Magazin

Makbule'dir ne yapsa yeridir

‘Avrupa Yakası’nın Makbule’si Hasibe Eren, bu ay iki ayrı filmle sinemaseverlerin karşısına çıkacak.

07 Mayıs 2009 03:00
‘Avrupa Yakası’nın Makbule’si Hasibe Eren, bu ay iki ayrı filmle sinemaseverlerin karşısına çıkacak.

“Usta”da Hilal’i, “Adab-ı Muaşeret”te ise Miss Piggy’yi oynayan Eren:
“Şimdi karakterlerin giydiği elbise, taktığı küpe moda oluyor. Dolayısıyla oyuncuların üzerine cool bir duruş yapışıp kalıyor. Ama benden öyle beklentiler yok. Rahat rahat çirkinleşebiliyorum!”

İstediğim kadar çirkinleşebilirim

“Avrupa Yakası”nın Makbule’si Hasibe Eren, bu ay iki filmle beyazperdeye konuk oluyor. Oyuncu, yarın vizyona girecek “Usta”da Hilal, 15 Mayıs’ta vizyona girecek “Adab-ı Muaşeret”te Edebiyat öğretmeni Miss Piggy karakteriyle izleyicilerinin karşısına çıkıyor. Çatlak ve sıra dışı rollerin kadını Eren, yeni filmlerini ve hakkında merak edilenleri Elele dergisine anlattı.

“Benim mesleğim oyunculuk olacak” cümlesi ilk defa ne zaman çıktı ağzınızdan?
- Üniversitede amatör olarak tiyatroyla ilgilenme fırsatım olduktan sonra ne yaparsam yapayım mutlu olamayacağımı anladım. Bu kararı verdiğimde 18 yaşındaydım. Belki sahne arkasında çalışırım dediğim, iyi bir oyuncu olamayabilirim, iyi bir ışıkçı olurum, iyi bir kostümcü olurum, iyi bir dramaturg olurum diye düşündüğüm anlar da oldu.

Reklamcılık okumuşsunuz, neden liseden sonra oyunculuk okumadınız?
- ÖSS’deki puanım iyiydi, ben de Piyasa Araştırmaları ve Reklamcılık’ı tercih ettim. Ama üniversiteye girdiğimde ilk yaptığım şey tiyatro kulübüne girmek oldu. Kayıt için gittiğimde duvardaki panolara bakıyordum tiyatro kulübü var mı diye! Zaten sonra okulu bitirir bitirmez dramaturji bölümüne girdim.

Eğitmenlik tarafınız da var, çocuk oyunculara koçluk yapıyorsunuz... Eğitim işine el atmanız nasıl oldu?
- Dramaturji ve Tiyatro Eleştirmenliği bölümünde “çocuklarla tiyatro” ve “çocuk tiyatrosu” dersi alıyordum. Bunu Türkiye’de ücretsiz olarak yapan ve sanatsal kaygılar güden tek yer olan İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Çocuk Eğitim birimine asistan girdim. Yıllar içinde bir çocuktan rol almayı ustalarım sayesinde öğrendim. Bu esnada gözüm çok gelişti. Bazen oyunculuğumdan ziyade çocuk oyuncu eğitmenliğime güveniyorum.

Tiyatro kökenli oyuncular televizyonu para için tercih ettiklerini dile getirir. Sizde durum farklı galiba...
- Televizyonu sadece para kazanmak için yapmıyorum, ondan çok keyif alıyorum. Tiyatroda beş günde yedi temsil yapıyorsunuz ve aynı performansı gösteriyorsunuz. Günler günleri kovalıyor ve aynı temsili daha iyi tekrar ediyorsunuz. Canlı performansta anında reaksiyon alıyorsunuz. Televizyonda her hafta istenen başka bir performans var. Sinema, daha ağır bir çalışma. Sit-com’da beş kamera, dört sayfayı yarım saatte çekerken, sinemada dört sayfa dört güne yayılıyor! Tabii o zaman daha çok bölünüyorsunuz, oyun tutarlılığınızı daha zor koruyorsunuz... Üçü de insanı farklı alanlarda zorlayan türler. Ne kadar zorlanırsan o kadar gelişirsin diye baktığım için üçünü de seviyorum.

“Adab-ı Muaşeret”in Miss Piggy’si olarak göreceğiz sizi. Nasıl biri Piggy?
- Yine hafif stilize, çatlak bir tip. Çocukların dilinden anlıyor, öngörü sahibi bir kadın. Çocukların arasında birleştirici bir rol üstlenmeye çalışıyor. Bir yandan da müdüre (Salih Kalyon) hoş duygular besliyor...

Bir diğer filminiz “Usta”da hayatının merkezini model uçak yapmaya adamış bir erkeğin ve hayatının merkezini bu erkek yapmak isteyen bir kadının söz konusu olduğunu okudum. Hayatının merkezine erkekleri oturtan kadınlara bakışınız nasıl?
- Kadın karakter aslında erkeğin bencilliğiyle de savaş halinde. Filmin öyküsü biraz daha başka. Ama sorun çok değerli: Hayatının merkezine bir erkeği alarak kendini öyle ifade etme yolu seçen kadın hep yanlış yapar... Bu konularda bir “kadın bakışım” var hayata dair. Kendimi feminist olarak tanımlayacak kadar donanımlı bulmuyorum ama hayatı kadın merkezli bir okuma biçimim olduğunu söyleyebilirim. Kendini başka adamlarla anlamlandıran kızlar tanıyorum, “Çalışmak istemiyorum ki! Birini bulsam, evlensem ve rahat etsem” diyor. Böyle diyeceksen niye bu kadar eğitim aldın? Annen baban seni neden yetiştirdi? Bahsettiğimiz türde kadınların İstanbul gibi şehirlerde hâlâ var olmalarını garipsiyorum. Hele de bu kadınlar eğitimlilerin arasından çıkınca daha da sinirleniyorum. Bu döngünün sebebi onlar, nasıl düşünürlerse öyle çocuklar yetiştiriyorlar.

Kimse risk almıyor

Sizi gördüğümüz tüm roller genellikle komik, çatlak, enteresan bir profil çiziyor. Bu sizin tercihiniz mi, yoksa yapımcıların “inceden” dayatması mı?
- Kimse risk almaktan hoşlanmıyor. Oyuncu olduğumuzu, bambaşka roller oynayabileceğimizi göz önünde bulundurmuyorlar.

Öte yandan, sizi tenzih ederim ama “Kadın karakter komik olmaz, güzeldir, cool’dur, hülyalı bakar” gibi genel bir profil var. Bu yazılı olmayan kurala sinir olmuyor musunuz?
- Bence bu kaygıları gütmeyen kazanıyor. Ama dizilerin de böyle bir formülü var maalesef. Güzel kadın ve yakışıklı adam olacak, bir türlü kavuşamayacaklar... Kural bu. Eskiden kostüm tasarımcıları vardı, şimdi stilistler devreye girdi. Karakterlerin giydiği elbise, taktığı küpe, saçı, başı, makyajı bile moda oluyor. Benim böyle kaygılarım yok, oynadığım rollerle ilgili benden böyle beklentiler de yok. Dolayısıyla rahat rahat istediğim kadar çirkinleşebiliyorum! (Gülüyor)