Karar yazarı Etyen Mahçupyan, "Türkiye küçük bir ülke değil. Öte yandan objektif bir gelecek perspektifine sahipsek, yeniyi oluşturma açısından devasa eksikliklerimiz var" dedi. "Ancak önümüzdeki potansiyeli kullanmaktan ve bunun idrakinden çok uzaktayız" diyen Mahçupyan, "Çünkü hâlâ özgür vatandaştan korkuyor, örnek vatandaş hayali ile yaşıyor ve gençleri zihnimizdeki köhnemiş kalıplara sıkıştırmaya çalışıyoruz" ifadesini kullandı.
Mahçupyan'ın Karar'da "Ölüm korkusu ve millilik" başlığıyla yayımlanan (22 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Küreselleşmeden en çok yararlanacak olanların büyük devletler olduğunu düşünmek ilk bakışta mantıklı gelebilir. Ne de olsa gücün yayılması ve küçükler üzerinde hegemonya kurma kolaylaşıyor. Ne var ki son otuz yılın deneyimi aksi yöndeki dinamiklerin daha güçlü olduğunu ortaya koymakta. Ortadoğu’da gördüğümüz üzere, küresel ortamda karmaşık bir coğrafyayı ‘ehlileştirerek’ yönetmek mümkün olmuyor. Ayrıca o karmaşık coğrafyadan çıkan birileri büyük güçlerin korunmuş dünyasını kolayca bozabiliyor.
Küçüklere avantajlar sağlayan bu yeni düzeni sadece çatışma ve savaş üzerinden okumak geleceği öngörmek açısından çok kısır kalır. Çünkü küçük ülkelerin önünde bugün barış ve istikrar sayesinde açılabilecek geniş ufuklar var. Günümüzün en handikaplı ülkelerinden biri olan Ermenistan bu açıdan ilginç bir örnek. Etrafında neredeyse hiç güvenilir dostu bulunmayan, Rusya’ya aşırı bağımlı, ekonomisi sallanan, nüfus kaybeden, siyasi sistemi oturmamış, demokrasi kültüründe zaaflar taşıyan bir toplum…
Ancak dünya genelinde sadece 16 adet olan UWC (United World Colleges- Birleşik Dünya Kolejleri) okullarından biri Ermenistan’ın Dilijan kasabasında. Lisenin son iki yılını kapsayan ve öğrencilerin kendi öğrenimlerini ‘seçerek belirleme’ şansına sahip oldukları bu okulda her türlü sanat atölyeleri ve spor salonları var. Halen 73 ülkeden 200 civarı öğrenci barındırıyor ve bunların altısı da Türkiye’den. Bursa’dan, Uşak’tan gitmiş talebe var… Öğrenim dili İngilizce olan okulda öğrenciler akla gelebilecek her türlü sosyal faaliyeti doğrudan örgütlüyor ve hayata geçiriyorlar.
***
Ermenistan’da Tumo Center for Creative Technologies (Tumo Yaratıcı Teknolojiler Merkezi) adında bir kuruluş da mevcut. Günde 12-18 yaş arası 350 çocuğa hizmet veren, toplamda halen on bin gence ulaşmış bir merkez. Müzik ve sinema dahil bilgisayar temelli tüm alanlarda zihin açıcı ve yetenek geliştirici programlar sunuluyor. Herkese bir bilgisayar tahsis ediliyor ve gençler kendi merak alanlarına göre hangi kurslara katılmak istediklerini belirliyorlar. Bir ‘öğretmen grubu’ onları izliyor ve yetenekli olanları çalışma gruplarına davet ediyor. Ortaya çıkan ürünler ve projeler Merkez tarafından destekleniyor ve ‘dünya piyasasına’ çıkması sağlanıyor. Eklemeye gerek yok ki her yıl dünya çapında birçok bilim ve sanat insanı burayı ziyaret ederek çalışmalara katılıyor…
Eğitim alanındaki bu arayış Ermenistan’a özgü değil. Küresel ortamda kendi bölgesinde ‘küçük ve yalnız’ kalmış, dışarıda ise güçlü diasporası olan toplumlar küresel bağları çok daha etkin kullanabiliyorlar. Kritik eşik küresel yaratıcılığın gereksindiği zihniyet geçişini yapmak… Katılımı, sinerjiyi ve yaratıcılığı sağlayacak demokratik ortamları sağlamak. Zihindeki sınırların aşılması ise tabi ki ideolojik kalıpların kırılmasını gerektiriyor.
***
Türkiye küçük bir ülke değil. Öte yandan objektif bir gelecek perspektifine sahipsek, yeniyi oluşturma açısından devasa eksikliklerimiz var. Ancak önümüzdeki potansiyeli kullanmaktan ve bunun idrakinden çok uzaktayız. Çünkü hala özgür vatandaştan korkuyor, örnek vatandaş hayali ile yaşıyor ve gençleri zihnimizdeki köhnemiş kalıplara sıkıştırmaya çalışıyoruz. Bizdeki ‘okul’ büstlerle, marşlarla, sloganlarla ,‘milli’ köşelerle ve dinselleşmiş hamasetle belirleniyor. Evrenseli kavramadan ‘yerlilik’ hayali peşinde koşmak, bu kavruk milliliğin sadece şablonunu değiştiriyor. ‘Yaratıcı öğrenime’ geçmekten korkan bir ‘milli eğitim’ hangi ideolojik ezbere dayanırsa dayansın sonuç değişmiyor ve değişmeyecek… Ve bundan yüz yıl sonra bile ‘niye geri kaldık’ diye sormak hala marifet olacak...