Şovmen ve TV sunucusu Mehmet Ali Erbil, "Yılda 200 canlı yayın yapan bir sunucu olarak elbette gaflarım, hatalarım olmuştur ama hiçbirinde art niyet yoktur" diye konuştu.
Hürriyet'ten İzzet Çapa'ya konuşan Mehmet Ali Erbil, "biraz damdan düşer gibi konuşuyorum ama insanlar beni bu halimle sevip kabul ettiler. Gülmenin ayıp olduğunu düşünen Türk erkeğinin kafa yapısını ben değiştirdim. Diğer yandan kendimle de dalga geçiyorum" dedi.
Mehmet Ali Erbil, "Kalabalık aile hayatını, evde yaşamayı çok sevmeme rağmen evliliklerimde dikiş tutturamadım. Sonradan anladım ki benim bunu yapmam zaten imkansızmış çünkü ben aileyi bilmiyorum, hiç görmedim ki" diye konuştu.
İzzet Çapa'nın Mehmet Ali Erbil'le yaptığı söyleşinin bir kısmı şöyle:
Çocuklarına olan büyük sevginin altında sevgisiz geçen kendi çocukluğun olabilir mi?
- Aynen öyle doktor bey (gülüyor)! Yasmin 18, Ali Sadi 9 yaşında ve bana geldiklerinde hâlâ beraber uyuruz. Ama annelerinde kaldıklarında durum öyle değil, ayrı odaları var.
Boşanmış bir anne babanın çocuğu olarak, kendi çocuklarına da aynı travmaları yaşatman ne kadar doğru?
- Biliyor musun her gece kendime söz verirdim, "hayır bitmeyecek bu evlilik" diye ama ne yazık ki hayatta bazı şeyler istediğimiz gibi gitmiyor. Kalabalık aile hayatını, evde yaşamayı çok sevmeme rağmen evliliklerimde dikiş tutturamadım. Sonradan anladım ki benim bunu yapmam zaten imkansızmış çünkü ben aileyi bilmiyorum, hiç görmedim ki... Mesela benim dostum diyebileceğim bir insan da yoktur. Bunun nedeni de üvey babam askeri doktor olduğu için şehir şehir gezerek büyümem. Her taşınmada okul, mahalle değiştiği için hiçbir zaman arkadaşlığın ne olduğunu hissedemedim.
Peki içindeki Don Juan ile Eros nasıl tanıştı?
- İlk kez, birinci sınıfta aşık oldum abi ben! O yaşlardayken güzel mi çirkin mi oynar, kızların eteklerini kaldırırdık. Seksüel dürtülerimi keşfedince, kızlarla güreş seansları başladı.
Pehlivanlar gibi yağlanıp kendini meydanlara atmıyordun herhalde!
- Yok, bizimki Kırkpınar tarzı değil, daha çok yatak altında güreşti (gülüyor). Kıza direkt sevişelim diyemediğim, desem de sevişemeyeceğimiz için böyle küçük oyunlar icat etmiştim. Misafirliğe gittiğimizde annem kadınlarla sohbet ederken, ben kızları başka odaya götürüp güreşe başlardım.
Bu eline koluna hakim olamama durumu sonradan baş göstermedi yani...
- Valla kadınlara karşı aşırı bir ilgim olduğunu hiçbir zaman inkar etmedim. Gidip doktora ben hasta mıyım diye sormadım ama doktor arkadaşlarımla konuyu konuştuğumda onlar da normalsin dediler...
Ama Michael Douglas hastalığına yakalandığın konuşuluyordu.
- Sekse düşkünlüğümden bahsediyorsan, çok şükür hastalık anlamına gelen bir durumum yok. Sanıldığı gibi tehlike çanları çalmıyor yani. Sevgili kadınlar rahat olabilirsiniz (gülüyor).
Böylece hakkında çıkan "gay" dedikodularına da cevap vermiş oldun...
- O zaman ilk defa burada açıklayayım, maalesef ki heteroseksüelim (gülüyor)!
Daha 17'sinde Küheylan olan Mehmet Ali'nin şimdi konuştuklarına bak ya!
