T24 - Leyla Gencer Şan Yarışması'nda üçüncü seçilen Pervin Çakar, 14 yaşında bağlama çalıp halk türküleri söylemeye başlamış. Lisede 'Sende opera sesi var' denilerek kendisine hediye edilen Maria Callas CD'sini dört sene boyunca dinleyememiş, zira ne CD çaları varmış ne de onu alacak parası...
Beyoğlu Elhamra Han’ın önünde buluşmak için sözleşmiştik. Sadece birkaç resmini gördüğüm, başarılarını ve güçlü sesini yeni fark ettiğim, bir de son ‘zaferini’ bildiğim genç bir kadınla. Karşımda duran o ufak tefek kadın, son iki yıldır İtalya’nın pek çok ünlü sahnesinde devleşen soprano Pervin Çakar ya da tüm dünyaya yavaş yavaş yayılan adıyla Pervin Chakar. Radikal gazetesinde yer alan habere göre;
Ayakta alkışlanacak bir başarı öyküsünün sahibi Çakar’ı anlatırken nereden başlamalı? Operaya olan aşkını idrak ettiği andan itibaren, iki yıl önce yaşamını yitiren 20. yüzyılın en önemli sopranolarından Leyla Gencer’in resmini şimdiye kadar hiç ayırmamış yanından. Büyük ustayla yüz yüze gelme fırsatı bulamasa da onun adını taşıyan ödülüyle gururlanıyor Çakar. Geçen hafta finali yapılan 6. Leyla Gencer Şan Yarışması’nın üçüncülük ödülüne layık görülen sanatçı, ödülünün tozuyla hatta sevinçten uyuyamamanın neticesi şiş gözleriyle karşımda...
İşportadan alınan org
Mardin’in küçük bir köyünde doğan, ailesiyle birlikte Diyarbakır’da yaşayan, öğretmen bir baba ve ev hanımı bir annenin beş çocuğundan biri Pervin Çakar. Barış Manço’nun sahnede bir o yana bir bu yana koşarken tuşlarına dokunduğu orguna imrenerek başlamış müzik aşkı. Babasının işporta tezgâhından aldığı küçük bir org da yeteneğinin gelişimini sağlamış. Kendi kendine söküverdiği melodilerin peşi sıra 14 yaşında bağlama çalıp halk türküleri söylemeye başlamış. Sesi pek çok kez keşfedilen sanatçının ilk fark edilişi; Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde girdiği bir halk müziği yarışmasıyla olmuş. Ortaokul öğretmeninin ısrarıyla da babası ve annesi Diyarbakır Güzel Sanatlar Lisesi’ne yollamışlar kızlarını.
“Çok harap bir yerdi bizim okul, bir lisenin içerisinde, iki koridor arasına kurulmuştu” diyen Çakar, önce keman, sonra viyolonsel çalmaya başlamış. Lise 2’de katıldığı bir kompozisyon yarışması sayesinde Ankara’ya gidince operayla ‘tanışmış’. “O zamanın GAP Bölge Başkanı Olcay Ünver, ödül töreni sırasında şarkı söylememi istedi ve bana ‘Sende tam bir opera sesi var’ diyerek Maria Callas’ın CD’sini verdi. Operadan hiç haberim yok, Maria Callas’ı kesinlikle tanımıyorum ve o CD’yi dört yıl boyunca dinleyemedim çünkü ne CD çalarım ne de onu alacak param vardı.”
Lise bittikten sonra Ankara’da okuması gerektiğine karar vermiş Pervin Çakar ve Gazi Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nü kazanmış. Viyolonsel çalmaya devam etmiş, son sınıfta da biraz şansı, biraz da hocalarının yardımıyla şan bölümüne geçmiş. “Okumak başlı başına bir külfetti benim için. Ailemin maddi durumu yok, burs yok. Çok zor dönemler geçirdim” diyen Çakar’ın tüm zorlukları bununla sınırlı değil tabii. İdeali uğruna sokaklarda yatmış, garsonluk, temizlik işçiliği...
Diyarbakır-Ankara hattında filizlenen opera aşkı; onu İtalya’nın en büyük, en ünlü tiyatrolarına sürüklemiş. Orada dünyaca ünlü pek çok isimle çalışmış ve çalıştırmaya da devam ediyor. Bu arada Pervin pek çok akrabasına göre şarkı söyleyen bir müzik öğretmeni...
