26’ncı dönem 3’üncü yasama yılı açılışı sonrası Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın odasında verilen fotoğrafı değerlendiren Hürriyet yazarı Murat Yetkin, "Meclis Başkanı, kendi makam masasının kenarında adeta ilişmiş gibi oturuyor" dedi.
Hürriyet'te Murat Yetkin'in "Resimdeki eksiği bulun" başlığıyla (3 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Aşağıda Anadolu Ajansı tarafından, kendi muhabir, Kayhan Özer tarafından çekilip yayına verilmiş bir fotoğraf göreceksiniz.
Fotoğraf Meclis’in 1 Ekim’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmasıyla 14.00’deki açılışı ardından 16.30 gibi Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın makam odasında yapılan bir çay sohbetinde, çaylar sunulmadan az önce çekilmiş.
Şimdi fotoğrafa dikkatle bakıp eksiği bulmanızı rica edebilir miyim?
“Oturan makam sahipleri arasında kadın yok” diyenler de kazandı ama benim dikkat çekmek istediğim başka bir eksiklik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan (ki 16 Nisan 2017 referandumu ardından yapılan 21 Mayıs’ta yapılan AK Parti kongresiyle AK Parti Genel Başkanı sıfatını da almış bulunuyor) Meclis Başkanı Kahramanın makamında oturuyor. Muhtemelen Somali’den yeni dönmüş ve İran’a gitmek üzere olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile yüzünde bir memnuniyet ifadesiyle göz teması kurmuş.
Kahraman Erdoğan’ın hemen solunda, kendi makam masasının kenarında adeta ilişmiş gibi oturuyor.
Makam önü koltuklarında Başbakan Binali Yıldırım ve MHP lideri Devlet Bahçeli oturuyorlar, Yıldırım düşünceli halde bakışlarını yere dikmiş.
Yıldırım ile Akar arasında Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, onun tam karşısında da yine Akar’a gülümseyerek bakan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit var.
Fotoğrafta görünen ve görünmeyen diğer kişiler AK Parti ve MHP yetkilileriyle Akar’a eşlik eden askeri yetkililer.
Meclis’te çekilmişmiş bu fotoğrafta ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yok.
Cumhurun reisi var, yargının reisi var, yasama organının reisi var, askerin komutanı dahi var, ama ana muhalefetin reisi yok.
Hadi HDP’liler açılışı protesto edip hapisteki eş-başkanları Selahattin Demirtaş’ı ziyarete gittiler, ondan yoktular diyelim.
Kılıçdaroğlu Meclis’te değil miydi? Kahraman’a sordular, “Davet ettim, herhalde randevusu vardı” dedi. Kılıçdaroğlu “Yalan Meclis Başkanına yakışmıyor” sözleriyle davet gelmediğini söyleyince de Kahraman özür diledi.
Gazetelerde Kılıçdaroğlu ve Kahraman’ın akşam saatlerindeki Meclis resepsiyonunda “şakalaştığı” haberleri var.
Resepsiyonda asıl samimi görüntüler Erdoğan ile Bahçeli arasındaydı.
Irak Kürt bağımsızlık referandumunun tehdit oluşturması halinde harekata hazır olunduğunu tekrarlayan Cumhurbaşkanı, bu konuda Perşembe günü Bahçeli ile bir görüşme yapacağını söyledi.
Erdoğan 4 Ekim Çarşamba günü İran’a gidecekti; dönüşünde, 5 Ekim’de de Bahçeli ile görüşeceğini söylüyordu. Eğer gerek duyarsa, ayrıca Kılıçdaroğlu ile de görüşebilirdi.
Çoğu gazete ve televizyon bu sözleri Irak konusunda “liderler zirvesi” olarak duyurdu. Oysa Erdoğan öyle bir şeyden söz etmiyordu, sadece Bahçeli ile görüşeceği kesindi, Kılıçdaroğlu ile ayrıca görüşmek istemesi ise bir ihtimaldi.
Ve bu sözlerden kısa süre sonra, resepsiyon dağılırken, saat 20.30 sularında, az önce Kılıçdaroğlu ile şakalaşıp “unutkanlık” beyan eden Meclis Başkanı Kahraman, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve MHP lideri Bahçeli ile birlikte, yanlarında az sayıda parti görevlisiyle birlikte Meclis kabul salonuna bitişik küçük toplantı salonunda bir “çay sohbetinde” daha bir araya geldi.
Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu yine “unutulmuştu”.
Belli ki Meclis’in üçüncü partisi HDP’den sonra, Meclis’in ikinci büyük partisi CHP’de bu tür mahrem toplantılarda arzu edilmiyor, unutuluyordu.
İşin aslı şu ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Nisan referandumu için yapılan Meclis oylamasında aldığı destekten bu yana MHP lideri Bahçeli’ye bir tür gizli koalisyon ortağı gibi itibar ediyor, ya da öyle gösteriyor, Bahçeli de bu kamuoyuna sergilenen itibardan şikâyetçi görünmüyor.
Tabii neticede Bahçeli’nin de katkısıyla yapılan hükümet tasarruflarından Bahçeli’nin hiçbir yasal sorumluluğu yok. Hatta 2019’da dönüşümün tamamlanmasına dek Cumhurbaşkanının da sayılmaz hükümet icraatının yasal sorumluluğu; bütün yasal yük Başbakan Yıldırım’ın omuzlarında.
Hükümetin başının hükümet tasarrufları üzerinde etkisinin sınırlı olduğu siyasi ortamda Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, yüksek yargı başkanları, hatta Genelkurmay Başkanı ve hükümet ortağıymış gibi davranan makul muhalefet başkanı “yeni Ankara” resminde unutulmuyor, ama ana muhalefetin başı unutuluyor.
Eğer bu unutkanlık Türkiye’deki çoğulcu demokrasi adına ciddi bir işleyiş sorununu, eksikliği göstermiyorsa, acaba neyi gösteriyor?