- Adama bak, hem soruyor hem de cevap verince lafı gediğine oturtuyor! Hakikaten biraz ondan bahsedelim. O zamanlar Ankara Devlet Konservatuvarı'nda okuyordum. Hocam Cüneyt Gökçer, tiyatroda bu rolü oynayacak yüzlerce adam varken tutup henüz öğrenci olan bana verdi. Dindar anne ve komünist babası arasında kalmış, bu yüzden ata tapan şizofren bir çocuğu canlandırdım. Çok tecrübeli olmayan bir öğrenci olmama rağmen çok şükür ki rolün altından alnımın akıyla kalkmayı başardım. O yaşta ödül bile aldım.
'İnsandan dost olmaz'
"Dostum diyebileceğim biri yok" diyorsun. Kafan bozulduğunda dertleşebileceğin kimse de mi yok?
- İnan ki Stelyo dışında dostum yok. O kadar göçebe çocukluktan sonra, kalıcı arkadaşlık hiç kuramadım ben. Denemedim de değil he, sakın yanlış anlama! Zamanında çok samimi olduğum bir arkadaşım vardı, beni borsaya soktu ve soyup soğana çevirdi. Ondan sonra anladım ki insandan dost olmaz (gülüyor).
'Tiyatroya devam etsem alkolik olurdum'
Tiyatronun "en iyi çıkış yapan" aktörlerinden biriyken ne oldu da bu sevdayı yarım bıraktın?
- Ya ben küçüklüğümde de böyle fırlama bir adamdım. Her zaman da içimden geleni yaptım. Ankara Devlet Tiyatrosu'ndaki dört yıllık memuriyet döneminde artık maaş alamaz hale gelmiştim. Çünkü yaptığım her hata, kuş kadar aylığımdan ceza olarak kesiliyordu. Zaten ilk üç ay da para alamamıştım!
"Ben nasılsa bir fırlamalık yaparım, peşin peşin ödeyeyim" mi dedin yoksa?
- Yok oğlum, çok sevdiğim bir tiyatrocu abim tarafından dolandırıldım. "Gel seninle bir yere gideceğiz bana yardımcı ol" dedi. Ben de üst devreme yardım edeceğim diye sevindim. Gidip halı aldık, ben de kefil oldum. Sonraki üç ay maaş alamadım, meğer adam borcunu ödemeyince parama haciz konmuş. Herkesi böyle kandırarak, halıları satıp ticaret yapıyormuş.
Sonra da parayı bulmak için taşı toprağı altın İstanbul'a mı geldin?
- Memurluktan bir ayda kazandığım maaşı, bir gecede kazanacağım müzikal teklifi gelince hiç düşünmeden kabul ettim. Üstelik haftanın yedi günü alacaktım o parayı. Bir sene boyunca tiyatrodan izin almıştım ama sonra Cüneyt Hoca "Böyle olmuyor, artık bir tercih yap" deyince ben de kimseye sormadan bastım istifayı ve memuriyet hayatım son buldu.
Sadettin Erbil gibi ünlü bir tiyatrocunun bu karara tepkisi ne oldu?
- Tiyatro aşığı bir adam olduğu için biraz incindi ve aramızda bir kırıklık oldu ama şartlar bunu gerektiriyordu. Ya idealist olup aç kalacaktım ya da bu yolu seçip rahat yaşayacaktım. Hem her işte bir hayır vardır, kim bilir belki de tiyatroya devam etseydim şimdi karşında alkolik biri olacaktı!
Şiddete başvuran erkek acizdir
* Seni bu aşklar alkolik etmemişse, hiçbir şey etmez korkma... Bir şeyi çok merak ediyorum, bugüne kadar aşık olup da elde edemediğin biri oldu mu?
- Hayır olmadı, çünkü benim aşık olmam için önce bir iletişim kurmam lazım. Beğenip hoşlandığım ama elde edemediğim kişiler tabii ki vardır ama aşk için önce o elektriği karşımdakinden almam lazım. Aslında bu üzülmemek için bir çeşit koruma kalkanım diyebilirim.
Peki kadınlar sana karşı kendini korumak zorunda kaldı mı hiç?
- Asla! Hele şiddet anlamında soruyorsan, şiddete başvuranları hep aciz olarak görmüşümdür. Ama ben o kadar ürkek bir erkektim ki, gece uyurken kadınlar bana bir şey yapar mı diye çok korkardım (kahkahalar).
Sezin de evlendiğine göre, bu aşk meşk olaylarında unu eleyip eleği asmanın zamanı gelmedi mi?
- Valla hiç anlamam, aşık olursam yine nikahı basarım! Bugüne kadar benim yaptığım her evlilik, aşk evliliğiydi. Ne bir sözleşme yaptım, ne anlaşma... Çünkü birbirine aşık insanlar arasında böyle şeylerin büyük bir saygısızlık olduğuna inanıyorum.
