-''Meşruiyetini kaybetmek üzere olan bir Esed var'' ANKARA (A.A) - 11.09.2011 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Artık meşruiyetini gölgelemiş, kaybetmek üzere olan bir Esed var'' dedi. Erdoğan, El Cezire Televizyonu'na verdiği röportajın bugün yayınlanan bölümünde çeşitli konulardaki soruları yanıtladı. Suriye'de yaşanan olaylarla ilgili bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, 9 yıl önce göreve geldiklerinde Türkiye ile Suriye arasında, ''30 yıllık bir dargınlık, bir kırgınlık olduğunu'' kaydetti. Erdoğan, ''Arasında 910 kilometre sınır olan bu iki kardeş ülke, birbiriyle nasıl dargın olabilir, bu dargınlığı kaldırmak gerekir'' dediklerini belirterek, ''Kaldı ki, biz komşularla dedik ki, kesinlikle asla dargınlık, kırgınlık istemiyoruz, hepsiyle barış halinde olacağız'' dedi. Hemen Suriye'yle ilişkileri geliştirmeye başladıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''O kadar ileri gittik ki, biz artık ailece birbirimizle görüşür hale geldik. Çünkü birbirimizi aynı ailenin bireyleri olarak görüyorduk ve bu süreç içerisinde Sayın Esed'e biz hep şunu söyledik; 'Şu olağanüstü hali kaldır, şu siyasi tutukluları bırak, çok partili hayata geç. Demokrasi, halkın yönetime katılımıdır. Halkın yönetime katılımı noktasında gel kapıları aç. Sadece Baas Partisinin egemen olduğu şu anayasanın 8. maddesini değiştir'. Maalesef bu reformların hiçbiri yapılamadı ve bu konuda çok geç kaldılar. Hele hele bu yılın başında yaptığım bir Halep ziyaretinde kendisiyle uzun uzadıya görüştük. Her türlü yardımı, desteği vermeye hazır olduğumuzu söyledim. Bakın dedim, şu anda bir gerilim var, Tunus, Mısır hareketlendi, işte Arap Baharı adı altında bazı gelişmeler var. Bunlar buraya doğru gelebilir, kayabilir, adımları bir an önce atmak lazım. Tabii kendileri attık, atıyoruz, attık, atıyoruz derken, baktık ki Suriye'de de hareketlilik başladı. Başladı ama maalesef tanklar artık vilayetlere girer duruma geldi. Savunmasız insanları öldürmeye başladılar ve bu arada biliyorsunuz Türkiye'ye oradan göç başladı. Bir kardeş olarak bana düşen de, kim gelirse kapımız açıktır dedim. Çünkü mazluma kapıyı kapayamazdık.'' Şu anda da yaklaşık, 7,500-8,000 civarında Suriyelinin, Türkiye tarafından oluşturulan geçici kamplarda yaşadığını anımsatan Başbakan Erdoğan, ''Tabii bu arada benim sürekli kendisiyle telefonla görüşmelerim oldu. Öyle zamanlar oldu ki, günaşırı görüştüm. Ama bu görüşmelerden de netice alamadım ve çok üzüldük, çok kederlendik'' dedi. Erdoğan, şunları kaydetti: ''Artık meşruiyetini gölgelemiş, kaybetmek üzere olan bir Esed var. Kendisinin kalemi olan, kalemşoru olan bazıları artık benim de aleyhimde yazıp çizmeye başladılar. Benim Suriye halkına karşı olan sevgim tartışılmazdır. Ama yönetim anlayışı maalesef şu anda zulüm estiriyor. Orada mazlumların kanı dökülüyor ve binlerce insan şu anda siyasi tutuklu olarak cezaevlerinde yatıyor. Bu insanların ahı yerde kalmaz ve bu gidiş iyi bir gidiş değil. İşte bakın, Tunus, Mısır, Libya, Yemen; durumları ortada. Bu oralarda kalmaz ve iş buraya sıçrar.'' -''Tarih bunu böyle yazmıştır''- Siyasi liderlerin, kendi geleceklerini adalet üzerine tesis etmeleri gerektiğine işaret eden Başbakan Erdoğan, ''Zulüm üzre değil. Kanla iktidar olunmaz. Kanla iktidar olanlar, kanla giderler. Bu böyle bilinmelidir. Tarih bunu böyle yazmıştır ve böyle olmuştur'' dedi. -''Ben aramıyorum, kendisi ararsa görüşürüm''- Suriye yönetimiyle halen görüşüp görüşmediği sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, ''Artık ben aramıyorum, aramayı da düşünmüyorum, kendisi ararsa konuşurum'' dedi. Şu anda arkadaşlarının hiçbirisinin artık aramadığını, onlardan da henüz bir arama talebi de gelmediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Gelirse, gerekli olanlar bize zaten gelir, durumu değerlendirir, ona göre kararımızı veririz'' diye konuştu. ''Suriye muhaliflerinin Türkiye'de toplantı yapmalarıyla'' ilgili soruya yanıtlarken de Başbakan Erdoğan, ''Şu anda da muhalif kanat gelir, burada toplantılarını yapar ve biz onlara niye bu toplantıları yapıyorsunuz demeyiz. Şimdi, ayın 13'ünde Kahire'de, biliyorsunuz, Arap Birliği'nin bir toplantısı olacak. O toplantıda benim de bir konuşmam var ve o konuşmam, tabii Suriye'yi de kapsayacak şekilde, bütün bölgeye yönelik bir konuşma olacak ve orada mesajlarımı en ideal şekilde vermeye çalışacağım. Temennim odur ki, tesiri olur. Ve tabii o ziyaretim esnasında Arap Birliği Genel Sekreteri'yle de görüşmem olacak. Nebil El Arabi'yle. Orada da bunları ayrıca görüşeceğiz. Temennim odur ki, Arap Birliği de bu konuda isabetli kararlar alır ve bu sıkıntıları bir an önce aşarız. Şimdi tabii onu o gün sizler de dinleyeceksiniz. Özellikle Ortadoğu dinleyecek ama ben şu anda bütün düşüncelerimi adeta ortak çözüme, Ortadoğu'nun çözümüne yönelik mesajlarımı vermeyi hedefliyorum. Suriye'nin toplumsal barışına yönelik vermek istiyorum. Ama bu mesajlarımızı Suriye yönetimi aldı aldı, almadığı takdirde onlar da bizi kaybeder.''