Pervin’in izlediği ilk opera üniversite yıllarına denk geliyor. Konservatuvardan arkadaşlarının zoruyla gittiği ‘Sevil Berberi’nden hem sahneye, hem sanatçılara hem de alkışlara hayran olarak ayrılmış. Mezun olduktan sonra da Diyarbakır’a dönmek yerine “En büyük destekçim” dediği hocası Oylun Erdayı sayesinde Ankara’da kalmış. Ankara, aynı zamanda Çakar’ın İtalya kapısı olmuş.
“Bir gün sözleşmeli olarak çalıştığım Ankara Devlet Operası’na İtalyan bir opera menajeri geldi. Sesimi ona dinletme fırsatı buldum ve mutlaka İtalya’ya gitmem gerektiğini söyledi. Ama tabii yine param yok. Ben de Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin o zamanki sanat yönetmeninin kapısını çaldım. Bana hemen bilet aldılar, diğer masraflarımı da İtalyan menajer karşıladı ve artık Roma’daydım tek kelime İtalyanca bilmeden. Accademia D’arte Lirica’ya kabul edildim” sözleriyle anlatıyor İtalya’ya gidiş macerasını Pervin. Altı ayda İtalyancayı da sökerek hızla tırmanmış basamakları.
İtalya’da ilk başrol Grete
Geçen yıl İtalya’da bir opera yarışmasına katılan Pervin, bu sayede ‘Hansel ve Gretel’ operası için davet almış. ‘Hansel ve Gretel’ le 64 temsil yapmış, pek çok önemli tiyatroda sahneye çıkmış: “Venedik’te Teatro La Fenice’de söyledim dünyaca ünlü opera sanatçılarıyla birlikte. La Scala’dan davet aldım, orada altı temsil yaptım. Operanın bir de Lion Opera’sı ve Viyana’da Andervin Tiyatrosu’yla işbirliği vardı ve oraya da gittim. Martha Franco Opera Festivali’ne davet edildim, orada Scarlatti’nin bir eserini söyledim. Bunun haricinde iki opera yarışması kazandım. Biri ‘Rigoletti’ operasının Gilda’sı üzerine yapılan bir yarışmaydı ve Gilda’yı 2-3 temsil ben oynadım.”
Pervin’in Mardin’in bir köyünde başlayıp La Scala’ya uzanan müthiş hikayesi kısaca böyle. Ayrıntılar www.pervinchakar.com adresinde.
Şimdi La Scala’da sahneye çıkıyor
6. Leyla Gencer Şan Yarışması’nda üçüncülüğü Alman mezzo-soprano Anna Lapkovskaja ile paylaşan Pervin Çakar, sahneye ilk kez 10. Eskişehir Müzik Festivali’nde Carl Orff’un ‘Carmina Burana’ eserinde çıktı. Sonrasında Ankara Devlet Operası’nda Handel’in ‘Deidamia’ eserinde Nerea rolünde boy gösterdi. İtalya’daki ilk performansınıysa ‘Werther’deki Sophie rolüyle 2006 yılında Milano Teatro Rosetum sahnesinde yaptı.
Kariyerine hızlı adımlarla devam eden ve birbiri ardına temsillerde yer alan Pervin Çakar, sonrasında ‘Der Schauspieldirektor’de, Madame Herz rolüyle Perugia ve Citta di Castello ve 2007’de ‘Der Rosenkavalier’de Marianne/Duenna rolleriyle Lecce’de bulunan Teatro Politeama Greco sahnelerine adım attı. Birçok ödül de kazanan Çakar, ‘Hansel ve Gretel’de Gretel rolünü, pek çok ünlü tiyatro salonunda sergiledi. 2009 yılında, Teatro La Fenice sahnesinde gösterimi yapılan ‘Maria Stuarda’da Anna Kennedy rolünü üstlendi.
Musica Riva Festivali’nde ‘Rigoletto’ operasında Gilda rolü ve 2009 Wexford Festivali programında sahnelenen ‘La Cambialedi Matrimonio’daki Fanny rolüyle pek çok kişinin hayranlığını kazandı. Bu başarısından sonra da ‘operanın Kabe’si’ olarak anılan Milano’daki ünlü La Scala’da Alban Berg’in ‘Lulu’ eserinde Eine
Ünfzehnjahrige rolünü üstlendi.