Bu bonkörlüğünü boşanırken de sergiliyorsundur herhalde?
- İnan ki toplamda ne kadar nafaka verdiğimi bilmiyorum ama hepsi helal olsun. Mesela Nergis'le (Kumbasar) boşanırken, bütün malımı mülkümü ona bıraktım. Geçtim kirada oturdum, hayata sıfırdan başladım.
Kaç kere kilometreyi sıfırladın?
- İki kez sıfır noktasına ulaştım. Ama sakın insanların aklına öyle söylendiği gibi kumar falan gelmesin. Ben bugüne kadar kumar yüzünden bırak evi, arabamı bile satmadım.
Para kazandın mı peki?
- Dönem dönem kazandım ama genele vurduğunda kumara verilen para her zaman kayıptır. 33 yıldır casino'lardayım ve kendimi kontrol etmeyi çok iyi bilirim. Bir gecede hayatını masaya bırakanları da gördüm. Ama ben onlardan biri olmadım. Haddimi aşarak hiçbir zaman kumar oynamadım.
Yani en büyük riski kumar masalarında değil aşkta aldın öyle mi?
- Bak bak sen, nerelerden girip de sorarmış o (gülüyor)! Aşkta daha fütursuzum...
'Art niyetli olmadım'
Türk televizyon tarihinin önemli karakterlerinden birisin. Peki ekrandayken yaptığın herhangi bir hareketten pişmanlık duyduğun oldu mu?
- Hayır olmadı! Çünkü ben senede ortalama 200 canlı yayın yaptım. Ve sadece bir-iki tanesinde hata ya da gaf diyebileceğim bir durumla karşılaştım. Ama bunların hiçbirinin arkasında bir art niyet yoktu.
Ama gerçekten çok patavatsızsın...
- Sen de çok kibarsın (gülüyor). Evet biraz damdan düşer gibi konuşuyorum ama insanlar beni bu halimle sevip kabul ettiler. Gülmenin ayıp olduğunu düşünen Türk erkeğinin kafa yapısını ben değiştirdim. Diğer yandan kendimle de dalga geçiyorum. Mesela çıkıp "dudaklarıma dolgu yaptırdım" diyebiliyorum.
Yaptırdın mı cidden?
- Sence? Kendimi ti'ye alabiliyorum diyorum, adam kıldan ince kılıçtan keskin üst dudağımı görüp hâlâ "yaptırdın mı" diye soruyor ya. Küçükken oturaktan mı düştün, anlamadım ki (kahkahalar). Bu örnekten de anlaşılacağı gibi benim insanlar üzerinde hiçbir sanatçıya nasip olmayan sonsuz bir kredim var, şükürler olsun.
Eski eşin Nergis'in son düzlükte sana fark atıp, Kiralık Aşk'la bir fenomen haline gelmesine ne diyorsun?
- Onun başarısıyla gurur duyuyorum! Biliyor musun özel hayatında da dizideki gibi acayip panik bir kadındır. Tam kendini oynuyor yani...
Hop hop, "Nergis başarılı değil de rol ona uydu" mu diyorsun yani...
- Manyağa bak, o anlamda söylemedim (gülüyor). Hakikaten hem süper bir insandır hem de muhteşem bir performans sergiliyor dizide. Evliyken de birlikte birkaç filmde oynamıştık. Oyunculuk canavarı onun içinde hep vardı.
Üzüm üzüme bakarak kararmış olabilir mi?
- Kararmaz olur mu! Bir kere biz Nergis'le aynı dili konuşuruz. İkimiz de Ankaralıyız ve beş sene boyunca evli kaldık. Birbirimizden etkilenmemiz çok normal. Ama dediğin gibi kadın bir anda fenomen oldu! Biliyor musun sokakta insanlar çevirip "Size bayılıyoruz" deyince, inanamayıp hâlâ "Aaa gerçekten mi?" diye soruyormuş (kahkahalar).
'Ali Sadi'ye ilk üç ay kurbi dedim'
Ali Sadi ilk doğduğunda çok çirkindi, kurbağaya benziyordu tövbe yarabbi! İlk üç ay "kurbi" demiştim çocuğa. Ama tabii çok da sevinmiştim iki kızdan sonra bir erkek evladım oldu diye. Şimdi aslan gibi yakışıklı babasının oğlu...
