar mevsim yaşadıklarını değil, düşlerini ne kadar gerçekleştirerek mutlu ve huzurlu gün geçirdiklerini sayarız.” diye cevap verir.
Aslında yaşam, aldığımız nefes veya geçirdiğimiz mevsim sayısıyla değil de yaptığımız seçimler ve ulaşmak için mücadele ettiğimiz veya gerçekleştirdiğimiz düşlerimizle ölçümlenir.
Geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman arasında biz fâniler mevsimlerle birlikte gidip gelirken, seçip gerçekleştirdiğimiz düşler “Muhteşem Anlar Koleksiyonu” olarak elimizde, gerçekleştirmek istediğiniz düşlerimiz ise “Seçilmiş Büyülü Fenerler” olarak önünüzde durmaktadır.
Düşünürlerin üzerinde anlaşmazlığa düştüğü belki de birçok konu vardır. Ancak, hemen hepsi sadece yaşama değil iyi bir yaşama değer vermemiz gerekliliği üzerinde anlaşmıştır. “Yaşamak değil, iyi yaşamak bir lütufdur” demişlerdir.
Doğru ve iyi düşlere tutunmadan güzele ulaşmak pek mümkün değildir. İçinizde ve çevrenizdeki en iyiyi hep arayın! Düşler kurun. Ararsanız bulursunuz. Aranmayan bir şey ortaya çıkarılamaz.
Herkes kendi iklimini yaratır.
Yaşadığımız duygusal evrende gökyüzünün rengini herkes kendi renkleriyle boyar.
Düşlerinizi seçtiyseniz, yola çıkma zamanı da gelmiş demektir.
Kararsız kalırsanız enerjinizi tüketir, her şeyi erteler, düşlerinize uzak kalırsınız.
Düşlerinizi gerçekleştiremediğinizde, olayları ve kişileri yanlış değerlendiğinizi kabul edip seçiminizi tekrar gözden geçirmekte asil bir davranış olduğunu unutmamak gerekir.
Kaderimizi; yeteneklerimiz veya şansımız değil düşlerimiz, seçimlerimiz ve nelerden vazgeçtiğimiz belirler. Şu an durduğumuz nokta hayatta bugüne kadar yaptığımız seçimlerin toplamıdır.
Birçok insan sorunları hakkında şikayet etmekte, beklediği düş gemilerinin limana gelmediğinden yakınmaktadır. Akıl edemedikleri ise güvenli limanları hiç terk etmemiş olduklarıdır. Eğer günün birinde düşlerinize ulaşmak üzere limandan ayrılacak olursanız, bazen rüzgar yönünde bazen de yeri geldiğinde rüzgara karşı yelken açmalısınız.
Sürüklenmemeli, demir atmamalı, dümeni düşlerimize doğru tutarak yelken açmalıyız…
Hayat mevsimlerle doludur.
Ve şimdi başka bir mevsimdir.
Ruhunuzun tüm kapı ve pencerelerini açın.
Baharla daha çok ışığın içeri girmesine izin verin.
Goethe’nin son nefesini verirken dilediği gibi;
Yaşamdan “Biraz daha ışık!” isteyin…