Sözcü gazetesi yazarı Zeynep Gürcanlı 15 Temmuz sonrası KHK'yla memurluktan çıkarılan kamu çalışanlarının yerine yeni memur alımlarına ilişkin "Kamuda FETÖ ihraçları sonrası memur adaylarını belirlemede en önemli unsur Memur-Sen" dedi. Gürcanlı'nın kulis bilgilerine dayandırdığı yazısında "Memur-Sen'in etkinliği sadece bu kadar da değil…Söylentiler, kamuda bakanlar tarafından yapılan orta-alt düzey atamalarda, görüşüne en çok başvurulan kurumun da Memur-Sen olduğunu gösteriyor." ifadesini kullandı.
Gürcanlı'nın Sözcü gazetesinde yayımlanan yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP, uluslararası ilişkilerde yeni bir yöntem izliyor;
dış politika sayılarla yürütülüyor.
Bakın nasıl?
– “ONE” MINUTE- İlk ortaya çıkan sayı “bir” oldu. Ancak o dönemin Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan, bir sayısını İngilizce telaffuz etmeyi tercih etti. Ve hayatımıza “one minute” giriverdi. O ünlü “one minute” çıkışıyla başlayan İsrail'e karşı gerilim politikası, işi Mavi Marmara olayına kadar vardırdı. İsrail'e “one minute” demek, dokuz vatandaşımızın canına mal oldu. Sonuçta, yine AKP döneminde Türkiye ve İsrail barıştı, olan o dokuz kişiye oldu.
– RABİA- Yine Cumhurbaşkanı'nın dış politikamıza kazandırdığı bir başka rakam “dört” oldu. Mısır'da, Mursi'nin dördüncü Cumhurbaşkanı seçilmesi ile Müslüman Kardeşler tarafından tedavüle sokulan Rabia işareti, AKP cenahında da hızla moda oldu. Mısır Genelkurmay Başkanı Sisi'nin darbe yapıp Mursi'yi devirmesiyle birlikte Erdoğan ve AKP, Rabia işaretini Müslüman Kardeşlere desteği göstermek için hemen her mitingde kullandı. Ancak mitinglerde havaya kaldırılan dört parmak Mısır konusunda işe yaramadı; Sisi yapılan bir seçimle yeni cumhurbaşkanı oluverdi, üstelik tüm dünyanın da desteğini aldı. İlk günlerde Sisi yönetimine yönelik AKP'nin izlediği “tanımam/ilişki de kurmam” politikası da, aylar içinde eridi gitti. AKP hükümeti ile Sisi rejimi arasında hâlâ bir parça gerilim olsa da, bakanlar arasında karşılıklı temaslar başlamış durumda… Rabia işaretine gelince; Erdoğan sessiz sedasız işaretin anlamını değiştirdi, Türkiye'ye yorumladı. Artık dört parmak gösterilince Türkiye'de kimse Mısır'ı ya da Mursi'yi hatırlamıyor.
– O “BEŞ” Mİ, BU “BEŞ” Mİ?- AKP dış politikasının bugünlerde açık ara en sevdiği rakam ise beş. Pek çok kullanım alanı var: Bu rakamla, Şanghay Beşlisi'ndeki beş olarak da, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın beş parmağını da açtığı elini sallayarak sürekli tekrar ettiği “dünya beşten büyüktür” olarak da karşılaşmanız mümkün. Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek AKP hükümet üyeleri Şanghay Beşlisi'ni (altıncı üyeyi de aldığı için artık Şanghay İşbirliği Örgütü haline geldi ama hâlâ ilk adı daha çok kullanılıyor) bugünlerde çok kızdıkları Avrupa Birliği'ne alternatif olarak gösteriyorlar. Ancak sorun şu ki, daha çok bir savunma ittifakı içeriğiyle kurulan Şanghay Beşlisi, AB'den çok NATO'ya karşılık geliyor. Nitekim NATO Genel Sekreteri Stoltenberg de dayanamadı ve AKP'nin “Şanghay Beşlisi” çıkışlarına karşılık, NATO Antlaşması'nın o ünlü “beşinci maddesini” masaya koyuverdi. Ya “Şanghay Beşi”, ya “NATO'nun beşinci maddesi” mesajı Ankara'da alınmış olmalı ki, Başbakan Binali Yıldırım “Şanghay Örgütü alternatif değil” açıklaması yapma ihtiyacı duydu.
– VE “MİLYONLAR…”- AKP'nin dış politikasında ortaya konulan son “rakam” ise milyonlarla ifade ediliyor: Türkiye'deki Suriyeliler… Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye ile üyelik müzakerelerini dondurma kararına kızdı, ortaya “milyonları” koyuverdi. Avrupa'ya “3.5 milyon insanı besleyen biziz. Daha da ileri giderseniz, bana bak, bu sınır kapıları da açılır” ültimatomu çekti.
AKP dış politikayı sayılarla idare ederken, Türkiye ise bir başka “sayıya” odaklanmış durumda…
Tüm bu rakamlarla süslü, “Eyyy…” hitaplarıyla başlayan, “sen kimsin…” diye devam eden ve “ne yazar; umurumuzda olmaz” diye biten konuşmaların ardından, dolar TL karşısında 3.5'a dayanmış durumda…
Bürokrasi de Memur-Sen soruları
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kamuda binlerce kişinin ilişiği kesildi.
En büyük soru işareti ise kamudan FETÖ ile bağlantıları gerekçesiyle ihraç edilen bu kişilerin yerine kimlerin atanacağı…
Ankara kulislerine göre ise atamalar konusundaki en etkin unsur, ne AKP, ne bakanlar, hatta -şaşıracaksınız- ne de Saray…
Saray, en üst düzeydeki atamalar konusunda son sözü söylese de, bu görevler için adayların belirlenme sürecindeki en önemli unsur Memur-Sen…
Kulislere göre,
Memur-Sen'in etkinliği sadece bu kadar da değil…
Söylentiler, kamuda bakanlar tarafından yapılan orta-alt düzey atamalarda, görüşüne en çok başvurulan kurumun da Memur-Sen olduğunu gösteriyor.
Türkiye'nin de ismi değişir mi?
Şanghay Beşlisi bu kadar revaçta olur da, Ankara kulislerinde konuşulmaz mı?
Şanghay Beşlisi'ni oluşturan ülkelerden Kazakistan'da bu aralar, ülkenin başkenti olan Astana'nın adının değiştirilmesi, başkente ülkenin “Başkan”ı Nursultan Nazarbey'in adının verilmesi tartışılıyor.
Şanghay Beşlisi'nin destekçisi bir başka ülkede, Türkmenistan'da da liderin hem kendi ismi, hem de annesinin ismi ay ismi olarak belirlenmişti.
Ankara kulislerinde, liderlerden yola çıkılarak şehir isimlerinde, ayların adında yapılan bu değişikliklerin, neden Türkiye'de de yapılıp yapılmayacağı şakaları gündemde…
Açıkcası…
MHP ile AKP'nin müzakere ettiği anayasa değişikliklerine ilişkin bilgiler kamuoyuna sızdıkça, benim kafamda da Türkiye için yeni isim olasılıkları belirmiyor değil…
Ya sizin?