Ekonomi

Kur artışı mı faiz artışı mı daha zararlıdır?

Bir ekonomi, dışarıdan gelecek finansmana göre geleceğini biçimlendirmişse kırk katır mı kırk satır mı biçimindeki bu seçenekler arasından birisini seçmek durumundadır

02 Şubat 2014 15:29

Mahfi Eğilmez*

Kur artışı mı faiz artışı mı daha zararlıdır?

Bunu bir tabloyla açıklayayım.

(*) Talep enflasyonu varsa tasarrufları artırıp talebi düşüreceği için faiz artışı enflasyonu frenler, maliyet enflasyonu söz konusuysa faiz artışı enflasyonu frenleyemeyebilir.

Bu ikilinin birbirine olası etkisini de şöyle özetlemek mümkün: Kur yükselirse faiz fazla etkilenmeyebilir, faiz yükselirse kur düşebilir

Tabloya dönecek olursak her ikisinin de yani faiz artışının da kur yükselişinin de ekonomiye zararları ve yararları olduğunu görüyoruz. Bu, ekonominin içinde bulunduğu duruma göre değişir. Türkiye ekonomisinin bugünkü görünümünü şöyle özetliyoruz:

Yüksek enflasyon

Yüksek cari açık (yüksek dış finansman ihtiyacı)

Düşük büyüme

Düşük bütçe açığı

Bu dörtlüye bakarak bir tercihte bulunmamız gerekiyor. Enflasyonu mu önleyeceğiz, cari açığı mı düşüreceğiz, büyümeyi mi hızlandıracağız yoksa ne pahasına olursa olsun bütçe açığını düşük tutmaya mı çalışacağız? Ekonomi politikası, bir taşla en çok iki kuş vurulabileceğini anlatıyor bize. O halde bu dörtlüden en iyi ikiliyi seçip hedefi ona göre ayarlamamız gerekiyor.

Eğer kur artışına aldırmaz gidişatı kendi haline bırakırsak cari açık düşer, buna karşılık enflasyon yükselir, büyüme düşer, bütçe açığı fazla etkilenmeyebilir.

Eğer kur artışının bozucu etki yarattığını düşünür faizi yükseltirsek enflasyonu frenleyebiliriz, kuru denetim altına alabiliriz. Bu durumda cari açık artar, büyüme düşer, bütçe açığı da yükselir. Buna karşılık faiz çekici hale geleceği için dış finansman bulmak kolaylaşabilir.

Eğer bir ekonomi yapısal reformları yapmamış, dışarıdan gelecek finansmana göre geleceğini biçimlendirmişse kırk katır mı kırk satır mı biçimindeki bu seçenekler arasından birisini seçmek durumundadır.

İktisatçının görevi ekonomi politikasını bu şekilde siyasetçiye sunmaktan ibarettir. Bundan sonrası siyasetçinin işidir. Seçime girecek olan odur. Seçime yüksek enflasyonla mı girmesi lehinedir yoksa yüksek kurla mı girmesi? Yüksek büyümeyle mi devam edecektir yoksa büyümeden biraz fedakarlık edip cari açığı ve enflasyonu toparlamaya mı uğraşacaktır? Bu tercihleri yapacak olan siyasetçidir. İktisatçının görevi bu menüyü sunmaktan ve siyasetçinin tercihine göre politika araçlarını yönlendirmekten ibarettir. İktisatçının bu menüyü siyasetçiye sunarken bu araçların kısa dönemli ve uzun dönemli etkilerini de söylemesi şarttır. 

Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu koşullarda menüde ne yazık ki tatlı yok. Menü, çoğunlukla acılı yemeklerden oluşuyor.

*Bu yazı mahfiegilmez.com sitesinden alınmıştır.