Yaşam

Louis Vuitton'dan çanta yapamadığı hayvanlara bağış!

Telesiyej, Louis Vuitton'un hayvanları öldürdüğünü, şimdi Ayşe Arman aracılığıyla sokak hayvanlarına para bağışladığını yazdı.

24 Şubat 2011 02:00


T24- Taraf gazetesinde yer alan Telesiyej, ünlü çanta markası Louis Vuitton'un 150 yıldır hayvanları öldürdüğünü, şimdi Hürriyet gazetesi yazarı Ayşe Arman aracılığıyla Türkiye’deki sokak hayvanlarına 20 bin lira bağışladığını yazdı. Telesiyej, Arman'ın markanın ürünlerini izin verilen çiftlik hayvanlarından üretildiğini yazması üzerine "çiftliklerdeki hayvanların can taşımıyor mu?" diye sordu.


"O ayakkabıyı kafasında parçalarım" diyen Arman'ın cevabını okumak için tıklayın

Taraf gazetesinin Telesiyej köşesinde yayımlanan (24 Şubat 2011) haber şöyle:

Kapitalizm bukalemun gibidir vallahi, her duruma, her renge, her kılığa bürünebilir kuyruğu sıkıştığında.

Bu akıl, paranın hayrına doğanın şerrine çalışır.

Hayvandı, ağaçtı, suydu, topraktı, insandı dinlemez.. icap ediyorsa keser biletini.

Kılıfı da çoktan hazırdır üstelik!

Onun tek kutsalı; artı değer ürettirmektir.

Bunun da adı kârdır.

Kârın elde edilme süreci içinde bir de –hiçbir şeye aymamış- sazanlar vardır! Canla başla çalışırlar.

Bu sazanlar –farkında olmadan-, kârın daha çok dolaylı iletişim tarafında (malın pazarlama iletişiminin bir mecrasında) –canlı canlı- gönülden yer alırlar. Çoğu da ünlüdür, medyatiktir, üst sınıfa ait olduklarını düşünen kendinden memnun bir zümrenin bireyleridir. İçlerinde gazeteciler, akademisyenler, iş insanları, yazarlar, sanatçılar filan da bulunur. Ürünün ve markasının yarattığı iştaha göre çeşit çeşit gönüllüler çıkar artık.

Kapitalizm, toplumun hassasiyetlerine de uyar ve inanılmaz bir çeviklikle biçim değiştirir ayrıca. Toplum, örneğin hayvan telefatına ve haklarına hassasiyet gösteriyorsa, o marka, hayvan korumacılığında toplumdan çok daha hassas olur(!).

Mesela kürkçü, zinhar yaban hayvanlarını tek tek avlayıp postundan yararlanmaz; vizon çiftlikleri kurar, –sanki bir farkı varmış gibi- hayvanları orada boğazlatır.

Louis Vuitton gibi bir çantacıysa, bavulcuysa şayet, derilerinden yararlanacağı hayvanları izinli (ne demekse bu?) çiftliklerde öldürüp, yüzdürür derilerini.

Kendi promosyonu için de, arada sırada –mağazalarının bulunduğu, özellikle gelişmekte olan ülkelerde-, bir konsept altında ağırlama çalışmaları yapar. Mesela Louis Vuitton’un yaptığı gibi, 12 sıradışı ilham veren Türk kadını seçer (neye göre sıradışı yahu?). “Yolculuk sizce nedir?” gibi uyduruk kaydırık, paydaşlık duygusu oluşturacak bir konsept bulur. İçlerine bir de ilham veren gazeteci kadın koyar –ki, sonradan sayfa sayfa yazsın, ballandırsın- (Ayşe Arman). Alır onları Paris’e götürür, yedirir içirir ve Paris’in dışında Louis Vuitton’un doğduğu Asnières’e götürür bir de; 5. kuşağı temsil eden Patrick Louis Vuitton’la tanıştırır; işin etkileme kısmı da tamamlanmış olur böylece.

Ve 12 sıradışı ilham veren kadından gazeteci olanı, tam sayfa bir yazı yazıp, başlığına Louis Vuitton’u çıkarmak için şöyle der: “Louis Vuitton’dan gelecek para kimsesiz sokak hayvanlarına!”

Çünkü Louis Vuitton’dan, “Yarım Kalan Hayatlar” projesi kapsamında, sokak hayvanlarına verilmek üzere 20 bin TL. almıştır ve böylece kamuoyu vicdanında bu gezinin bir ‘hanut’ gezisi olmadığı, bir nevi hayır hasenat işi olduğu inancını yarattığından emindir.

Böylesini de hiç duymadım!

Adamlar 150 senedir hayvanları kesip biçip çanta bavul yapıyorlar, sonra da Türkiye’de sokak hayvanları için bağışta bulunuyorlar.

Ne kadar anti-dâhiyane, yaratıcılık yoksunu bir fikir bu!

Durduk yerde şeytana iş çıkıyor; aa Louis Vuitton 150 yıldır hayvanları öldürdü öldürdü, şimdi Ayşe Arman aracılığıyla Türkiye’deki sokak hayvanlarına 20 bin lira bağışlayıp, yaptıklarının diyetini mi ödüyor diye düşündürüyor insana!

Hâlbuki kendi promosyonu konusunda bu kadar iştahlı olmasa, bu yazıya sebep olan gezi –hiç değilse bu formuyla- düzenlenmezdi belki; dolayısıyla AA da o yazıyı yazmaz, şeytan da durduk yerde fazla mesai yapıp, bize Vuitton’un çantalarında hayvan derileri kullandığını hatırlatmazdı.

Ne var ki, entelektüel sermayesizlik pek gizlenemiyor işte.

Bu arada Ayşe Arman’ın yazısının dibine koyduğu hamiş de ayrı bir neşe kaynağı: “Louis Vuitton ürünleri, izin verilen çiftlik hayvanlarından üretiliyormuş, bu konuda kendilerine güvenleri tam.”

O halde içimiz rahatlasın şimdi he mi?

Çiftliklerdeki hayvanlar can taşımıyor mu peki?

Havada, karada, denizde, çiftlikte meselesi değildir yavu bu.. can alma.. ÖLDÜRME meselesidir.

Capito?