"Çarkıfelek"teki son hostesin Zeynep Ece Akengin'le beraber olduğun doğru mu?
- Aramızda bir etkileşim oldu ama bitti. Şimdi arkadaşız ve birlikte çalışmaya devam ediyoruz. Çünkü ben asla birinin ekmeğiyle oynayamam. Hayatta en çok korktuğum şeydir!
Böyle güzel güzel anlatıyorsun ama öte yandan toplumda hayatındaki bütün kadınları perişan ediyormuşsun gibi bir algı da var...
- Benden sonra evlilikten soğudukları doğru. Sayemde gerçek Türk erkeğini tanıyorlar. Bunu, üste para versen öğrenemezsin. Aynı hataya bir daha düşmüyorlar. Ne perişan etmesi, sevap bile işliyor olabilirim (gülüyor). Şaka bir yana her ne kadar ayrılık ölümden sonraki en büyük ikinci travma olsa da ben ayrıldığım kadınlarla hep arkadaş ve dost kalmayı başardım.
Geriye dönme şansın olsa, hangi evliliğini sürdürürdün?
- Dediğim gibi kendime verdiğim ayrılmama sözlerini hiç tutamadım ama geriye dönebilsem ilk eşim Muhsine'yle hâlâ evli olmak isterdim...
Ee hiçbir şey için geç değil ki... Yani değildir diye umuyorum!
- Yok şekerim değil çünkü ben yaş kullanmıyorum (kahkahalar).
Karta kaçtığın bu yıllarda kendinden ufak kadınlarla beraber olurken, cinsel gücü artırıcı ilaçlar kullanıyor musun?
- Bugüne kadar o tarz hapların hiçbirini denemedim çünkü öyle şeylerden oldum olası çok korkmuşumdur. Bir gün bu iş için ölümü göze alırsam denerim (gülüyor).
Çarkıfelek denince konsept yaratıcısından çok senin adın geliyordur herhalde akıllara...
- Kesin öyledir. 96'da başladığımıza göre aralıkları da sayarsak tam 19 sene olmuş, dile kolay! Yarışma benimle özdeşleşti, çünkü kendimden çok şey kattım. 1997'de dünyada ilk kez canlı sunmaya başladım. O zaman harfler böyle dokununca falan yanmıyordu. Kutuyu çeviriyordun. Bazen bir önceki sorunun harfleri kalıyordu kutularda. O dönem için riskli ama bir o kadar da keyifliydi.
Bayrağı senden devralan insanlar da oldu. Aralarından beğendiklerin çıktı mı?
- Bir Mehmet Ali Erbil olmadı hiçbiri... Zaten aksi olsaydı, bugün ben değil onlar sunuyor olurdu.
Peki "Yaşlandım artık, dönemim geçti" diye bunalıma girdiğin zamanlar oluyor mu?
- Her sanatçı gibi o tür hezeyanlar yaşadığım oluyor. Ne kadar Mehmet Ali Erbil olsan da, 40 yılını televizyona adasan da her proje tutacak diye bir kural yok. Kimyanın uyuşuyor olması lazım. Seyirciden, televizyon dünyasının yöneticilerinden, bu işi anlayanlardan, profesyonellerden güzel mesajlar geliyor olsa da reyting almayınca yine yusuf yusufsun.
Ne yapıyorsun öyle bir durumda, psikiyatriste mi gidiyorsun?
- Yok ya psikiyatristler bana geliyor, rahatlayıp gülmek için (gülüyor).
'Yıllardır antidepresan kullanıyorum'
İlaç da mı kullanmıyorsun?
- Yıllardır antidepresan kullanıyorum. Kilo almamın en büyük sebeplerinden biri de odur. Baş dönmesi sorunu yaşıyordum. Defalarca doktora gittim, vertigo dediler, pozisyona bağlı baş dönmesi dediler ama kimse bir çözüm bulamadı. Son olarak bir psikiyatra gidince, antidepresan verdi. İlacı aldığımdan beri de öyle bir sorunum kalmadı.
Sinirlerine de iyi gelmiştir...
- Yeri geldiğinde evde haberleri izlerken ağlamaya başlıyorum. Büyük kızım Sezin'in nikahında başından sonuna kadar aralıksız salya sümük ağladım. Yasmin'le birbirimize sarılıp gözyaşlarına boğulduk. Hayatımın en travmatik günüydü.
"Error" verdin yani...
