Hürriyet yazarı Melis Alphan, Türkiye'de yargı sürecinin çocukların aleyhine işlediğini, tecavüze uğrayan çocukların mahkeme kararları nedeniyle örselendiğini belirterek, "Ankara'da 14 yaşında bir kız çocuğu (adı Sema olsun) halasının kendisinden 10 yaş büyük oğlunun tecavüzüne uğruyor ve hamile kalıyor. Faili aklama adına çocuğun yaşını büyüten mahkeme, aslında 9 ay 10 gün geriye gitmesi gerekirken doğuma gittiği tarihi de suçun işlendiği tarih olarak esas alıyor ve 'Bu durumda suç tarihinde çocuk 15 yaşını doldurmuş oluyor' diyor" diye yazdı. "Halbuki mahkeme çocuğun yaşını büyütse bile Sema aslında suç tarihinde 15 yaşını doldurmamış oluyordu. Hatalar, ihmaller, göz yummalar silsilesi" ifadelerini kullanan Alphan, "Aile, yargı ve nüfus müdürlüğü elbirliğiyle çocuğun yaşını büyütüyor, sanığı beraat ettiriyor ve temyiz eden olmadığı için karar kesinleşiyor. Cinsel istismarcı aklanıyor. 13 yaşında cinsel istismara uğrayan bir çocuk elbirliğiyle 16 yaşında gösteriliyor" dedi.
Melis Alphan'ın, "Çocuklar hukuk eliyle işte böyle evlendiriliyor!" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
"Ankara'da 14 yaşında bir kız çocuğu (adı Sema olsun) halasının kendisinden 10 yaş büyük oğlunun tecavüzüne uğruyor ve hamile kalıyor.
9 ay sonra Kırşehir’de ailesiyle akraba ziyaretindeyken doğum sancısı başlıyor ve hastaneye götürülüyor.
Doktor polise haber veriyor ve Sema 15 yaşının altında olduğu için soruşturma açılıyor ama suçun işlendiği yer Ankara olduğu için dosya Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na gönderiliyor ve dava açılıyor. Sema’nın anne ve babası “Yaşını doldurunca evlendirecektik” diye beyanda bulunuyor. Bu tür suçlarda anne-baba iştirakçi olduğu için onların da fail olması gerekir. Ama bu vakada savcı ihmal ediyor; anne ve baba hakkında dava açılmıyor. Sonrasında, dava aşamasında anne ve baba “Bilmiyorduk” diye inkâr ediyor.
Sema’nın halasının oğlunun sanık olarak yargılandığı davada iki aile aralarında anlaşıyor ve Sema’nın ailesi şikâyetçi olmuyor.
Normal şartlarda Sema 15 yaşından küçük olduğu için bunun kamu davası olarak devam etmesi gerekiyor. Çünkü sadece 15 yaşını doldurmuş çocuklar konu olduğunda cinsel istismar davası şikâyete bağlı. 15 yaşını doldurmuş mağdur veya ailesi şikâyet etmezse dava açılamıyor veya şikâyeti geri çekerlerse dava düşüyor.
Sema’nın bunu bilen anne ve babası, çocuklarına cinsel istismarda bulunan akrabalarına açılan davayı bertaraf etmek için kurnazlığa başvuruyor.
Sema’nın babası “Bu çocuk hastanede doğmadı. Kimlik yaşı doğru değil” diyor, sonradan sanık avukatı da aynı şeyi söylüyor. Yani Sema’yı 15 yaşının üstünde göstermek için hem ailesi hem de sanık tarafı danışıklı hareket ediyorlar.
Sema iki kez kemik yaşı tespitine gönderiliyor. Ve “Kemik yaşı 15-16 yaşla uyumludur” deniliyor. Ancak biz en azından İskenderun’daki başka bir davadan biliyoruz ki kemik yaşı tespitlerinde gerçek yaş 2 yıla kadar sapabiliyor.
Bu hata payını mahkeme dikkate almıyor ve kemik yaşı tespitinden sonra Sema 1 yaş büyütülüyor.
Bu arada aile Sema’nın doğurmak üzere hastaneye gittiği tarihi suç tarihi, yani Sema’nın cinsel istismara uğrayıp hamile kaldığı tarih olarak gösteriyor. Savcı da aynen böyle yazıyor.
Faili aklama adına Sema’nın yaşını büyüten mahkeme, aslında 9 ay 10 gün geriye gitmesi gerekirken doğuma gittiği tarihi de suçun işlendiği tarih olarak esas alıyor ve “Bu durumda suç tarihinde çocuk 15 yaşını doldurmuş oluyor” diyor. Halbuki mahkeme çocuğun yaşını büyütse bile Sema aslında suç tarihinde 15 yaşını doldurmamış oluyordu. Hatalar, ihmaller, göz yummalar silsilesi.
Aile, yargı ve nüfus müdürlüğü elbirliğiyle çocuğun yaşını büyütüyor, sanığı beraat ettiriyor ve temyiz eden olmadığı için karar kesinleşiyor. Cinsel istismarcı aklanıyor.
13 yaşında cinsel istismara uğrayan bir çocuk elbirliğiyle 16 yaşında gösteriliyor.
Yetmez...
Bu davanın ardından Sema’nın annesi ve babası aile mahkemesine başvurup erken evliliğe izin davası açıyor. Ve tesadüfe bakın ki avukatları sanığın avukatı. Cinsel istismar davasında sanığın avukatı olan kişi bu sefer gelip aile adına evlenmeye izin davası açıyor.
Buyurun size adalet!
*
Bir fiilin işlendiği tarihte bir çocuğun yaşı meşru olarak kimlikte yazan yaştır. Sanık veya şüpheli o çocuğu kimlikteki yaşı ile biliyor, görüyor.
Dolayısıyla, yargının da buna göre hareket etmesi gerekiyor. Ama sözgelimi bu davada yargı ne yapıyor? Faili aklayacak yöntem uyguluyor, mağduru yıpratıyor. Sanık için piyango gibi bir şey.
Oysa çocuğun yaşı kimlikteki yaşıdır. Çünkü çocuk kimlikteki yaşına göre okula başlar, o yaşa göre gelişir. Burada Sema’nın psiko-sosyal gelişimi 14 yaşında bir kız çocuğuna uygun.
Mahkeme çıkıp “Senin gerçek yaşın 16” diyerek çocuğun yaşını büyütüyor ve faili aklıyor.
Gördüğünüz üzere, Türkiye’de yargı süreci sıklıkla çocukların aleyhine işliyor ve çocukları örseliyor"
Hürriyet'te yayımlanan yazının tamamını okumak için tıklayın