Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, Türkiye'deki son gelişmeler nedeniyle Ankara'yı ekonomik yaptırımlarla tehdit etti. Alman hükümeti ise Türkiye'ye yönelik yaptırım tartışmalarına girmeyeceğini belirterek, Avrupa'nın gelişmelere birlik olarak cevap vermesi gerektiğini açıkladı. Türkiye'nin Nazi döneminde kullanılan yöntemleri uyguladığını ileri süren Lüksemburg Dışişleri Bakanı Asselborn, Türkiye'nin ihracatının yüzde 50'sinin Avrupa'ya olduğunu, Türkiye'deki yatırımların yüzde 60'ının da Avrupa Birliği'nden geldiğini belirterek, “Bu büyük bir baskı aracı ve belli bir noktadan sonra bu baskı aracını kullanmaktan kurtulamayacağız” dedi.
AB Bakanı Ömer Çelik, darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik başlatılan soruşturmalarla ilgili olarak "Hiç sulandırmadan söylenmeli ki, bunlar Nazi hakimiyeti sırasında kullanılan yöntemler” diyen Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn'a tepki gösterdi. Çelik, "Uygulamalar Nazilerin yöntemlerine değil, Nazilerle yapılan mücadele sırasında ortaya konan uygulamalardır. Yani FETÖ'nün yanında Naziler çırak kalırlar, ilkokul öğrencisi kalırlar" dedi.
Hürriyet'ten Celal Özcan'ın haberine göre, Türkiye'deki son gelişmeleri sert bir dille eleştiren Asselborn, hukuk devletinin devre dışı bırakıldığını savundu. Alman Deutschlandfunk Radyosu'na konuşan Asselborn şöyle dedi:
“Bugün Türkiye'de insan haklarını savunan biri, ya Gülenci ya da terörist olmakla damgalanıyor. Türkiye'de avukat yüzü görmeden beş gün cezaevinde tutulduklarını biliyorlar. 15 Temmuz'dan bu yana sadece 11 bin sendikacı görevden atıldı. Basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye 180 ülkeden 151'inci sırada. 10 bin gazeteci işsiz. Ama işin en kötüsü ise Türkiye'de toplumsal ve sosyal açıdan bir sivil ölüm başladı. İşten atılanların resmi gazetede isimleri yayımlanıyor. Onların bir daha iş bulma şansları yok. Diplomaları, pasaportları yok ediliyor. İnsanların ailelerini geçindirecek geliri yok. Evlerini kaybediyorlar. Açlık çekiyorlar. Bunlar, açık söylemek gerekirse, Nazi döneminde kullanılan yöntemler. Ve bu Türkiye'de 15 Temmuz'dan beri çok, çok kötü bir dönüşüm. AB olarak bunu öyle kolay kabul edemeyiz.”
Asselborn, Eylül ayı başında Strasbourg'daki dışişleri bakanları toplantısında, Türk Dışişleri Bakanı’nın kendilerine kelimesi kelimesine “Ben de sizler gibi hukuk devletinde yaşamak istiyorum” dediğini iddia etti. İdam cezasının vazgeçildiğinden hareket ettiklerini belirten Asselborn, Türkiye'den 15 Temmuz ve sonrası kararnamelerinin insan hakları sözleşmelerine uygunluğu açısından Avrupa Konseyi uzmanlarınca inceleneceği yönünde sözlü taahhüt aldıklarını ileri sürdü ve “Bunların hepsi son günlerde yok edildi” dedi.
AB'nin bu konuda nasıl bir tavır alacağı sorusuna Asselborn şu yanıtı verdi: “Türkiye ihracatının yüzde 50'sini AB ülkelerine yapıyor. Bir kıyaslama yapmak gerekirse, Rusya'ya ihracatı sadece yüzde 2. Türkiye'deki yatırımların yüzde 60'ı AB'den. Bu tam bir baskı aracı. Türkiye'de bu insan haklarında yaşanan bu inanılmaz duruma karşı durmak için bu baskı aracını kullanmaktan şu sıralar kurtulamayacağız.”
Almanya polemiğe girmedi
Alman hükümeti ise Türkiye'ye yönelik yaptırım tartışmalarına girmeyeceğini belirterek, Avrupa'nın gelişmelere birlik olarak cevap vermesi gerektiğini açıkladı. Reuters’ın haberine göre, Alman hükümet sözcüsü Steffen Seibert olağan basın toplantısında gazetecilere yaptığı açıklamada, "İhtiyacımız olan Türkiye'deki gelişmelere karşı net ve birleşik bir Avrupa pozisyonu" dedi. Seibert, "Basına ve muhalefete yönelik baskıların Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkileri üzerinde ne etki bırakacağını Türkiye'ye net bir şekilde anlatmamız lazım. Bu yüzden iletişim kanallarını açık tutmak önemli" diye konuştu.