- Ee sonuçta yıpratıcı bir iş yapıyorum. Bir yandan da ilaç kullanıyorum. İnsanın başına birtakım hastalıklar geliyor. Biliyorsun bazen bağışıklık sistemim çöküyor.
Atlattın değil mi o illeti?
- Şu an iyiyim şükürler olsun. Dünyada 70 kişide varmış bu sorun. Pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da Türkiye'de tekim (kahkahalar).
Sorunların üstesinden hep böyle gülerek mi gelirsin?
- Yoo hüzünlü zamanlarımda evime kapanırım, kendimi uykuya veririm. Korku ve gerilim filmleri izlerim. En hezeyanlı, problemli olduğum dönemlerde bile komedi izlememişimdir.
Kafası bozulunca şarkılara sığınanlardan değilsin yani...
- Şarkı açıp ağlayan bir adam değilim. Ama canım sıkılmışsa Orhan Gencebay da, İbrahim Tatlıses de dinlerim. Son zamanlarda Rober Hatemo'nun Aşk Çarpsın şarkısını döndürüp döndürüp dinliyorum.
Sazdan sözden sinemayı soramadım. 2000'li yılların fırtına koparan Kahpe Bizans'ı bu günlerin FC Barcelona'sı gibiydi. Gani Müjde bu kez sizi neden ilk 11'e almadı sayın Dobrovski?
- Bana değil, ona sormak lazım. Ayrıca eski kadroda Cem Davran, Demet Şener, Nurseli İdiz, Hande Ataizi gibi isimler vardı. Zaten istese de bu isimleri tekrar bir araya getiremezdi. Ama aramızda kalsın, bana teklif de gelmedi.
Hande Yener'le Instagram'da bir fotoğrafını kendin troll'leyip, altına "Canım arkadaşım Demet Akalın" yazmışsın. Ateş ve barutla oynayıp, III. Dünya Savaşı mı çıkarmak istiyorsun?
- İkisi de yakın arkadaşım. Belki bilinç altımda ikisini barıştırmak gibi bir misyon üstlenmiş olabilirim. Bu espriye kimse alınmadı. Hatta Demet de benimle bir fotoğrafını paylaşıp altına Okan Bayülgen yazdı. Güldük, eğlendik.
Mehmet Ali'dir ne yapsa yeridir...
- İkisi de olgunlukla karşıladı. Biliyor musun bu olaydan sonra çok teklif geldi "Şununla küsüm, onun fotoğrafının altına benim adımı yaz" diye... Para teklif edenler bile oldu. Sakın isimlerini sorma, hele o hepimizin tanıdığının adını asla söylemem (kahkahalar).
Beyaz, show oldu; Okan, Makina-Dandinista... Ama senden bir Mali Show çıkmadı!
- Aslında teklifler geldi, çok da istedik ama denk getiremedik. Bir Başka Gece, Gecenin Rengi gibi birçok müzik eğlence programı yaptım zaten. Aslında bu işi ilk yapanlardanım ama işin içine onlar gibi stand-up'ı karıştır-
madım.
"Onları rakip kabul etmem" mi demek istiyorsun?
- Hepsi kendi başına bir değer zaten. Aramızdaki fark, çocuklar yazılı metin üzerinden ilerliyor, ben bugüne kadar hep spontane espriler yaptım.
*Dizilerde niye yoksun peki? Uzun set saatleri yüzünden mi?
- Aynen abi! Eskiden bir buçuk günde bölümü çekip bitirirdik. Şimdi en az beş gün sürüyor çekimler. O kadar zamanı gözden çıkaracak lüksüm yok vallahi. Zaten günlük yarışmam devam ediyor, niye onu bırakıp diziye döneyim ki?
Tabii para gani, eğlence holdingi de aldı başını gidiyor. Hayat sana güzel Mehmet Ali...
- Olmamış Instagram takipçisi gibi konuşma yahu! Bu arada dikkatini çekerim ki hâlâ çalışıyorum (gülüyor). Eğlence hayatını soruyorsan çok şükür ki açtığımız mekanlar gayet iyi gidiyor. Chanta'yla sağ olsun Stelyo ilgileniyor, ben arada bir misafir oluyorum. Kulüpçülük zevkli iş ama Stelyo'nun hayatı orası oldu. Kaldı ki oradan para kazanmak gibi bir derdim yok, üstüne para istemesinler yeter (kahkahalar).
Hürriyet'te yayımlanan söyleşinin tamamını okumak için tıklayın