Politika

Metin Münir: KKTC topraklarının yüzde sekseni Rumlar'ın

Birleşmiş Milletler'in de katkısıyla ''Kıbrıs sorunu'' konusunda uzlaşma yolları bulmak için masaya oturan Türk ve Rum tarafının görüşmeleri yoğunlaş

29 Temmuz 2011 03:00

T24 - Birleşmiş Milletler'in de katkısıyla ''Kıbrıs sorunu'' konusunda uzlaşma yolları bulmak için masaya oturan Türk ve Rum tarafının görüşmeleri yoğunlaşmaya başladı. Metin Münir, artan görüşmeleri, ''Amaç anlaşmaya varmak, toplumların referandumundan geçirmek, gelecek yılın ortasından önce adayı birleştirmek ve Avrupa Birliği’nin dönem başkanlığını birleşik Kıbrıs’ın alması...'' dedi ve sözlerine şöyle devam etti: Gülmek istiyorsanız, benden çekinmeyin. Sorunun temelinde şu yatıyor: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin üzerine kurulu olduğu toprakların yüzde seksenden fazlası Rum malıdır. Rumlar mallarını geri istiyor. Verirsek KKTC diye bir varlık kalmayacağından vermemek için bin bir takla atıyoruz.

Milliyet gazetesi yazarı Metin Münir'in ''Kıbrıs: Hayattaki 3’üncü kesin şey'' başlığıyla yayımlanan (29 Temmuz 2011) yazısı şöyle:


Kıbrıs: Hayattaki 3’üncü kesin şey

Hayatta vergi ve ölümden başka kesin bir şey yoktur, derler.  Bunlara bir üçüncüyü ekleyebiliriz: Kıbrıs sorununa çözüm olmamasını.
Dur kalk neredeyse kırk yıldır süren toplumlararası görüşmeler son aşamasına girdi.
Tarafları uzlaştırmaya çalıştıran Birleşmiş Milletler’in itmesiyle liderlerin buluşmaları sıklaştırıldı. Amaç anlaşmaya varmak, toplumların referandumundan geçirmek, gelecek yılın ortasından önce adayı birleştirmek ve Avrupa Birliği’nin dönem başkanlığını birleşik Kıbrıs’ın alması.
Gülmek istiyorsanız, benden çekinmeyin.
Sorunun temelinde şu yatıyor: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin üzerine kurulu olduğu toprakların yüzde seksenden fazlası Rum malıdır. Rumlar mallarını geri istiyor. Verirsek KKTC diye bir varlık kalmayacağından vermemek için bin bir takla atıyoruz. Onlar da almadıkça anlaşmaya yanaşmıyor.
Daha bir milyon neden var. Ama bu mükemmel neden tek başına birleşik Kıbrıs’ın romantik bir hayal olduğunu anlatmaya yeter.
Kıbrıs’ın birleşik olması, iki halkın bir arada yaşaması mümkün olsaydı, ne 1963’te toplumlararası çatışmalar başlar, ne 1974’te Türkiye adaya çıkar, ne de bu kadar yıl çözümsüz geçerdi.
Erdoğan görüşmelerin yerinde saymasının nedenini iki toplum arasındaki dengesizlikte görüyor. Rumlar Türklerden beş misli kalabalık, en az iki misli zengin.
Başbakan adaya işçi olarak gelenlerin vatandaşlığa alınmasını ve nüfusun başka yöntemlerle artırılmasını istiyor. Bunun için toprağa ihtiyaç var. Güzelyurt’u ve Maraş’ı vermeyiz söylemi buradan çıktı.
Geliri artırmak için aklında adaya su götürerek tarımı canlandırmak dâhil birçok proje var.

Gündemde öncelik
AB’nin gündemin alt sıralarına inmesi, ABD’nin Türkiye üzerindeki etkinliğinin azalması Başbakan’ın hareket alanını genişletti. Ama nereye kadar?
KKTC’yi göstermelik bir referandumdan sonra ilhak etmek veya devlet olarak tanınmasına çalışmak yapılabilir değildir. Dünyada Kıbrıs’ın statüsünün değiştirilmesini onaylayacak devlet yoktur. Çünkü hiçbir devletin bundan bir çıkarı yoktur.
“İki taraf daha eşit olunca toplumlararası görüşmeler değişik bir paradigmada yeniden başlayabilir,” diyor Erdoğan’ın ne düşündüğünü bilen bir kaynak.
Bana göre tek çıkar yol konfederasyon veya çok zayıf bir federasyondur. Bu da Rumlara topraklarının büyük bir bölümünü iade etmekten, KKTC’yi küçültmekten geçer.
Fethetmek, başkalarının tapulu malı üzerine yatmak geride kaldı. İsrail gibi düşünmüyorsanız, tabii. Ama düşünseniz de fark etmez. Nasıl İsrail barış içinde yaşamak istiyorsa er geç Filistinlilerin topraklarını iade etmek zorunda ise, biz de Rumların...